|
Geri İleri
Hızır Bey Çelebi |
|
Cüz'i ihtiyâriye= irade vardır
Hudâ'dır halkeden fi'l-i ibâdı
Değildir halk eden bir nesne insan
Allah Azze ve Celle, kullarının
fiillerinin ve zâhirde insandan meydana gelmesi zannedilen
şeylerin Yaratıcı'sıdır. İnsanı da, insanın kendi eliyle
yapageldiği şeyleri de Allah teâlâ yaratır.
Fiildir her ne eylerse sudûrî
Olubdur hâlık'ı ânın da Yezdan
Madde olduğundan, araz olduğundan yahud
üzerine yokluk geçmesinden dolayı değil, ancak Zât-ı Şerîfi
Kendisi görülecektir.
Hakikatde O'dur Hâdî Mudil Ol
Mecaz oldu rusul etti ya şeytân
Hakîkatte Allah Teâlâ, doğruya iletici
= maksada ulaştırıcı veyahud doğrudan saptırıcıdır; her ne kadar
mecaz yolu üzere hidayet peygamberlere ve dalâlet şeytanlara
nisbet edilse bile.
Kamu hüsn-u kubh şer'îdir ammâ
Olunur ba'zısı aklile iz'ân
Şeyin güzel veya çirkinliği şer'idir,
amma biz deriz ki akıl vasıtasıyla da bilinebilir.
Kulun kisbidir elde ihtiyârî
Anınla etti derler tav'u isyân
Kulun cüz'î ihtiyârı = iradesi vardır
ve o kazançlarıdır. Binaenaleyh o kazanç sebebiyle " itaat etti
" diye vasıflanır.
Bilinmez akılla hükmî Hudâ'nın
Var amma illet ba'zında kavlân
Aslında Ma'bud'un hükmünde aklın
müdahalesi yoktur. Bazılarda sebebinin bilinmesinin imkanlığı
hususunda iki görüş vardır.
Hem olmaz olmayan vüs'atde teklîf
Velî âcizdir anda akl-ı insân
Kul gücünün fevkindekine mükellef
değildir. Lâkin mükellef olmaması hükmü, âciz akılla değil,
şeriatle bilinmektedir.
Olaydı halkı islah Hakk'a vacib
Olur muydu bu küfr-u fakr-u ahzân
Eğer kulu için en yararlıyı yaratması
gerekli olsaydı, hiçbir kimseyi küfürle, fakirlikle, çeşitli
belalarla, üzüntülerle mübtela etmezdi.
Rızk birdir
Harâm olsun mübah olsun muhassal
Ne yerse rızkını yer cümle hayvan
Rızk, hayvanın yemesi için sevk edilen
şeydir; haram olsun mübah olsun. Binaenaleyh rızk iki kısımdır.
Ecel birdir, herkes eceliyle ölür
Mukaddem bir diri ölmez ecelden
Ederse pâre pâre ânı şîrân
Hiçbir hayvan ecelinden önce ölmez.
Aslanların sivri dişleriyle parça parça olunsa dahi. Kainat
yokluktar var olmuştur ve yok olacaktır
Felekler cümlesi küllî anâsır
Olubdur belki hâdis hem dahî fân
Dahî eczâlarıdır cevher-i ferd
Ederler ehli Hakk isbât-ı burhân
Unsurlar, felekler = küreler hepsi
hâdistir = yoktan var olmuştur. Açık delille cüzleri cevher-i
ferd = maddedir.
Olubdur süfle ulvun irtibatı
Değil ta'lil ile belkim müdâfân
Görürsün gâh olur dâir medârı
Yine resm-i kadîmi üzre devrân
Aşağıdaki cisimlerin yukarıdaki
cisimlerle irtibatı vardır, amma bu irtibat, ta'lil = birbirini
var etmesi yoluyla değil. Çünkü cisimler yahud olaylar, Allah
Teâlâ tarafından sebebiyle var olur. Bilakis irtibat sadece
izâfîdir.
Peygamberlere iman
Hudâ gönderdi insana rasuller
Değil cinn-u melek ol yine insan
Hüdâ ile muhakkak muddaîler
Musaddık anları âyât-ı tıbyân
Ayet ve mucize ile davalarını tasdik
ettiği halde Allah Teâlâ doğruluğa iletmek için biz insanlardan
peygamberleri gönderdi
Gerekdir halka lâbud bir mütemmim
Çu lâzımdır bilinmek Ulu Subhân
Tamam ola anınla hükm-i aklî
Kemâle erişe hem ilm-i edyân
Dinler ilminde, Yaratıcı'yı bilmekte
akılların hükmünde mahluk tamamlayıcıya muhtac olduğu için
peygamberler gönderildi.
Peygamberlere iman
Nizam olmaz idi ger olmayaydı
Çu vardır arada îsâr-u udvân
Peygamberlerin gönderilmesi olmasaydı,
ahiret işleri, îsâr ve udvandan dolayı dünya işleri nizam
bulmazdı
Peygamberimiz'in bazı mucizeleri
Muhammed'dir O Şâh-ı enbiyâ kim
Edibdirler cemâdâtile zi'ban
Anın tasdîkini edib tekellüm
İşitdiler melâik cinn-u insan
Anın evvelde ve âhirde şânı
Değildir i'tibâr ehline pünhan
Tamam ola anınla hükm-i aklî
Kemâle erişe hem ilm-i edyân
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem,
bütün rasullerin efdalidir. İnsanlar tasdîkini, cemâdattan ve
kurtlardan dahi işittiler. İbret almak halinde iki gözü olan
kimseye, Nübüvvetten önce ve sonra olmak üzere her iki halde de
işi açıktır.
Dahi gâibden ol verdi haberler
Birisi şol musibet ki gördü Osmân
Muhammed sallallahu aleyhi ve
sellem'in, Osman bin Affân radıyallahu anh'ın başına gelecek
bela gibi, hikaye yoluyla gaybdan haber vermesi,
Biri ashâb-ı kisrâ macerası
Hazâin gelmesi tahrîb-i buldân
Yine, ashabla Kisrâ'nın arasındaki
maceradan, Kisrâ'nın hazinelerinin Allah yolunda
harcanacağından, beldelerin harab olmasından,
İki kere denizden hem gazâlar
Hem ola evvelinde Binti Milhan
Ashabının denizde iki kere savaşından
ve ilk kafilesinde Ümmü Haram binti Milhan'ın bulunacağından
haber vermesi, Risâleti'nin birer delilleridir.
Birisi subh-i mi'râcında ânın
Nice dediyse keşf-i hâl-i rukbân
Kamer şakkı Bedir'de remy-i hasyâ
Uhud'da redd-i ayn-ı ibni Numân
Yine, mi'râcının vuku bulduğu gecenin
sabahında kavmi mucize istedikleri zaman, ay küresini yarması ve
gelen kervanın ahvâlinden haber vermesi, fiilî mucizelerinden
biridir. Ve Bedir'de keseklerle müşriklerin gözlerine atması,
Uhud'da İbnu Nu'mân'ın kayboyluş gözünü sıhhate döndünmesi, yine
Onun mucizelerindendir.
Rivâyetler senedlerle musahhah
Anın misli ki nakleyler Sahîhân
Ve sahih senedlerle Sahîhân = Müslim ve
Buhârî'nin tahric ettikleri gibi nice sahih senedlerle
yukarıdaki mucizeleri naklettiler.
Kamusunun budur sıdkına şâhid
Tevâtür buldular çün şi'r-i Hassân
Mucizeyi nakleden hadislerin manada
hepsinin müşterek olması, Hassân'ın şiirleri gibi tevâtür haline
gelmektedir.
Veli en A'zamı Kur'an olubdur
Anın bir sûresinde âcizdir ezhân
Ve mucizelerin en büyüğü Kur'an-ı
Hakîm'dir. Nitekim bütün gayretlerini, zekalarını harcadıkları
halde Arab fasihleri, bir sûrenin mukabilini getirmekten âciz
kaldılar.
Ve mi'râc-ı Nebî hakdır Anın şahsıyla muhtasdır
Çıkıb fevk-al-ulâya Hakk'ı görmüşdür Habîbullah
Dahî mi'râcıdır vâki' rasûlün
Olubdur hem bedenle dâhî yekzân
Kitab ile ehâdis ile sâbit
Ki vâriddir meşâhir ile vuhdân
Uyanıklıkta bedenen mi'râcı, yani
Mekke'den Kudüs'e ve Kudüs'ten Arş-ı A'lâ'ya ve
Sidret-ul-Müntehâ'ya kadar yükselişi vâki'dir. Ayet, meşhur
hadis ve haber-i âhedle tesbit edilmektedir.
Dediler hem mükerredir vukûu
Muârız düşdü gördüler hadîsan
Zâhirde teâruz sûretiyle vârid olan
mi'râcın hakkında iki hadis, mi'râcın önce rûhanî sonra cismânî
olarak vuku bulmasıyla defedilmiştir.
Anın dîni olubdur gayrı nâsih
Dahî neshı değil cehlen lî-Deyyân
Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'in
dîni = şeriati, sair dinleri neshedicidir. Dinlerin
neshedilmesi, Deyyân olan Allah Teâlâ'ya hâşâ cehil değildir.
Vürûd etmişdi nass-ı nesh-ı Tevrât
Haber vermişti Mûsa-bni-İmrân
Velâkin gizleyib ânı hasedden
Rivâyet etmediler bil Yahûdân
Olur ki Mûsa-bni İmrân sallallahu
aleyhi ve sellem, Tevrat'ın sonraki gelen kitabla
neshedilmesinden haber vermişti. Yahudiler hasedden dolayı onu
rivayet etmediler, gizlediler.
Tercüme : İsmail Çetin |
Geri İleri
|
|
|
|