Beytullah DEMİRCİOĞLU

KOSOVALI Seyfettin Abdurrahman İle...

Niye Biz Yetimleri Unuttunuz?

Bizler de Osmanlı Torunuyuz

        Balkanlar, Bosna dramından sonra ikinci bir vahşete sahne oluyor. Şubat ayından bu yana etnik temizlik cürmünü her geçen gün biraz daha hızlandıran Sırp ordusu ve çetelerinin estirdiği şiddet dalgası yaklaşık yedi aydır Kosova’yı kelimenin tam anlamıyla cehenneme çevirmiş bulunuyor. Sırp canilerinin tıpkı Bosna’da olduğu gibi tüm dünyanın gözünün içine baka baka gerçekleştirdiği katliam karşısında BM, AB, NATO gibi uluslararası teşekküllerin yanı sıra İslâm dünyası da maalesef  “kaygılıyız, gelişmelerden endişe duyuyoruz” demekten başka bir şey yapmamaktalar... Kısaca ateş düştüğü yeri yakmakta. Kosova’ya düşen ateşin acısını sadece Kosovalı Müslüman Arnavutlar hissetmekte. Adeta kendilerini kuşatan ateşi tek başlarına söndürmeye çalışmaktalar... Bu gerçeği bizzat onlardan dinleyince daha iyi anlıyorsunuz...
        Seyfettin Abdurrahman yetmişine merdiven dayamış, hayatını Kosova’da Osmanlı döneminde ekilmiş İslâm tohumunu yeniden yeşertmeye vakf etmiş azimli bir Kosovalı... Kosova’da savaş patlak vermeden evvel bu hedef doğrultusunda sıkça Türkiye’ye gelir ve buradan oraya İslâm adına bir şeyler götürebilmenin telâşını yaşardı. Bu uğurda önemli işler de başardı Seyfettin amca. Türkiye’deki bazı gönüllü kuruluşları harekete geçirip Kosova’da Kur’an kursları açılmasına ön ayak oldu. Ama Sırp zulmü Kosova’yı sarınca Seyfettin amca gelip gidemez oldu Türkiye’ye... Ülkesinde yaşanan sıkıntı alıkoymuştu kendisini hizmetlerinden... Ancak aylar sonra gelebildi Türkiye’ye. O da bin bir zahmetten sonra. Bu seferki geliş gayesi ise farklıydı. Gücü yettiğince ülkesinde yaşanan vahşeti Türkiye’deki kardeşlerine duyurabilmek, kendi ifadesi ile Osmanlının Balkanlardaki yetimleri olan Kosova halkını neden unuttuklarını Türkiye’deki kardeşlerine sormaktı... Kosovalı kadınların, bebelerin çığlığını duyurabilmek gayesi ile bize de geldi Seyfettin amca... Yaşlı gözlerle anlattı Kosova’da olup biteni...
        Seyfettin amcaya Kosovalı kardeşlerimizin uzun zamandır ciddi bir sıkıntının içerisinde bulunduklarını bildiğimizi ama orada nelerin yaşandığını ancak sınırlı ölçüde takip edebildiğimizi söyledik. Sırpların cehenneme çevirdiği Kosova’da şu anda nelerin yaşandığını onun ağzından dinlemek istediğimizi belirttik.
        Besmele çektikten sonra o kırık Türkçesi ile “Sadece bildiğim ve gördüğüm şeyleri sizlere aktaracağım, görmediğim bilmediğim şeyleri anlatmaya hakkım yok” diyerek sözlerine başlayan Seyfettin Abdurrahman amca duygusal olmayacağını, sadece gerçekleri anlatacağını ifade etmekteydi adeta...
        “Kosova’da durum dünya medyasına yansıdığından çok daha kötü... Sırp canileri, kadın, çocuk, yaşlı demeden katliam yapıyor. Her tarafı yakıp yıkıyor, herkesi göçe zorluyor. Sırp zulmünden kaçmak için dağlara çıkan insanlarımız 250 bini geçmiş durumda. Dağlarda, ormanlarda, aç, susuz ölüm kalım mücadelesi veriyorlar. Salgın hastalık ve ilaç yokluğu onlarca insanın ölümüne sebep oluyor.”
        Olayların nasıl başladığını, nasıl geliştiğini, Sırpların neler yaptıklarını soruyoruz.
        “Sırp yönetimi yıllardan beri ‘Büyük Sırbistan’ hayali ile yatıp kalkmaktadır. Sırplar dışında bölgeyi tüm etnik gruplardan temizlemeyi kendilerine hedef seçmişlerdi. Bu hedef doğrultusunda 1989 yılında diğer özerk bölgelerde olduğu gibi Kosova’nın özerkliğini de kaldırdılar. Ardından Slobodan Miloseviç yönetimindeki Sırp rejimi, bizleri asimile etmek için muhtelif eritme politikalarını devreye soktu. Zulüm ve baskılarla göçe zorlamak_ Sırbistan’ın çeşitli bölgelerine Sırplarları yerleştirmek_ Kosovalılara işsiz bırakmak_ Eğitimimize darbe vurmak gibi, Sırp zulmü her alanda kendini gösterdi... Bu baskıların bir gün patlayacağı zaten belliydi. Sırp yönetimi, Bosna Hersek’te tarihin en büyük katliamlarından birini gerçekleştirdikten sonra sıranın Kosova’ya geldiğini açık açık söylüyorlardı. Önce, Sırp çetelerinin mütecaviz eylemleri, Sırp polisinin evlere yaptığı baskınlar ve rastgele gerçekleştirdiği tutuklamalarıyla her geçen gün gerginliği tırmandırdılar. Sırp askerlerinin devreye girmesi ile sonunda Kosova’yı arzu ettikleri bir duruma getirdiler.”
        Seyfettin amcaya Kosova’da direnişi sağlayan Kosova Kurtuluş Ordusu’nun nasıl kurulduğunu ve halkın bu orduya karşı ilgisini sorduğumuzda bize oldukça enteresan şeyler anlattı.
        “Cumhurbaşkanı Rugova yönetiminden, yürütülen ılımlı politikalardan ve uluslararası destekten umudunu kesen Kosova halkı özellikle de Arnavut gençler Sırp zulmüne karşı direnebilmek için alternatif arayışlara girdiler. Sırpların tasallutundan kurtulmak ve bağımsız Kosova için silâhlanmanın şart olduğunu düşünen Arnavut gençler bu yönde adımlar attılar. Ve sonunda “Kosova Kurtuluş Ordusu” (UCK) adı altında silâhlı bir güç oluşturmayı başardılar. Büyük fedakarlıklarla oluşturulan bu güç gerçekten de Sırplara büyük zayiatlar verdirdi.”
        Kosova halkının UCK’ ya nasıl baktığı yönündeki sorumuza Seyfettin amca şu örnekle cevap verdi: “Bırakın gençleri 80 yaşına varmış ihtiyarlarımız bile Sırplarla savaşmak istiyor. Mahallemizde bulunan 82 yaşında aynı zamanda hafız olan piri fani olmuş bir komşumuzun, “Yatağımda ölmek istemiyorum, ben de o Sırp canileriyle savaşmak, şehit olmak istiyorum” diye bizzat UCK’ya müracaat ettiğini biliyorum.
        Gençlerin UCK’ya katılmak için arzuları hat safhada ama yeterli silâh olmadığı için Kosova Kurtuluş Ordusu yetkilileri her müracaat edeni orduya dahil edemiyor. Kadınlarımız baltalar, küreklerle savaşa gidelim diyorlar. Bütün bu imkansızlıklara rağmen UCK dünya medyasına yansımasa da gerçekten Sırplara büyük zayiatlar verdirdiler. Hastanelere yaralı taşıyan Sırp ambulanslarının siren sesi hiç eksilmiyor.
        Sırp askerlerine verdirilen zayiatın her geçen gün artması yüzünden artık Sırp halkı da savaşmak istemiyor. Yakın zaman önce binlerce Sırp büyük protesto yürüyüşlerinde bulunarak artık çocuklarını cepheye göndermek istemediklerini Slobodan Miloseviç yönetimine bildirdiler. Hatta üst düzey subaylar bile Kosova’da savaşmanın anlamsız olduğunu dile getirmekte. Savaştan kaçan Sırp askerlerinin sayısı her geçen gün artıyor.”
Sırpların UCK askerleriyle karşı karşıya gelmemeye büyük özen gösterdiğini belirten Seyfettin amca “Sırp askerleri, ağır silâhlarla bombaladıktan sonra ancak köylerimize girebiliyorlar. Sırpların Bosna’da olduğu gibi öldürdüğü insanların neredeyse tamamını çocuklar, kadınlar ve yaşlılar oluşturmakta. UCK ordusundan öldürdüğü askerler son derece az.” diyor.
        Bosna ile Kosova kıyaslandığında Seyfettin amca katliamlar açısından her iki yerin de benzerlik içerisinde olduğunu kabul ediyor ama Kosova’da farklı olan burada yaşayan Müslüman Arnavutların oranının yüzde 90 civarında olmasını gösteriyor.
        Seyfettin amcadan dağlarda ölüm kalım mücadelesi veren Kosovalı Arnavutların durumlarını soruyoruz, yaşlı gözlerle anlatmaya başlıyor dağlardaki dramı:
        “Sırpların kadın, yaşlı, çocuk demeden acımasızca gerçekleştirdiği katliamlardan sonra halkımız tüm mal varlığını geride bırakarak güvenli yerlere kaçmak zorunda kaldı. Bir kısmı mülteci kamplarına ulaşmayı başarırken büyük bir kısmı dağlara çıkarak canlarını kurtarmaya çalıştı. 250 binden fazla Arnavut her şeylerini geride bırakarak göç etmek zorunda kaldı. Göçmenler arasından 70 bine yakın insanımız dağlarda aç, susuz perişan halde ölümle pençeleşiyor. Kendilerine uzanacak bir yardım elini bekliyorlar. İlaç ve gıda sıkıntısı had safhada. Doktorlarımız dağlarda mağdur durumdaki halkımızın yardımına koşuyor ama onların ellerinden de bir şey gelmiyor. İlaç olmayınca ne yapsınlar... Kadını, yaşlısı, çocuğuyla binlerce insan dağlarda büyük bir sefilliğin içerisinde hayatta kalmaya çalışıyorlar.”
Sırpların nasıl katliam yaptıklarını ise şöyle anlatıyor Seyfettin Abdurrahman: “Sırplar ilk önce tanklarla ve ağır toplarla köyleri bombalıyorlar, yağmur gibi yağan bu yoğun ateş altında kalmak mümkün değil. Halkımız da bulundukları yerleri terk etmek zorunda kalıyor. Ondan sonra köylere giriyorlar. Kaçamayıp orada kalanları acımasızca katlediyorlar. Getirdikleri kamyonlara evlerde değerli ne varsa hepsini yükleyip götürüyorlar, ardından da bütün köyü ateşe veriyorlar”.
        Kocasını ve diğer aile efradını ağaca bağladıktan sonra hamile kadınların yavrularını karınlarından çıkartıp hunharca katletmeye varıncaya kadar Sırp canilerinin akıl almaz bir vahşet sergilediğini anlatan Seyfettin Amca Sırpların Kosova’da gerçekleştirdiği bu katliamların bir benzerinin her halde şimdiye kadar yaşanmış olabileceğine ihtimal vermediğini sıkça ifade ediyor.
        Seyfettin Amca bir ara oldukça hisleniyor ve “kusura bakmayın Türkiye’deki yöneticilere ve buradaki kardeşlerimize sitemkâr birkaç şey söylemek istiyorum.” diyor ve ekliyor: “Osmanlının Balkanlardaki yetimleri olan bizleri nasıl unutursunuz? Bizler de sizin gibi Osmanlı torunuyuz. Atalarınızın Kosova destanını ne çabuk unuttunuz? Sizden rica ediyorum, bizleri destekleyin. Bizler bir vücudun parçalarıyız. Büyük bir zulüm altında inleyen kardeşlerinize yardım etmelisiniz. Türkiye’nin desteğine son derece ihtiyacımız var. Türk devleti, hiçbir şey yapmasa ‘Sırp yöneticilerine seslenerek, Kosova’da yaşayan insanlar bizim kardeşlerimizdir, onları katletmeye hakkınız yok’ diyebilir. Bunu da mı yapamayacaklar?” diyor.
        NATO ve BM gibi uluslar arası kuruluşların Sırplara müdahale edeceği yönünde haberler çıktığını, Kosova halkının böyle bir müdahalenin gerçekleşebileceğine inanıp inanmadığı yönündeki sorumuza ise öfkeli bir şekilde “Kesinlikle hayır” cevabını veriyor Seyfettin Amca. Arnavut halkına göre Batılılar kelimenin tam anlamıyla iki yüzlü. Tıpkı Bosna da olduğu gibi kendilerini oyalamaktan başka bir şey yapmıyor. Arnavut halkının tek güvencesinin Türkiye olduğunu Ankara’nın yeterli ilgi ve alakayı göstermesi halinde Kosova’nın içinde bulunduğu bu kaostan kurtulabileceğine inandıklarını ifade ediyor. “Arnavut halkı hep bir umutla Avrupa veya ABD’nin müdahale etmesini bekledi. Ama anladı ki onlardan bize fayda yok. Sırplar durmadan katliam yaparken Batı dünyası ve uluslararası kuruluşlar konuşmaktan başka bir şey yapmıyor.” diyor.
        Herşeye rağmen Arnavut halkının moralinin çok yüksek olduğunu belirten Seyfettin amca yakın zaman içerisinde olmasa da bir gün Kosova’da her şeyin düzeleceğinden ümitli. Kosova halkının islâmî duygularında da büyük gelişme olduğunu anlatan Seyfettin Amca, bir zamanların en hızlı komünistlerinin bile beş vakit namaza başladığını daha dün Tito’nun sağ kolu durumundaki kişinin bugün kızlarını açılan Kur’an Kursunda okuttuğunu kendisinin de sabah namazlarında bile en ön safta yer aldığını büyük bir mutluluk içerisinde anlatıyor. “Ben veya çocuklarım yetişmeyebilir ama torunlarımın bağımsız bir Kosova’yı göreceklerine inancım tamdır” diyerek sözlerini tamlıyor Seyfettin amca...