Bağdatlı Şair |
Yıllardır bekler idim Sarayın kapısında; Her öğün sadaka çanağımı Ve başımı eşiğine vurarak... "Efendimiz, efendimiz, kulunuz Hünersiz, sermayesiz, Ne yapsın arastada?" Diye her geçenle içeri Haber gönderir idim. Durdu durdu da, ahir Sadaka çağımı kırıp Ve umutlarımı tekmil, Yollara düşer iken, İlham geldi ki zâhir, Ferman çıkardı, sahip: "Gül satsın! Can kokusun almazlara gül satsın! Gün ışığın görmezlere mum satsın! Güvercinlere yem satsın!" Sây kuldandır, kavlince Ve pay da padişehten bilip: "Gül satıyorum ha! mum satıyorum! Güvercinlere yem satıyorum!" Deyu avaz avaz çığırıp Çarşı pazar koşarken Kalabalıkta bir el Tutup çekti yenimden; Dönüp baktım ve bildim: "Yine kör talih!" dedim, "Yine kör talih ve kem nazar! Evvel ahir müşterim... Yine şu hinoğluhin simsar, Yine şu sağır tellal, Şu sağır, kısık sesli... Pahasın kırmak için Bak şimdi, kelepirci, Mali nasıl kötüleyecek!" "Seni ham şair!" dedi, "Seni iş bilmez mum taciri! Körlerin en hakiri, Körlerin akılsızı seni! Söyle, ne yapsın senin Mumlarını, şu yatık Mallarını kör talih? Ne yapsın mumlarını senin Bakarkör kalabalık? Satabilirsen nasa Gözlerini sat, ahmak! Gözlerini sat önce; Sonra gör bak; Mumların; Mumların ve güllerin Nasıl kapışılacak!" Cahit Koytak / Defter Dergisi Sonbahar 2000 sayısı |