Çok, ama çok eskiden, güzel bir yaz günü kadı efendinin kapısı
vuruldu. Gelenler iki kişiydiler. Hallerinde telaş ve heyecan vardı. Yaşlıca olanı söze
başladı..
"- Ey kadı efendi, ey adalet dağıtmakla görevlendirilmiş
hâkim! Lütfen beni dinleyiniz. Bir yıl kadar önce Hacca gitmeye niyetlendim. Yol hazırlıklarına
başladım. Değeri yüksek, kıymetli bir yüzüğüm vardı. Yolda kaybolmasın diye
getirip bu
arkadaşa
verdim. Çünkü hem kapı komşumuzdu, hem de ona çok güveniyordum. "Al dedim, bu
yüzük sende emanet olarak kalsın. Dönersem alırım." Sözü fazla uzatmaya gerek
görmüyorum efendim..
Üç gün
önce memleketime döndüm. Yüzüğümü istediğimde "Ne yüzüğü, ben senden hiçbir
şey almadım" diye inkar etti. "Şahidin yok, senedin yok..." diyor. Böyle
müslümanlık olur mu kadı efendi..
yalan yere yemin
etmek, emanete hıyanetlikte bulunmak münafıklık değilse nedir?.."
Kadı efendi yaşlı adamın sözlerini dikkatle dinledikten sonra genç olana döndü:
"- Peki dedi, sen ne diyorsun bu iddiaya? Yüzüğü aldın mı gerçekten?" Genç
adam şaşırmış gibi gözükerek:
- Ne
diyeyim kadı efendi dedi. Yalan söylüyor. Maksadı sizi aldatmak. Ben yüzük filan
almadım. İftiranın böylesi de görülmüş değil. Tek delili yok. Tek şahidi
yok!"
Kadı efendi bir süre düşündükten sonra yaşlı
adama döndü. Zavallı neredeyse ağlayacak gibiydi..
- Beni dinle dedi. Senin yüzük havaya gitti galiba. Şahidin
ve delilin yok. Söyle bakalım yüzüğü nerede verdin?" Yaşlı adam: - Güneşli
bir gündü diye şöze başladı. Yolun kenarında bir ağaç vardı. Çevremizde de
kimseler yoktu. Orada vermiştim. Ne bileyim böyle inkar edeceğini." - Yaa, diye mırıldandı
kadı. Öyleyse git ve o ağaçtan bana bir dal getir. Kimbilir, belki Allah o dalları
konuşturur da kimin haklı kimin haksız olduğu ortaya çıkar. Sen gidip gelene kadar
bu adam da yanımda beklesin..."
Yaşlı adam emri yerine getirmek için hemen
çıktı. Ne var ki aradan çok uzun bir zaman geçtiği halde dönmedi. Kadı efendi de,
genç adam da beklemekten sıkıldılar. Sonunda kadı:
-Nerede bu adam diye mırıldandı..Gideli iki saat oldu ama hâlâ dönmedi?" Genç
adam tedbirsiz davranıp söze karıştı:
"- Kanât taksa bile hemen dönemez efendim dedi. Çünkü o ağaç epeyce
uzakta..." Kadı bunları duyunca öfkeyle ayağa fırlayıp bağırdı:
- İşte dedi, yalan söylediğin ve
yüzüğü al-
dığın ortaya çıktı. Kurduğun tuzaklar boşa gitti.
Eğer yüzüğü almamış olsaydın, o ağacın ne kadar uzakta olduğunu da bilmezdin. Gördün
değil mi, ağaçlar nasıl konuşuyormuş... Hiç duymadın mı sen, yalancının mumu
yatsıya kadar yanar. Hemen yüzüğü getirip teslim et..."
|