|
|
Prof.Dr. Hayrettin KARAMAN | |
HUKUKUN KAYNAKLARI -1 İslamda müsbet hukukun kaynaklarına " delil" denilmiş, bu da " üzerinde düşünülüp akıl yorularak şer-i hükme varılan şey" diye tarif edilmiştir. Kaynaklar çeşitli bakımlardan kısımlara ayrılmış ise de önemli olan akli-nakli, asıl-feri şeklindeki ayrımlardır. hükmün kaynağı -vahyin ışığında, onun rehber- liğinde işleyen- akıl olmaktadır. Kıyas akli delil- lerin başında gelir, İstihsan, mesalih-i mürsele ve istıshâb da akli deliller içinde mütâlaa edilmiş- tir. Nakli delil ise doğrudan vahye dayanan,. vah- yin açık ifâdesinden ibâret olan delildir; burada aklın, anlama ve uygulamanın ötesinde bir rolü yoktur. Kitab (Kuran) ve Sünnet nakli delille- rin esasını teşkil eder. İcmâ, sahabi mezhebi ve eski dinlere ait hükümler de nakli deliller içinde yer almaktadır. İsimlerini yukarda zikrettiğimiz bu kaynak- lardan "Kitab, Sünnet, İcma ve Kıyas" asli delil- ler, diğerleri ise -bunlara dayandığı, bunlardan çıktığı için- feri veya tali deliller çerçevesine so- kulmuştur. Bütün diğer deliller bir yandan meş- rüiyetlerini Kuran'dan aldıkları, diğer yandan onun, açıklayıcısı mâhiyetinde bulundukları için Kitâb'a (Kuran-ı Kerim'e) varıp dayanmaktadır. Derece itibariyle de önce Kuran, sonra sırasıyle Sünnet, İcmâ, Kıyas ve diğerleri gelmektedir. 1. Kitab (Kuran-ı Kerim): Tarifi ve özellikleri: Kuran. "Allah'ın elçisi Muhammed'e (s.a.) vahiy vasıtasıyle gelmiş, mushaflara yazılmış ve O'ndan bize kadar şüphesiz tevatür yoluyla nakle- dilmiş kitaptır" şeklinde tarif edilmiştir. Tarifi esas alarak Kitâb'ın özelliklerini şöylece sıralayabiliriz: a) Diğer peygamberlere degil, Son Peygamber Hz. Muhammed'e gelen Allah kelamıdır. b) Arapçanın en güzel lehçesiyle gelmiş olup hem ifadesi (lafzı) hem de muhtevası (manası) vahye dayanmaktadır. c) Bir araya gelip, yalandan düzüp naklet- mek üzere anlaşmaları mümkün olmayacak kadar çok sayıda ve çeşitli yerlerde bulunan kimseler ta- rafından sözlü ve yazılı olarak nakledilmiş, bir ke- limesi dahi değişikliğe uğramamıştır. d) Mu'cizdir; yani benzerini yapmaktan herke- si aciz bırakmıştır. Kur'an geldigi ve Hz. Peygam- ber tarafından tebliğ edilmeğe başlandıgı zaman araplar ona karşı çıkmışlar, Allah da tümünün, sonra on süresinin, sonra bir suresinin, en sonun- da da bir ayetinin benzerini yapmalarını istemiş, böylece Kur'an muhaliflerine meydan okumuş ol- duğu halde, en büyük arap edebiyatçıları, nasir ve şairleri bunu yapamamış, acziyetlerini itirafa mec- bur olmuşlardır. Kur'an-ı Kerim'in bir mucize oluşuna, yukar- daki vakıadan ayrı olarak erişilemez güzellikteki üslubu, kimsenin bilmediği geçmiş ve gelecek olay- lardan -doğru olarak- bahsetmiş olması, •bitki- lerin tozlaşması, tuzluluk oranları farklı denizlerin aradaki perde (özel terkipli su engeli) sebebiyle birbirine karışmaması. gibi ilmi gerçeklere temas etmesi... de delalet etmektedir. |
Kur'andaki Hükümler: Kur'an-ı Kerim bir kanun mecmuası olmadığı gibi bir hukuk ilmi kitabı da degildir. O her şey- dan önce insanları düşünce ve davranışta en iyi. en hayırlı olana ulaştırmak için gelmiş bir hida- yet kitabıdır. Muhteva ve üslübu da bu maksa- da uygun olarak -Allah tarafından- düzenlen- miştir. İşte bu üslüb ve muhteva içinde iman, ah- lak ve fıkıh ile ilgili bir kısım hükümlere de yer verilmiştir. Fıkıh ile ilgili hükümlerden maksadı- mız ibadet ve hukuk ile ilgili hükümlerdir. Bunlardan ibadete ait olanlar Allah ile kulun alakası- nı tanzim etmekte, hukuk (muamelat) ile ilgili olanlar ise ferd ile ferdin, ferd ile toplumun, top- lum ile bir başka taplumun karşılıklı münasebetle- rini düzenlemektedir. Bu cümleden olarak: a) Aile, şahıs ve miras münasebetleri ile ilgili olmak üzere yetmiş ayet; b) Borçlara ve eşya hukukuna ait yetmiş ayet, c) Muhakeme usülüne dair on ayet; d) Ceza hukukunu ilgilendiren otuz ayet; e) Esas teşkilat sahasını düzenleyen on ayet; f) Devletler umumi ve hususi hukuku ile ala- kalı yirmibeş ayet; g) Maliye ile ilgili on ayet tesbit edilmiştir. Bunlar, saha ve mevzülarıyle dogrudan ilgili olan ayetlere ait rakamlardır. Mesela geçmiş mil- letlerden, tarihi vak'alardan bahsedilirken dolaylı olarak açıklanan, işaret edilen hükümler de hesa- ba katarsa bu rakamlar büyüyecektir. Kur'an-ı Kerim ibadet ve hukuk ile ilgili hü- kümleri verirken genellikle prensipler, kaideler, umumi hükümler üzerinde durmuş, teferruatı baş- ta s ü n n e t olmak üzere diğer kaynaklara bırak- mıştır. Aile hukukunda evlenme manileri, bazı bo- şama ve boşanma şekilleri, bir kısım suçlar ve ce- zaları, miras hükümleri vb. istisnä edilirse diğer hükümler hep kaideler ve çerçeve hükümlerdir: Meşveret, danışma, istişare, adalet, şahsi sorum- luluk, suç ceza dengesi, dokunulmazlıklar, iyilikte yardımlaşma, borçlara sadakat, kolaylık, zaruret- lerin yasakları ortadan kaldırması gibi umumi hü- küm ve prensipleri burada örnek olarak zikrede- biliriz. Zekat, kısas, faiz vb. ile ilgili hükümler de ana hatlarıyle zikredilmiş, teferruat ve uygula- ma esasları sünnete bırakılmıştır. Ayetlerin sübut; yani Allah'tan geldiği gibi la- fız ve mana olarak, muhafaza edilip mushaflara geçirildiği ve bize kadar aynen geldiği konusunda şüphe yoktur; meşhur ifadesiyle "bütün ayetlerin sübütu kat'idir". Ancak ifade ettikleri mana ve mefhuma delaletleri her zaman kesin değildir; bir kısım ayetler farklı yorumlara, çeşitli anlamalara müsaittir. Şu halde delalet (mana ve hükmü ifade etme) bakmından bütün ayetler kat'idir diyeme- yiz; bunların bir kısmının delalet, bakımından zan- ni olduğu; yani müfessir ve müctehidin zan ve ka- naatine göre şu veya bu hükmü ifade ettiği, bir başkasına göre de bir başka mana ve hükmü ifa- de edebileceği kabul edilmiş, farklı mezheb ve ic- tihadların doğmasına bu husus da amil (etken) olmuştur. . |