Macaristanlı Meryem: "İslam'la Tanışınca Uzun Zamandır Aradığım Hakikati Buldum" Doğru ve ön yargısız bir şekilde düşünenlerin İslam'ı kabul etmeleri hiç de zor değildir. Çünkü İslam fıtrat dinidir ve akıllara hitap etmektedir. Dolayısıyla salim fıtratını koruyabilen ve aklı selimiyle düşünebilen birinin İslam'ı doğru bir şekilde öğrendiği zaman ondan etkilenmemesi ve onu bir din olarak kabul etmemesi mümkün değildir. Bundan dolayı cahiliye döneminde müşrikler, insanların İslam'la ve onun peygamberiyle doğrudan temasa geçmelerini engellemeye çalışıyor, kendileri de İslam hakkında iftiralarda bulunarak insanların İslam'dan uzak durmalarını sağlamak için çaba sarf ediyorlardı. Günümüzde çıkar düzenlerini ve stratejilerini İslam aleyhtarlığı üzerine oturtmuş olanlar da büyük ölçüde aynı metodu kullanıyorlar. Ama, onların engellerini aşarak İslam'la doğrudan tanışma ve aklı selimle İslam'ı yakından inceleme fırsatı bulabilenler Müslüman olma kararı vermekte hiç zorluk çekmiyorlar. Bu yüzden Batı'da Müslüman olanların sayısı günden güne artıyor. Bunlardan biri de Macaristanlı Meryem. Müslüman olduktan sonra Macaristan'ın başkenti Budapeşte'deki Daru'r-Rahme adlı İslam Kültür Merkezi'nde sekreter olarak çalışmaya başlayan Meryem'le dergimizin yazı işleri müdürü M. Ahmet Varol, Budapeşte'de bir röportaj yaptı. Dergimizin bu sayısında bu röportajı yayınlıyoruz. Vahdet: Önce okuyucularımıza kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Meryem: Alemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberi Hz. Muhammed'e salat ve selam olsun. Şüphesiz hayırlı sonuç takva sahiplerinindir. Düşmanlık ancak zalimleredir. Benim adım Müslüman olmadan önce Marya idi. Müslüman olduktan sonra Meryem adını aldım. 1966 yılında Budapeşte'de dünyaya geldim. Annem, babam ve dört erkek kardeşimin yanında büyüdüm. Teknoloji ve Sanat Lisesi'ni bitirdim. Vahdet: Ne zaman Müslüman oldunuz ve Müslüman olmanızda etkili olan unsurlar nelerdi? Meryem: Yaratıklarını kendisine kulluk görevlerini yerine getirmeleri üzere yaratan ve saadete kavuşmalarını istediği kimseleri kendine itaat etmeye muvaffak kılan Yüce Allah'a hamd olsun. Ben 14 Ağustos 1989 tarihinde Müslüman oldum. Benim Müslüman olmamda eğitim veya ihtisas için Macaristan'a gelerek aileleriyle birlikte Budapeşte'ye yerleşen bazı Müslümanların önemli etkileri oldu. Öncelikle onlarda gördüğüm güzel karakterlerden, yaptıkları hayırlı işlerden, ahlaki güzelliklerden etkilendim. Takva sahibi ailelere karşı bende bir gönül bağı ve muhabbet oluştu. Onlarla ilişkilerimi artırdıkça bu muhabbet ve ilgi arttı. Onların benimle olan ilişkileri ve bana karşı muameleleri yavaş yavaş kendilerine yaklaşmamı, kendilerinden gittikçe daha çok etkilenmemi sağladı. Onların bu özelliklerindeki en önemli etkenin inançları ve dinleri olduğunu anlayınca bu kez İslam'ı yakından araştırmaya, öğrenmeye başladım. Gördüm ki bu inanç ve hayat nizamı üstün özelliklere sahip bir insan inşa edecek nitelikte. Böylece uzun zamandan beridir ulaşmaya çalıştığım ama bir türlü ulaşamadığım hakikate ulaştığımı anladım. Okullarda bize, mutlak güç sahibi yaratıcının olmadığı inancı verilmeye çalışılıyordu. Ama ben küçük çocukken okuldan eve geldiğim zaman, sürekli şu yaratıkları kimin yarattığı üzerinde düşünürdüm. Bunun gibi daha birçok soru zihnimde dolaşıp dururdu. İşte bu soruların cevabını İslam'la tanıştığımda buldum ve kalbim mutmain oldu. Böylece bu dini seçtim. Vahdet: İslam'ı seçtikten sonra hiç tereddüt ettiğiniz oldu mu yoksa artık tam bir inanç ve bağlılıkla gönlünüz rahat bir şekilde tereddüde kapılmadan devam mı ettiniz? Meryem: Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Elif. Lam. Mim. Bu (Kur'an-ı Kerim) doğruluğunda şüphe olmayan bir kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet rehberidir." (Bakara, 2/1-3) Bir ayeti kerimede de şöyle buyurulmaktadır: "İyi bilin ki kalpler ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Ra'd, 13/28) Yüce Allah'ın doğruluğunda şüphe olmayan kitabıyla yani zikriyle tanıştıktan sonra artık tereddüde mahal kalmıyor. Vahdet: Müslüman olmanızdan sonra aileniz ve yakınlarınızın size karşı tepkileri nasıl oldu? Meryem: Müslüman olmamdan sonra ailemle ilişkilerimde bir sıkıntı ortaya çıktı. Çünkü onlar benim yeni durumumu anlamakta ve kabullenmekte zorluk çektiler. Yani benim Müslüman olmamı bir türlü kabullenemediler. En çok örtünmeme tepki gösterdiler. Ancak aradan üç yıl geçtikten sonra ve dinimizdeki müsamahama anlayışına dayalı ilişkilerle tanışmalarının ardından işler değişti. İlişkilerdeki ölçüler farklılaştı. Yüce Allah'tan onlara da hidayet vermesini, onları da İslam nimetine kavuşturmasını diliyorum. Akrabalarımla ilişkilerime gelince, Müslüman olmamdan önce onlarla zaten öyle sıkı bir ilişkimiz yoktu. Ancak, Allah izin verirse onlarla ilişkilerimi kuvvetlendirmeye, daha sıkı bir münasebet içine girmeye çalışacağım. Vahdet: Müslüman olmanız arkadaşlarınızla ilişkilerinizi ne şekilde etkiledi ve şu an onlarla ilişkileriniz ne durumdadır? Meryem: Müslüman olmamdan sonra arkadaşlarımın az bir kısmıyla ilişkilerimde değişme oldu. Onlarla da alelade bir ilişkimiz vardı zaten. Müslüman olmamdan sonra ailemle birlikte başka bir eve taşındık. Arkadaşların bir çoğu hayatın zorunlu şartları sebebiyle değişik yerlere dağıldılar. Vahdet: Macaristan'daki genç kızların dine bakışları ve dini kimlikleri hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Meryem: Onların dini konularla ilgili bilgileri son derece yetersizdir. Özellikle İslam hakkında çok az şey bilirler. Bu yüzden onlara yönelik derslerin ve din konusunda verilecek bilgilerin faydası olacaktır. Bu amaçla benim halen çalışmakta olduğum Daru'r-Rahme adlı İslami yardım kuruluşu, İslam'ı tanıtmayı amaçlayan birtakım kitapları Macarca'ya tercüme ederek yayınlamıştır. Vahdet: Peki komünist rejimlerin sultasından kurtulmuş toplumlara İslam'ın anlatılması, onların İslam'a davet edilmeleri konusunda neler tavsiye edersiniz? Meryem: Bildiğiniz üzere yaşadığı ortam insanın tabiatını değiştirmektedir. Ayrıca komünist rejimin hakim olduğu dönemlerde durumun ne olduğunu da bilirsiniz. Bu açıdan davet için bir hayli zamana ihtiyacımız var. Bu konuda kişisel görüş farklılıklarından kaynaklanan taassuptan uzak kalarak, metodumuzu Allah'ın kitabından ve Resulullah (s.a.s.)'ın sünnetinden almamız gerekiyor. Öncelikle tüm Macaristan Müslümanlarının, yaşayış biçimleriyle örnek bir hayat tarzı ve doğru bir dini kimlik ortaya koymaları gerekiyor. Çünkü insanları sözden çok hal, yaşayış tarzı etkiliyor. Macaristan'a sürekli değişik yerlerden Müslümanlar geliyor. Onlar bu hususa dikkat ederek hayatlarıyla örnek olabilirlerse Allah'ın izniyle olumlu sonuçlar elde edilecektir. Komünist rejimlerden kurtulmuş toplumlara İslam'ı anlatmak, onların önüne sağlam ve tutarlı örnekler koyabilmek için de zamana ihtiyacımız var. Bu çerçevede öncelikle toplumsal çevrenin çok iyi tanınmasını, bu toplumun bizim çağrımızı, davetimizi anlama ve algılama istidadının incelenmesini tavsiye ediyorum. Ayrıca onların önlerine, bu ülkelerdeki hakim rejimlere alternatif olabilecek projeler koyabilmeliyiz. Bu noktada hareket ve etkilenme başlar. Kişisel görüşlerde mutaassıp olmamaya da özellikle dikkat etmeliyiz. Allah'ın kitabında ve Resulullah (s.a.s.)'ın sünnetinde yer alan ilkelerle adet ve gelenekleri de birbirinden ayırmalı, her şeyi yerli yerine oturtmalıyız. Bu noktada Yüce Allah'ın şu ayetini hatırlatmakta da yarar görüyorum: "Allah hiç kimseye kaldırabileceğinin üstünde bir yük yüklemez. Her canın kazandığı iyilik kendi yararına, işlediği fenalıklar da kendi zararınadır. "Ey Rabbimiz! Eğer unutur veya yanılırsak bundan dolayı bizi sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilerin üzerine yüklemiş olduğun gibi bizim üzerimize de ağır bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Bizi güç yetiremeyeceğimiz bir şeyle yükümlü tutma! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize rahmet et! Sen bizim mevlamızsın (yar ve yardımcımızsın) kafirler topluluğuna karşı bize yardımcı ol!" (Bakara, 2/286) Vahdet: Gösterdiğiniz ilgi ve verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Meryem: Ben teşekkür ederim. Not: Meryem'in Macarca cevaplarını Arapça'ya tercüme ederek bize yardımcı olan, Daru'r-Rahme'nin müdürü sayın Dr. Abdullah İzzuddin Şeddad'ın hanımına da buradan teşekkür ediyor, Yüce Allah'ın onun bu iyiliğini en güzel şekilde mükafatlandırmasını diliyoruz. |