Doğu'da ve Batı'da masal, kutsaldan bir koku, cennetten bir
nişan, hikmetlerden bir renk taşırdı. Her masal "bir varmış, bir yokmuş"
paradoksuyla insan-oğullarına, insan-kızlarına ve onların emrine amade
kılınan nesnelere tanınan "mühlet"e bir gönderme sayılırdı.
Olağanüstülükler, "mutlak" gücün kudretinden bir örnek olarak anlaşılır,
anlık değişmeler, anlık hayatî geçişler "kaderin cilveleri"nden bilinir ve
her masal eğlenerek öğrenmenin, öğrenerek eğlenmenin bir vasıtası olmakla
yediden yetmişe fıtratların, ruhların, hayallerin müşterek ve zorunlu bir
talebi olarak söylenir ve dinlenirdi.
Önce Batı'da kırıldı masalın evrensel büyüsü; Pozitivizm adına kutsalla
irtibatı olan masallara önce profan bir içerik yüklendi, sonra eğiticilik,
öğreticilik vasıflarından soyuldu masallar.
Doğu masalındaki kırılma süreci ise daha yavaş işledi. Çünkü, sembolik
anlatımı aslî bir yöntem olarak benimseyen Doğu'da, nesirler masallarla
nerdeyse iç içeydi. Ancak hem laikleşme uygulamaları hem de Batı
edebiyatının baskın etkisiyle Doğu masalları da Batı masalları gibi profan
bir içeriğe mahkum edildi. Binbir Gece Masalları erotik nitelikleriyle öne
çıkarılırken, Keloğlan aptal bir şaşkına, Sinbad macera düşkünü bir serkeşe,
Yedi Vezir yedi muhterise dönüştürüldü.
Oysa ki masal fıtri bir ihtiyaç ve vazgeçilemez bir eğitim aracıydı. Bu
nedenle Batı yıllar sonra Rambo, Canon vb. tipler aracılığıyla profan
masallarını yedinci sanatın bir ürünü olarak tedavüle koymak, Yüzüklerin
Efendisi'ni, Harry Potter'i kutsamak zorunda kaldı. Ancak bunların
içeriklerinin dünyeviliğini, sadece din dışı unsurlarla yüklü olmasını da
yine ihmal etmedi.
Şimdi görülen odur ki masal, yine öz vatanından ve yine düştüğü son yerden
ayağa kalkacaktır. İşte, çizgi Ustası Hasan Aycın'ın "Esrarnâme" adı altında
bir araya getirdiği on bir masal bunun tipik bir habercisidir.
Hasan Aycın'ın, Esrarnâme'sindeki masallar bir dizi Keloğlan masallarıdır;
derleme, alıntı değil tümüyle te'lif masallardır. Hasan Aycın, çocukluğundan
bugüne onun Müslüman zihnini oluşturan, Nebevî perspektifini kuran
anlatıları Keloğlan'ın şahsında masal kurgu ve söylemiyle bugüne taşımıştır.
Esrarnâme'de, bir "çelik" oyununda somutlaştırılan hayat serüvenin, dünya
malına, tutkusuna karşılık düşen "kayıp sopa"nın izinde kutsala göre terbiye
edilişi, bu hayatın ötesindeki hayatın hakikati ve anlamı, yaşama eyleminin
Allah'a göre ve Allah için yeniden kuruluşu asıl tema olarak seçilmiştir.
Bu içeriğiyle Hasan Aycın'ın Esrarnâme'si, Hamdânî'nin, Ebu'l-Mutahhar
el-Azdî'nin, Cevzi'nin, İbn Sinâ'nın, İbn Tufeyl'in, Abü'l-Alâ
el-Maarri'nin, Ebu'l Farac'ın, Giritli Aziz Efendi'nin, Şehbender-zâde Ahmet
Hilmi'nin vb. eserleriyle bizim aramızda kurulan sağlam bir köprü
hükmündedir.
Yorum:Ömer Lekesiz
|