* Genel Bilgiler
* Bulgaristanda İslam ve müslümanlar
*
Bulgaristan Baş Müftüsü Mustafa Aliş Hacı'yla Röportaj
*
Balkan Türkleri
*
Balkan Türkleri - Foto arşivi
*
Bulgaristandaki Osmanlı Eserleri - Foto
*
Bulgaristan Türkleri Tarihi
*
Trakyanın Sesi Gazetesi
* Bulgarca Kuran
Meali üzerine söyleşi
GENEL
BİLGİLER - 2002
Resmi Adı :
Bulgaristan Cumhuriyeti
Devlet Yapısı : Temmuz 1991 Anayasası'na Dayalı
Cumhuriyet
Başkenti :
Sofya
Yasama Organı : Millet Meclisi (240 Milletvekili)
Devlet Başkanı : Georgi Purvanov
Başbakan : Simeon
Saxe-Coburg
Resmi Dili :
Bulgarca
Para Birimi : Leva
Nüfusu
: 7,9 milyon (2001)
Çalışan İşgücü : 3.407.000 (Eylül 2001)
Yüzölçümü : 110.994
kilometre kare (%38'i tarım arazisi)
Kentleşme Oranı: %68
Etnik Yapısı : Bulgarlar
(%85.7),Türkler (%9.4),Çingeneler (%3.7),
Pomaklar,Tatarlar,Ermeniler,Ruslar,Museviler (%1.2)
TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELER
GÖSTERGE
1997 1998 1999 2000 2001
------------------------- ------ ----
---- ---- -----
GSYİH (milyar Leva) 17,1
21,6 22,8 25,5 28,3
BÜYÜME ORANI (%) -7,0
3,5 2,4 5,8
3,5
ENFLASYON (%)
1058,4 18,7 2,6 10,3
7,5
NUFUS (milyon)
8,2 8,1 8,0
8,0 7,9
DIŞ BORÇLAR (milyar $) 9,8
9,8 9,9 10,4 10,2
DÖVİZ REZERV.(milyon $) 2249 2831 3083 3342 3293
İHRACAT (milyon Dolar) 4809 4194 4006 4825
4605
İTHALAT (milyon Dolar) 4488 4574 5087
6000 6210
CARİ HESAP(milyon $) 1046 -61
-652 702 811
Yabancı Yatırımlar 3.929 milyon dolar (Ocak 1992 – Ekim 2000))
Döviz Kuru 1 Alman Markı =1 Leva (Temmuz 1997'den bu yana)
1 ABD Dolar =2,178 Leva (2001 yılı EIU Tahmini ortalama)
Kaynak: DEİK - EIU Country Report,January
2002
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ülkemizin kuzey batı komşusu olup, kuzeyden Romanya, batıdan Yugoslavya ve
güneyden Yunanistan ile sınırlandırılan ülke. Kuzeyde Tuna ve doğuda
Karadeniz tabiî sınırlarını teşkil eder. Ekonomi ve ideolojik bakımdan
Sovyetler Birliği’ne bağlıyken, 1989’da Rusya’da başlayan yeniden yapılanma
ve batıya açılma politikası, Bulgaristan’da da hızla yayıldı ve komünizm
eski hâkimiyetini büyük ölçüde kaybetti.
Târihi
Bugünkü Bulgaristan topraklarına, M.Ö. 30’larda Traklar denilen bir kavim,
bir süre sonra da Romalılar hâkim olmuştur. Altıncı yüzyılda İslavlar her
tarafı yakıp yıkarak hâkimiyeti ele geçirmişlerdir. M.S. 680 yıllarında
Karadeniz’in kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile Bulgar târihi
başlamıştır. On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin aynı zamanda
Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vâdilerini de idâresi altına
alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14. yüzyıla kadar varlığını devâm
ettirmiştir. Bu arada 11. yüzyıla kadar devâm eden Birinci Bulgar Krallığı
yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar (Kıpçak)vâsıtasıyla İkinci Bulgar
Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde Moğol istilâsına uğramıştı.
Mîlâdî 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamânında Sırpların
Balkanlarda üstünlük kurmasıyle zayıflamış, Osmanlı Hükümdârı Birinci Murad
Han zamânında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir. İvan
Aleksandr’dan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova Krallığı
Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393’te Tırnova, 1396’da Niğbolu
Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400’de Dobruca zaptolunarak Bulgar Krallığı
tamâmen ortadan kaldırılmıştır.
On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük kurmak
istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristan’a hâkim olarak
düzenli bir idâre getirdi. Bulgaristan’ı 500 yıl Osmanlılar idâre etti. Bu
dönemde idâre, Sofya’da oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından sağlanıyordu.
Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve sefer yolu üzerinde bulunması
sebebiyle ticâreti oldukça gelişme gösterdi. Bulgar tüccarlara geniş
imtiyazlar tanındı. Osmanlılar, diğer tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da
dînî yönden baskı siyaseti gütmediler. Bulgarlar genellikle reâyâ adını
taşıyan, vergiye tâbi çiftçi sınıfları hâlinde kaldılar. Âdil idâre ve
imtiyazlı tüccar sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyâsetine
rağmen, 17. yüzyıl ortalarında Bulgaristan’da haydut denilen çeteler
türeyerek isyân etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla
Osmanlılara karşı birleşmekten geri kalmadılar. Devâm eden bu isyânlar
karşısında Osmanlı hükûmeti "Çorbacı Nizamnâmesi" gibi bâzı kânûnî tedbirler
alarak, Bulgaristan’da âsâyişi korumaya çalıştı. Tuna vilâyetinin başına bu
maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sâhip bulunan Midhat Paşa,
Bulgaristan’a birçok hizmetler götürdü. Hattâ Midhat Paşa, Hıristiyanlara
yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilâve etti. Bulgar
ihtilâl merkez komitesinin 20 Nisan 1875’te Koprivştitsa ve Panagyuviste’de
başlattıkları büyük isyân da bastırıldı. 1876 yılı Aralık ayında İstanbul’da
toplanan büyük devletler, Bulgaristan’da iki muhtar bölge teşkilini teklif
ettiler. Rusya bunu kabul etmedi. Midhat Paşa ısrarla Rusya’ya savaş açmamız
için direndi. Netîcede Rusya’ya savaş açıldı (20 Nisan 1877). Bulgarlar Rus
ordusuna katıldıkları gibi, Türklere karşı tedhiş hareketlerine de
giriştiler.
Osmanlı-Rus harbinin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzâlandı (3 Mart 1878).
Muhtar bir Bulgaristan idâresi kurulması kabul edilmişse de diğer büyük
devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir Bulgar
Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi. Diğer bölgeler Romanya ve
Sırbistan devletlerine bırakıldı. Bir süre sonra Rusya’nın mevcut Bulgar
Prensliğinin idârî ve içişlerine doğrudan karışması, Osmanlı hükûmeti ile
Avusturya ve İngiltere hükûmetleri, Prensliği Rusya’nın tahakkümüne bırakmak
istememelerinden bu hususta büyük devletlerin nüfuz mücâdeleleri başladı.
Bir süre sonra Bulgaristan Prensliğinde Prens Aleksandr idâreyi ele alarak
Bulgaristan birliğinin sağlanmasını temin etti ve tamâmen Rusya’ya yaklaştı.
Daha sonraki gelen idârecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi
gelişmelerden sonra, 1904’te Türkiye aleyhine Sırbistan’la bir antlaşma
imzâladı. 1908 İkinci Meşrûtiyetin îlânından sonra, 3 Ekim 1908’de tam
bağımsızlığını îlân etti.
8 Eylül 1944 ihtilâlinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek
Varşova Paktına girdi. Rusya’da olan batıya açılma hareketleri,
Bulgaristan’da büyük hızla yayıldı. Bir süre sonra, 35 senedir başta bulunan
Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989’da istifâ etmek mecbûriyetinde kaldı. 29
Aralık 1989’da ülkede bulunan Türklere yeniden kendi adlarını kullanma ve
serbestçe ibâdet etme hürriyeti tanındı. 10-17 Haziran 1990’da iki kademeli
ve 1932’den bu yana ilk defâ yapılan çok partili seçimde 1943-1990 arasında
Bulgaristan’ı idâre eden Komünist Partisi (yeni ismi Bulgaristan Sosyalist
Partisi)iktidâr oldu. Türkiye-Bulgaristan arasında siyâsî münâsebetler
müsbet yönde gelişmektedir.
Fizikî Yapı
Bulgaristan, doğudan batıya uzanan Balkan Dağları ve Rodopların ayırdığı
dört bölgeden meydana gelir. Bunlardan birincisi Tuna Nehri ile sıra dağları
arasındaki ovalardır. Tuna Nehri kıyıları ülkenin en münbit yeridir. Burada
buğday, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı ve tütün üretilir.
İkinci bölge, ülkeyi baştan başa kesen Balkan Sıradağlarıdır. Her ne kadar
bâzı bölgeleri oldukça yüksekse de, geçilmek için gerçek bir engel teşkil
etmezler. En önemli geçidi Şıpka Geçididir. Dağlar orman ve ot yetişmesi
bakımından zengindir. Buralarda kömür yanında bakır, kurşun ve çinkoya da
rastlanır. Bu bölgede târihî Gabrovo, Kotel ve Tryavna şehirleri
vardır.Sıradağlar arasında Bulgaristan’ın gül endüstrisinin merkezi olan ova
mevcuttur.
Üçüncü bölge de güneyde bulunan Trakya Ovasıdır.Meriç Nehri bu ovada akar.
Bu bölge esas olarak meyve, sebze ve bağlarıyle meşhurdur. Ayrıca buğday,
mısır, tütün ve pirinç yetiştirilir. Plovdiv ve Pazarcık en önemli
şehirlerindendir.
Dördüncü bölge, Rila ve Pirin ve esas olarak Rodopları içine alır. Bu
bölgede yalnız Bulgaristan’ın değil, Balkanların en yüksek tepesi bulunur.
Kurşun, çinko, krom, manganez ve altın gibi mâdenler bakımından bölge
zengindir. En yüksek tepe, daha sonra Stalin olarak bilinen Musula 2925
metredir. Başşehir Sofya, Vitoşa isimli bir büyük dağın eteğindedir. Bu
şehir yeri îcâbı Meriç Vâdisine ve Tuna Ovalarına kolayca ulaşabilmesi
yönünden merkezîdir. Tuna ve Meriç nehirleri ekonomik yönden bölgedeki
ülkeler arasında en önemli bağlantıyı teşkil ederler. Tuna özellikle sulama
ve balıkçılık yönünden gelişmiştir. Bulgaristan’ın üçte birini havza olarak
alan Meriç Nehri, komşu ovaların sulamasında önemli rol oynar. Karadeniz
kıyıları ve ülke içindeki kaplıcalarıyla turistleri çeker.
İklimi
Ilıman bir kara iklimi mevcuttur. Yıllık ortalama sıcaklık 13°C, ocak
ortalaması 0°C, temmuz 22°C’dir. Kuzey kısımları güneye nazaran daha
soğuktur. Senelik yağmur ancak 640 milimetreyi bulur. Yaz aylarında yeterli
olmayan bu durum, toprak kullanımında çok geniş bir sulama sisteminin
gelişimini gerekli kılmıştır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Bulgarlar aslen Orta Asya’dan gelen Avar Türklerindendir. M.S. 7. yüzyılda
Tuna Nehrini geçerek Islav kabîlelerini yendiler ve onları güneye sürdüler.
Ancak, zamanla onların kültürlerini, dillerini benimsediklerinden kendi
kültürlerini, dillerini unuttular ve Islavlaştılar.
Bulgaristan’da halk diğer Balkan milletlerinden daha homojendir. Halkın %
88’i Bulgar, % 8,6’sı Türk, geri kalanları da Çingene, Romen, Yunanlı ve
Yahûdîler teşkil eder. Buradaki Türkler Dobruca ve Rodop’ta, Varna gibi
şehirlerde yaşamaktadır. İdârî baskı ve Birinci-İkinci Balkan harplerinde
Bulgarların katliam ve soygunları netîcesi Türkler ülkenin en fakir sınıfı
durumuna düşmüşlerdir. Yapılan büyük baskılar sonunda zaman zaman Türkler
anayurda sığınmaya mecbur bırakılmaktadır. 1989 yılında 400.000’den fazla
yurttaş Türkiye’ye göç etmiştir. Resmî dil Bulgarca olmakla berâber, halkın
çoğu Türkçe, Rusça dillerini de bilmektedir. Kullanılan Islav alfabesine
1945’te yapılan reform ile üç Rus harfi de ilâve edilmiştir. Hıristiyan
nüfusun % 90’ı Ortodokstur. Halkın % 61’i şehirlerde yaşar. Şehirdeki
binâlar komünist ülkelerin ortak mîmârî tarzıyla yapılmaktadır. Sovyetlerle
ilişkilerden sonra halk an’anevî geleneklerini terk etmiştir. Başlıca
şehirleri Sofya, Filibe, Varna, Rusçuk’tur.
Eğitim: Okuma ve yazma oranı diğer Balkan ülkelerine nisbeten daha
yüksektir. 7 ilâ 15 yaşları arası eğitim mecbûridir. Sofya’da ve Plovdir’de
üniversiteler vardır.
İdâre: Bulgaristan 8 Eylül 1944 ihtilâlinden sonra komünist bir idâreyle
yönetilmekteydi. Bulgaristanla Türkiye arasındaki ilişkiler 1983 yılından
îtibâren bozulmaya başladı. Aynı yıllarda, Todor Jivkov yönetimi ülkede
bulunan Türklerin isimlerini asimile etme, sindirme çalarına girişti.
Türklerin isimleri değiştirildi. Çocukların sünnet edilmeleri yasaklandı.
Câmiler kapatıldı. İnsanların ibâdet ve kendi dillerini (Türkçeyi)
çocuklarına öğretilmesine engel olundu. Bu hareketlere karşı çıkanlar BELENE
gibi toplama kamplarına ve hapishânelere konuldu. Hattâ Türklerin malları
ellerinden alınıp, trenlere doldurularak Türkiye’ye gönderilmeye
başlandılar. Bu dönemlerde Türk-Bulgar münâsebetleri en gergin duruma geldi.
Bulgaristan’daki komünist rejim, Sovyetler Birliği’yle paralel olarak
gelişti. Brejnev döneminde Sovyetler Birliği’nce izlenen sıkı politikayı
Todor Jivkov da aynı şiddetle Bulgaristan’da uyguladı. Fakat Sovyetler
Birliği’nde başgösteren glasnost rüzgarları, her Doğu Bloku ülkesini olduğu
gibi, Bulgaristan’ı da etkiledi. Todor Jivkov yönetimi, ısrarla ve inatla
reformlardan kaçındı. Fakat Türklere yapmış olduğu zulümlerden dolayı dünyâ
kamuoyundan tepkiler alması, tabandan gelen baskılara da dayanamaması
Jivkov’u istifâ etmek zorunda bıraktı. Bundan sonra Bulgaristan’ın
yönetimini eline alanlar Jivkov’un politikasını yumuşattılar. Türklerin
ellerinden alınan bütün hakları geri verildi. Bu sebeple Bulgaristan ile
Türkiye arasındaki ilişkiler tekrar düzelmeye başladı. Bugün karşılıklı
komşuluk münâsebetleri gâyet iyi bir şekilde seyretmektedir (Aralık 1992).
1989’da Rusya’da olan gevşeme politikası Bulgaristan’da da görüldü. Komünist
rejimi bırakarak, demokratik düzene dönme hareketleri başladı. 1990
Haziranında ilk serbest genel seçim yapıldı. Komünistler seçimi kazandı.
Yirmi Türk parlamentoya girdi. Yasama Meclisi 5 yıllığına seçilen üyelerden
meydana gelir. Bulgaristan idârî bakımdan 27 vilâyete bölünmüştür.
Ekonomi
Birinci ve İkinci Dünyâ savaşlarına girip yenik düşmesi, düşman işgâli,
ekonomiyi çok etkilemişti. Bu bakımdan sanâyi tamâmen felce uğramıştı.
Komünist idâre geçtikten sonra bütün sanâyi, zirâat ve ticâretle ilgili
hususlar devletleştirildi. Mecbûrî çalışma, iş yerinden ayrılmama, verilenle
yetinme gibi tedbirler getirilerek, sanâyinin ilerlemesine çalışıldı. Sanâyi
eskisine nisbetle oldukça ileri durumdadır.
Başlıca üç bölgede mâden çıkarılır. Stara Planina bölgesinde çinko, kurşun;
Burgaz-Varna bölgesinde ise pik demir üretilir. Ancak bu çıkarılan mâdenler
genellikle iç tüketim için kullanılır. Karadeniz sâhilindeki Balçık
bölgesinde, Varna’nın kuzeyinde ülke ihtiyâcını karşılayacak kadar petrol
çıkarılır. Diğer önemli mâdenler uranyum, pirit ve linyittir. Yılda 35
milyar Kw/s elektrik enerjisi elde edilmektedir. Motörlü araçlar, küçük
gemiler, vagonlar ve elektrik araçları yapılmaktadır. Ancak iç tüketimi
karşılamadığı için, ithal yoluyla açığı kapatmaktadır. Kimyâ sanâyii çok
gelişmiş olup, azot, boya, plastik, eczâcılık ürünleri ve antibiyotik îmâl
edilir. Ülkede sanâyi kuruluşları daha ziyâde Sofya, Varna ve Filibe’de
bulunur.
Ticâret: Bulgaristan ticâretini daha ziyâde Doğu bloku ile yapmaktadır. Bu
ülkeden gelip geçen Tırlardan ve Avrupa’da çalışıp izne gelen Türklerden
büyük bir gelir sağlamaktadır.Kimyevî maddeler, elektrik ve elektrik
ürünleri ihraç etmektedir. İthal ettiği malzemeler ise, makina, ulaştırma ve
tarım için lâzım olan malzemelerdir.
Tarım: Bulgaristan oldukça yüksek oranda (% 43) tarım alanına sâhiptir. İlk
zamanları küçük çiftçilerin elinde olan toprak, İkinci Dünyâ Savaşından
sonra başlayan Sovyet modeli kollektifleşme, 1957’de tamamlanmıştır. Daha
sonra ortalama 4000 dönüm civârında arâzisi olan büyük çiftlikler teşkil
edilmiştir. Bütün bunlara rağmen, 1963-1964 yılları arasında yiyecek
sıkıntısı, bir zirâat ülkesi olan Bulgaristan’da had safhaya erişmiştir. En
önemli ürünü buğdaydır. Onu da bilhassa hayvan yemi olarak kullanılan mısır
tâkib eder. Diğer önemli ürünleri, arpa, çavdar, nohut ve pirinçtir.
Sanâyide kullanılan bitki üretimini artırmak için büyük çaba harcanmaktadır.
Yağ elde etmek için yetiştirilen ay çiçeği önemli bir alanı kaplamaktadır.
Şekerpancarı üretimi iç tüketimi karşıladığı gibi ihraç da edilmektedir.
Üretilen pamuk tekstil sanâyisi için elverişlidir. Tütün yüksek kalitede
olup ihrâcat için yetiştirilir. Üretilen gül yağı parfüm sanâyiinde
önemlidir. Ormanlar ülkenin % 30’unu kaplar ve kerestecilikte kullanılır.
Ormanlarda geniş yapraklı ağaçlar, meşe, kayın, yaban elması gibi ağaçlar
bulunur.
Bahçe ürünleri, sebze, meyve, domates, haşhaş, yetiştirilir ve Orta Avrupa
ülkelerine satılır. Bağcılık, konservecilik ileri gitmiştir.Hayvancılık
gelişmemiştir. Vahşi hayvanlardan ayı, kurt, yabânî kediler, tilkiler,
sincap ve diğer kemirici hayvanlar bulunur.
Ulaşım: Ulaştırma çok gelişmiştir. Osmanlılar devrinde yapılan demiryolları
ve modern karayolları ile komşu ülkelerine bağlıdır. Karayollarının uzunluğu
32.000 kilometreden, demiryollarıın uzunluğu da 6000 kilometreden fazladır.
Varna ve Burgaz limanları işlektir. Tuna Nehri üzerinde taşımacılık
yapılmaktadır.
http://www.yurdum.com/Kitalar/Avrupa/bulgaristan.htm
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bulgaristan'da İslam ve Müslümanlar
Bulgaristan Türkiye'nin Balkanlar'a ve Avrupa'ya açılan kapısı niteliğinde.
Bu itibarla Türkiye açısından stratejik bir konuma sahip. Balkanlar'daki
bütün ülkeler açısından da stratejik bir önem taşıyor.
Bu ülkede yakın zamana kadar sosyalist rejim hakimdi. Ancak Doğu blokunun
dağılmasıyla birlikte bu ülkedeki sosyalist rejim de çöktü.
Sekiz milyona yakın bir nüfusa sahip olan bu ülkede halkın yaklaşık % 25'ini
Müslümanlar oluşturuyor. Resmi istatistiklere göre 1 milyon 300 bin Müslüman
var. Ama gayri resmi kaynaklara göre Müslümanların nüfusu 2 milyondan az
değil. Müslümanların çoğunluğunu Türkler oluşturuyor. Bunların yanı sıra
Pomak, Makedon, Tatar ve Çingene asıllı Müslümanlar da var.
Biz hem Kasım 1997'de Bulgaristan Müslümanlarının baş müftülüğüne seçilen ve
yakından tanıdığımız değerli dostumuz Mustafa Aliş Hacı'yı ziyaret etmek hem
de bu ülkedeki Müslümanların son durumları hakkında bilgiler edinmek
amacıyla bu ülkeyi ziyaret ettik. es-Sebil okuyucularına da bu ziyaretimizde
edindiğimiz intibaları ve Bulgaristan Müslümanlarının son durumlarıyla
ilgili olarak aldığımız bilgileri aktarmak istiyoruz.
Bulgaristan'daki sosyalist rejimin çökmesi sebebiyle Müslümanlar üzerindeki
resmi baskı ve zorla Bulgarlaştırma uygulamaları artık devam etmiyor.
Dolayısıyla Müslümanlar genel hürriyetler yönünden geçmişe göre daha
rahatlar. Ayrıca Müslümanlara kendi baş müftülerini kendilerinin seçmesi
hakkı tanındığından dini hizmetlerin biraz daha rayına oturtulması için
yoğun bir çaba olduğu dikkat çekiyor. Komünist rejimin hakim olduğu dönemde
devlet Müslümanların başına genellikle dinle ilgisi olmayan kişileri baş
müftü olarak tayin ediyordu. Son olarak da fazla içki düşkünü olması
sebebiyle istihbarattan atılan Nedim Gencev adında biri bu göreve
getirilmişti. Gencev'in hayatında dinin zerresi bile olmadığından onun
idaresindeki bir teşkilattan Müslümanların İslami açıdan bilinçlendirilmesi
yönünde bir faaliyet beklenemezdi. Komünist rejimin çökmesinden sonra zaten
Müslümanlar Gencev'i istemediklerini açıkça ortaya koydular. Bu vesileyle
baş müftülük için seçim yapıldı. Bu nitelikteki ilk seçimde Fikri Salih bu
göreve getirildi. Kasım 1997'de yapılan seçimlerde de katılan bütün
delegelerin ittifakıyla Mustafa Aliş Hacı baş müftülük görevine getirildi.
Mustafa Aliş, Bulgaristan'da komünist rejim öncesinde yetişmiş alimlerden
ders alarak kendini yetiştirdiği gibi bu rejimin çökmesinden sonra da
Ürdün'e giderek Şeriat Fakültesi'nde eğitim gördü. İlk kongrede kendisine
baş müftülüğe aday olması teklif edilmiş ancak o biraz daha tahsil yapmak ve
ilmi düzeyini yükseltmek istediğini bildirerek bunu kabul etmemişti. Bu
itibarla Mustafa Aliş hoca, gerçekten de ilmiyle, ihlasıyla ve takvasıyla
Bulgaristan Müslümanları için Yüce Allah'ın bir lütfudur, diye düşünüyorum.
Bütün bunlara rağmen Bulgaristan Müslümanları yine de ciddi problemlerle
karşı karşıyalar. Bu problemlerin başta geleni ise cehalet. Komünist rejim
döneminde insanların dinlerini öğrenmeleri engellendiği için Müslüman halkın
büyük çoğunluğu İslam'ın kendilerini ne gibi görevlerle yükümlü kıldığını
bilmiyor. Müslümanların büyük çoğunluğu Kur'an okumasını bile bilmiyor.
Bunun yanı sıra komünist rejimde uygulanan cahilleştirme politikası
sebebiyle Müslümanlara dinlerini öğretecek ilim adamı da yetişmemiş. Şu anda
ülke çapında 1300 imam görev yapıyor. Ama bunların çoğu namaz kıldırma ve
cenaze kaldırma dışında dini konularda pek bir şey bilmiyorlar. Birçoğunun
ilmihal bilgisi bile yetersiz. Dolayısıyla halkı bilgilendirme ve
bilinçlendirme seferberliğinde kendilerinden pek istifade edilemiyor.
Müslümanlar en azından çocuklarının din eğitimi alarak yetişmelerini
istiyorlar. Ama çocukların eğitimlerinde istihdam edilecek yeterli eleman da
yok. Yaz Kur'an kursları için Türkiye'den öğretmenler gidiyor. Ama onlar da
ihtiyacı karşılamıyor. Bunun yanı sıra din eğitimi için yararlanılacak kitap
da yeterli değil. Öyleki yaz Kur'an kurslarında okuyan çocuklara dağıtmak
için yeterli miktarda Elifba cüzü bile bulunamıyor. Bu konudaki ihtiyaçların
da Türkiye kanalıyla karşılanmasına çalışılıyor. Bunun için Bulgaristan
Müslümanları baş müftülüğü Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı'yla bir anlaşma
yapmış. Ama Türkiye'deki Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu anlaşma
doğrultusunda henüz bir yardımı olmamış.
Halkın özellikle de Müslüman kesimin fakirliği de dini hizmetlerin
aksamasında önemli bir etken. Çünkü Bulgaristan hükümeti her ne kadar baş
müftülük makamını resmi olarak tanısa da Müslümanlara maddi bir desteği
olmuyor. Dolayısıyla dini hizmetlerin tamamının Müslüman halkın maddi
destekleriyle yürütülmesi gerekiyor. Ama Müslüman halkın ekonomik durumunun
iyi olmaması bu hizmetlerin büyük ölçüde aksamasına yol açıyor.
Bulgaristan'daki Müslümanların genel durumu ve karşı karşıya oldukları
problemler hakkında baş müftü Mustafa Aliş Hacı'yla etraflı bir röportaj
yaptık. İnşallah konuyla ilgili diğer ayrıntılı bilgileri bu röportajda
bulacaksınız.
Ahmet VAROL - 2000
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bulgaristan Müslümanları Baş Müftüsü Mustafa Aliş
Hacı'yla Röportaj
M. A. Varol: Önce genel olarak Bulgaristan'daki Müslümanların sayısı, şu an
içinde bulundukları durum, bu Müslümanların etnik kimlikleri ve devletin
Müslümanlara bakışı hakkında genel bilgiler verir misiniz?
Mustafa Aliş Hacı: Bismillahirrahmanirrahim Şu anda Bulgaristan'da yaşayan
Müslümanların sayısı resmi istatistiklere göre bir milyon üç yüz bin
civarında ancak gayri resmi olarak iki milyonun üzerindedir. Bulgaristan
Müslümanları etnik köken itibarıyla Türk, Pomak yani Türkçesi unutturulmuş
bir millet, Çingene, Tatar ve Makedonlardan oluşan bir toplumdur. Komünizm
döneminde İslam'a ve Müslümanlara karşı bir kampanya başlatılmıştır.
Komünistliğin çökmesinden sonra bu kampanya aşağı yukarı bittiyse de
Müslümanların problemleri bitmedi.
Komünistliğin çökmesinden sonra bazı kişilerin kişisel hesapları yüzünden
Müslümanların arasına bir ikilik sokuldu Daha önce komünist iktidar
tarafından tayin edilmiş bir müftümüz vardı ve bir de millet tarafından
seçilmiş bir müftümüz vardı. Bu durum altı, yedi sene devam etti. Ve 1997
yılında Müslümanlar bu durumun kendi lehlerine olmadığını ve iyi sonuç
getirmediğini gördüklerinden bir kongre düzenlenmesi kararı alındı. Bu
kongrede mevcut ikiliğe son verilmesi için yeni bir tüzük kabul edildi. O
kongrede aynı zamanda yeni bir yönetim seçildi.
Bulgaristan'daki Müslümanların başta gelen problemleri cehalettir. Yani
komünizm devrinde İslam'la ilgili her şey yasak olduğu için Müslümanlar
kendi dinlerinden iyice uzaklaştırılmışlardır. Dolayısıyla şu anda
Müslümanların bilgilendirilmesinde istihdam edilecek eleman sıkıntısı
çekilmektedir. Şu anda Bulgaristan'da üç tane İmam Hatip lisesi bir de
Yüksek İslam Enstitüsü var. Buna rağmen ders verecek hocalarımız yok. Bu
hocaları mutlaka Türkiye'den getirmek zorundayız. Çünkü başka bir ülkeden
getirecek olursak bir sürü problem meydana çıkacak. Bulgaristan
Müslümanlarının çoğu Türkçe konuştukları için hocalarımız Türkiye'den
gelirse meselemiz halledilir. Aynı zamanda da Müslümanlar kalben Türkiye'ye
yakın oldukları için Türkiye'ye özel bir bakışla bakıyorlar. Bu yüzden maddi
ve manevi desteği en çok Türkiye'den bekliyorlar. Dolayısıyla biz
hocalarımızı Türkiye'den getirmek niyetindeyiz. Türkiye ile resmi cihetlerle
irtibata geçtik. Türkiye ile Bulgaristan arasında bu konuda genel çerçeveyi
belirleyen bir anlaşma da imzalandı. Bu anlaşma doğrultusunda söz konusu
okullarımızın hocaları Türkiye'den getirilecektir.
M. A. Varol: Bir de müftülüğün çalışmaları hakkında yani müftülüğe bağlı
imamların ve müftülerin sayısı, kültürel etkinlikler vs. hakkında bilgi
verir misiniz? Bir gazete çıkarıyorsunuz, kitaplar basıyorsunuz. Baş
müftülüğün bütün bu faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Mustafa Aliş Hacı: Bulgaristan devleti kurulduğundan buyana Bulgaristan'daki
Müslümanların belli bir yönetimleri var. Bu da baş müftülüktür. O zamandan
beri her ne kadar hükümet ve yönetim değişiklikleri olduysa da baş müftülük
vardı ve bugün hala var. Bulgaristan Müslümanlarının resmi temsilcisi baş
müftülüktür. Bu makamda bir baş müftü ve onun yardımcıları görev
yapmaktadırlar. Ayrıca baş müftülüğe bağlı olarak bölge müftülükleri
bulunmaktadır. Şu anda on tane bölge müftüsü görev yapmaktadır. Daha önce
bölge müftülerinin sayısı daha fazla idi. Her bölgede bu bölge müftülerine
bağlı olarak görev yapan imamlarımız var. İmamların sayısı aşağı yukarı bin
üç yüz kadardır. Bazıları Cuma, bayram ve beş vakit namazı kıldırmakta;
bazıları ise yalnızca beş vakit namazı kıldırmaktadır. Büyük camilerde beş
vakit, Cuma ve bayram namazları kıldırılmakta mescitlerde sadece beş vakit
namaz kılınmaktadır. Ayrıca her caminin Cemaat-i İslamiye denilen bir heyeti
vardır. Caminin bulunduğu köy veya kasaba da o camiye bağlı vakıf mallarımız
varsa onlarla bu heyet ilgilenmektedir. Cami imamlarının maaşları cami
cemaatları tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca imamlar köydeki çocukların
okutulması için gayret sarf ediyorlar. Bu hizmetleri karşılığında da
kendilerine belli bir maddi destek sağlanıyor. Ancak Bulgaristan'daki halkın
ekonomik durumu iyi olmadığından, gerek baş müftülük ve gerekse bölge
müftülükleri devletten maddi bir destek alamadığından imamların maaşları da
gereği gibi karşılanamamaktadır. Buna rağmen imamlar görevlerini sürdürme
konusunda ellerinden gelen fedakarlığı gösteriyorlar.
Şu anda baş müftülüğün amaçlarının başta geleni elinden geldiği kadarıyla
Müslümanların kültür seviyesini yükseltmektir. Çünkü dediğimiz gibi
komünistlik devrinde Müslümanlar dinlerinden iyice uzaklaştırıldılar. Şu
anda bazı kitapları Bulgarca'ya çevirdikten sonra onları bastırmaya
çalışıyoruz. Aynı zamanda yurt dışına talebe göndermeye çalışıyoruz. Kendi
okullarımızda kadro yetiştirmeye çalışıyoruz. Aylık bir gazetemiz var. Bu
gazetede Müslümanların durumları, ilişkileri hakkında yazılar yazıyoruz. Şu
anda şimdiye kadar yapılmayan bazı şeyleri yapabildik. Onların bazılarını şu
şekilde zikredebiliriz: Yaz tatilinde Kur'an kurslarını teşkilatlandırmaya
çalışıyoruz. Bu sene, bu faaliyetleri geniş çaplı olarak yapmaya muvaffak
olduk. Şimdiye kadar böyle bir şey yapılmadı. Yine bu sene baş müftülüğün
öncülüğünde iki yüz altmış iki kişi hac görevini ifa etti. Komünist rejimin
hakim olduğu dönemde hacc görevinin yerine getirilmesine karşı çeşitli
engeller çıkarıldığından, 1990 senesinden beri bütün hacıların sayısı iki
yüz altmış iki rakamını bulmamıştı.
En önemli bir gayretimiz de Müslümanları birleştirme yönünde olmuştur.
Yukarıda zikrettiğim sebepten dolayı Müslümanlar arasında bir ikilik ve
çekişme sokulmuştu. Biz bunları yok etmeye çalıştık.
Çalışmalarımızın biri de vakıf mallarının iade edilmesini sağlama
yönündedir. Çünkü dedelerimizden kalmış epey vakıf mallarımız olsa da
komünizm döneminde vakıf mallarımız devlet tarafından gasp edilmiş. Şimdi
onları geri almaya çalışıyoruz. Onların iade edilmesi için yeni bir karar
çıktı. Ancak bu kararın uygulanabilmesi için vakıf mallarının iyi tespit
edilmesi arşiv belgeleriyle vakıf malları olduğunun belgelenmesi gerekiyor.
Eğer vakıf mallarını söz konusu karar çerçevesinde geri alamazsak o zaman
mahkemeye başvurmamız gerekiyor.
M. A. Varol: Şu anda Bulgaristan'da Müslümanların İslami hayata meyilleri ve
ilgileri ne durumdadır? Sizin de söylediğiniz gibi komünizm döneminde
buradaki insanlar cahilleştirilmişler ve bu cahillik hayatlarına da
yansımış. En son Jivkov döneminde isimlerinin değiştirilmesine başlanmıştı.
Ondan önce isimlerden başka her şeyleri değiştirilmiş bir isimleri kalmıştı.
Onu da değiştirip Müslümanları tümüyle Bulgar yapmaya, tümüyle ateist ve
Bulgar etnik kimliğine sahip bir kitle haline getirmeye çalışıyorlardı.
Demokratik döneme geçildikten sonra bir serbestlik geldi. Bu serbestlik
ortamında insanların yeniden İslami kimliklerine dönüşleri hayatlarına
yansıyor mu? Yoksa Müslümanlık sadece bir anlayıştan ve mensubiyetten ibaret
mi kalıyor? Yani sadece isimleri mi kaldı yoksa hayatlarında bir İslami
şekillenme var mı?
Mustafa Aliş Hacı: Bulgaristan Müslümanlarının arasında bir uyanış var. Hele
gençlerde İslam'a daha fazla bir dönüş var. Fakat dediğimiz gibi cehalet
hakim durumda. Bu cehaleti ortadan kaldırmak için kadrolarımız yeterli
değil. Ders verecek hocalarımız yok. Mevcut imamlarımız da çok fazla bilgili
değiller. Namaz kıldırabilir, cenaze kaldırabilirler, fazla bir şey
yapamazlar. Gençlerimizin sordukları sorulara tatmin edici cevap verebilecek
durumda değildirler. Dolayısıyla İslami kitapları Bulgarca'ya çevirmek ve
bastırmak niyetindeyiz. Gençlerimize seminerler, kamplar ve kurslar yapmak
niyetindeyiz. Bunu da yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca gençlerimizi yurt dışına
göndererek dinlerini öğrenerek kendi insanlarına öğrendiklerini
anlatmalarını hedefliyoruz. Dediğimiz gibi gençlerde İslam'a bir dönüş var.
Fakat öte yandan hıristiyanlar ve Yehova Şahitleri gibi bazı sapık itikadi
akımların mensupları gelerek gençlerimizin arasına giriyor onları kendi
camialarına çekmeye çalışıyorlar. Bazı köylerde hiç bir Hıristiyan olmadığı
halde kilise yapmaktadırlar. Türkçe'ye çevirdikleri İncil'i büyük
kasabalarda, bazı Çingene mahallelerinde Müslümanlara dağıtmaktadırlar.
Çingene mahalleleri fakir oldukları için onlara aynı zamanda maddi destekte
bulunmaktadırlar. Ve bu taktiklerle Müslümanları kendi dinlerinden çekmeye
çalışıyorlar. Bazı yerlerde de bunu başarmışlar. Tabi suni olduğu için bence
geçici bir şeydir. İnşallah bu geçer. İktisadi problemler en çok
Müslümanlarda etkisini gösterdiğinden bu durumu kullanarak Müslümanları
kendi saflarına çekmeye çalışmaktadırlar ve dediğimiz gibi bazı yerlerde de
bunu başarmışlar. Fakat biz inanıyoruz ki bizim Müslümanlarımız Bulgaristan
dışında yaşayan Müslümanların desteğiyle bunları halledecektir. İleriye
doğru bunlar ortadan kalkacaktır inşallah.
M. A. Varol: Sizin de söylediğiniz gibi Müslümanlar arasında ikilik
oluşturmaya çalışan bir gurup var. Bunlar ayrıca bir ekip çalışması yürütme
gayreti içindeler. Hala buradaki baş müftülüğün faaliyetlerini etkilemeye
çalışıyorlar. Bağımsız bir Müslümanlar örgütüymüş gibi bir çalışma
yapıyorlar. Ama bunların pek İslami samimiyetlerinin olmadığını görüyoruz.
Bu konuda da biraz bilgi verir misiniz?
Mustafa Aliş Hacı: Komünistliğin çökmesinden sonra dediğimiz gibi
Müslümanlar arasında bir ikilik çıktı. Çünkü daha önce komünist iktidar
tarafından tayin edilmiş bir müftümüz vardı: Nedim Gencev bey. Normalde
Müslümanların baş müftülerinin tayinle değil Müslüman kitleyi temsil edecek
delegelerin seçimleriyle belirlenmesi gerekir. Buna binaen komünizmin
çökmesinden sonra Müslümanlar bir kongre düzenleyerek baş müftüyü seçimle
belirleme kararı aldılar. Müslüman kongre kararı alınca Nedim Gencev de:
"Kongreye giderek bu ikiliğe bir son vereceğiz" demişti. Nitekim onun
imzasıyla onun taraftarlarından bazıları kongreye geldiler. Fakat Nedim bey
öyle bir anlayışa sahip ki, ya baş müftülük koltuğunda onun oturuyor olması
lazım ya da Bulgaristan'da İslam olmaması. Onun görüşü budur.
Nitekim daha sonra kongre düzenlendi ve Müslümanlar yeni baş müftüyü
seçtiler. Ama Nedim Gencev İslam kongresinden sonra da faaliyetlerini
durdurmadı. Müftülüğe paralel bir Hayırseverler Cemiyeti oluşturmuştu. Onun
baş müftülük görevinde olduğu sırada yapılan birtakım anlaşmalar ve
kontratlarla vakıf mallarımızın çoğu bu cemiyete verilmiş olduğundan bugün
hala vakıf mallarının geliri bu cemiyete gitmektedir. Bu da maddi
sıkıntımızın artmasına neden olmaktadır.
Aynı zamanda bazı kitapları çıkarmaya çalışıyorlar. Ancak bu kitaplarda
ciddi hatalar yapılıyor. Örneğin Kur-anı Kerim tercümesi yapmışlar. Bu
tercümede çok bariz hatalar var. Bazı yerlerde küfre bile götürecek hatalar
yapılmış. Tabi bilerek yapmışlardır demiyorum. Ama ciddi bir dikkatsizlik
göze çarpıyor. Yayınladıkları kitaplar ortada. Neler yaptıklarını, İslami
ilimlerden nasiplerinin ne olduğunu bu kitaplara bakarak görmek mümkün. Bu
konuda benim hiç çekinmeden söylediğim bir şey var, onu burada da tekrar
ediyorum: Bu adam yalnız değildir. Bunun arkasında bazı siyasi partiler var.
Belki istihbarat da onunla beraberdir. İşte bu güçleri kullanarak
Müslümanları bölmeye çalışıyorlar. Şimdi adam sürekli bizim aleyhimize
davalar açıyor. Mahkemeden mahkemeye gidiyor. Onun maksadı açtığı davaları
kazanmak değil. Bunu başaramayacağını ve açtığı bütün davalarda kendisinin
haksızlığının belgeleneceğini çok iyi biliyor. Dolayısıyla onun için
mahkemeleri kazanmak kazanmamak söz konusu değil. Onun ve adamlarının
istedikleri Müslümanlar hep mahkemelerde uğraşsınlar, hep mahkemelere
gitsinler, kendi problemleriyle uğraşamasınlar. Böyle bir maksatla bu adam
bazı yerlerden destek buluyor ve Müslümanların birliğini bozmaya çalışıyor.
Fakat elhamdülillah Müslümanlar bunların amaçlarını anladıktan sonra
birleştiler. Dolayısıyla artık Müslümanların yüzde doksan sekizi bu tür
şeylere kulak asmamaktadırlar. Müslümanlara faydalı olan şeylerle uğraşmaya
başladılar. İnanıyorum ki yakın bir gelecekte bu tür şeyler ortadan
kalkacaktır.
M. A. Varol: Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
Ahmet VAROL
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
|