Aksa'yı ziyaretlerimden birisinde, önümde bulunan iki Türk yine iman
testinden geçiriliyordu. Onlar "Türküz işte, bu yetmiyor mu" deyince,
görevli memur İsrail'de yaşayan pek çok Türk vatandaşı Yahudi bulunduğunu
söyleyerek anlayışla karşılamalarını rica etti ve Müslümanlığı ispat eden
bir belge istedi.
İkisinden biri hemen nüfus kağıdını çıkararak dini bölümündeki İslam
yazısını göstererek içeri girdi. Diğeri ise kimlik göstermemekte
diretiyordu. Sonunda çaresiz kalınca, kimlik göstermek yerine, protesto
amacıyla yüksek sesle ezan okumaya başladı.
Bu, görevliyi ikna etmeye yetmişti. Hepimiz gülmeye başladık, ağlanacak
manzaraya. Sıra bana gelmişti. Ben de pasaportumun son sayfasını açarak dini
bölümündeki İslam yazısını göstermek istedim ama sayfaya bakınca burada din
hanesi olmadığını ilk kez fark ettim.
Görevli işi uzatmaktan sıkılmış olacak ki, bana "hadi sen de geç" dedi.
Buradaki görevlilerin bazen işi fazla abarttıklarını söyleyelim. Örneğin
eşim başörtülü olmasına rağmen ona dahi dinini sorarak Müslümanlık sınavı
uygulamaya kalktılar.
Sonuçta onlar da insandılar ve bütün bu olanlar bir tatsızlığı önlemek adına
yapıldığından her şeyi yutmak durumundaydık, içimize sinmese de. Güzel olan
bir şey var ki, o da, namazlara devam ettikçe sizi tanıyan görevlilerin
tutumunun sınava tabi tutmak yerine "hoş geldiniz Türk kardeşler"e
dönüşmesi.
Bu arada hatırlatalım, Mescid-i Aksa'daki görevlilerin ve etrafındaki alanın
iç güvenliğini sağlayan görevlilerin maaşlarını Ürdün devleti ödüyor.
Bürosunda ziyaret ettiğim Ürdünlü güvenlik şefi kahve içmeden beni
bırakmadı.
|