TUNUS DOSYASI
Beytullah DEMIRCIOGLU

 ALTINOLUK Dergisi

Aralik 1997

 

Suriyeleşmek mi Cezayirleşmek mi Yoksa Tunuslaşmak mı?

TUNUS’UN KIMLIK KARTI

Resmi adi: Tunus Cumhuriyeti

Nüfus: 8 milyon 550 bin

Baskenti: Tunus (Nüfusu: 670.000).

Yüzölçümü: 164.150 km2

Dil: Resmi dil Arapça. Halkin çogunlugu Fransizcayi da konusabilmekte.

Din: Resmi din Islâm. Halkin % 99.3’ü Müslüman. Kalan nüfusu hiristiyanlarla yahudiler olusturuyor.

Cografi durumu: Kuzey Afrika ülkelerinden olan Tunus, kuzeyden ve dogudan Akdeniz, güneydogudan Libya, batidan Cezayir’le çevrili.

Yönetim sekli: Tunus’ta görünüste çok partili ancak gerçekte tek parti diktatörlügüne dayanan bir sistem hâkim. Cünkü seçim kanunu muhalefet partilerine 163 üyeli parlamentoda sadece 21 sandalyelik bir kontenjan tanimakta. Bu itibarla muhalif partilerin ittifak halinde bile iktidar partisinin herhangi bir uygulamasini engelleme imkânlari yok.

Dis problemleri: Islâmi akimlari destekledigi iddiasiyla Sudan’la iliskilerini askiya aldi. 1993 Haziran’inda Kahire’de gerçeklestirilen Afrika Birligi zirvesinde Sudan’a karsi olusturulan cephenin içinde yer aldi.

Iç problemleri: Tunus’un en önemli iç problemi yönetimin uyguladigi baski politikasindan kaynaklanan siyasi meselelerdir. Bu baski çok sayida Tunus vatandasini, ülkesini terk ederek degisik ülkelerden siyasi siginma hakki istemeye zorladi.

Son zamanlarda Türkiye’de yasanan gelismelere paralel olarak Ortadogu ve Afrika’daki bazi ülkelerde uygulanan yönetim modellerine atifta bulunularak yapilan yorumlarla sikça karsilasmaktayiz. Kimi zaman Türkiye’nin "Suriyelesmek" tehlikesi ile karsi karsiya oldugu kimi zaman da "Cezayirlesmek" üzere bulundugu yönünde yorumlar yapilmakta. "Suriyelesmek"ten kasit, Türkiye’de azinliktaki bir mezhebe dayali antidemokratik bir yönetim modelinin yerlestirilmek istendigi kastedilmektedir. "Cezayirlesmek" ten ise önce bir askerî darbe, sonra da sürekli bir kaos ortami kastedilmektedir.

Kuzey Afrika’da müslüman bir baska ülke var ki orada olup bitenlerle ülkemizde cereyan eden gelismeler yan yana getirildiginde bu yakistirmalara bir yenisini daha eklemek mümkün; "Tunuslasmak"...

"Suriyelesmek" denince akillara azinliktaki bir güç odaginin Suriye topraklarinda estirdigi despot bir yönetim, "Cezayirlesmek" dendiginde ise demokrasinin katledilmesi ve kaos akillara geliyor. Peki "Tunuslasmak" denince ilk akla gelen ne? Iste bu dosyamizda "Tunuslasma"nin ne anlama geldigini anlatmaya çalisacagiz...

Diktatör Burgiba’yi 1987 yilinda devirdikten sonra Tunus yönetimini ele geçiren Zeynel Abidin’in geçen on yil boyunca bu güzel Kuzey Afrika ülkesini nasil idare ettigini, devlet halk iliskisini, sosyal-ekonomik sorunlarinin neler oldugunu, Tunus siyasetinde müslümanlarin ne durumda bulundugunu anlatmaya çalisacagiz...

Sömürgeden Dikta Dönemine Geçis

Uzun yillar Fransiz sömürgesi altinda kaldiktan sonra 1950 yilindan itibaren büyük bir kiyama geçen Tunus halki ülkelerini Fransiz sömürgesinden kurtardilar. Fransizlar Tunus’u 1956 yilinda terk ettiler. Sömürgeci güçler ülkeyi terk etmesine ettiler ama geride kendilerine son derece "sadik" dost yönetim kadrolari biraktilar. Bu "sadik ve dost" yönetim kadrolari Fransizlarin menfaatlerini kendilerinden daha fazla korumaya, bu ülkenin insanlarina onlardan daha fazla zulmetmeye yöneldiler. Bu "sadik" kadrolarin basinda Habib Burgiba vardi...

Burgiba, Fransizlara karsi verilen bagimsizlik savasindan sonra 1956 yilinda cumhurbaskani olmus ve bu görevini 7 Kasim 1987’de bir darbeyle devrilince kadar sürdürmüs bir kisi. Bir baska deyisle 31 yil boyunca Tunus’u tek basina yönetmis bir diktatör. Burgiba, Fransizlarin ülkeden ayrilmasiyla birlikte kollarini sivadi ve ilk is olarak Tunus Cumhuriyeti’ne Amerikan Anayasasi’na benzer bir anayasa hazirladi.. 1957 yilinda, kabul edilen anayasa ile Islâm devlet kontrolüne sokuldu, yargida ve egitimde ise Fransiz sistemi kabul ettirildi. Burgiba kararliydi. Tunus’un yüzü Bati’ya dönük olacakti...

Burgiba iktidarinin ilk yillarinda, antidemokratik, ve adeta Islâm dinini kusatma altinda tutan yönetimine ragmen ülke genelinde Tunuslu müslümanlarin günden güne islâmî sahsiyetlerini kazanmalarini önlenemedi. 1970’lerde baslayan, giderek gelisen ve bütün Tunus’u kusatan islâmî uyanis, genci, yaslisi, kadini ve ögrencisiyle bir çig gibi büyüdü. Prof. Rasid el Gannusi tarafindan kurulan "Islâmî Yönelis Hareketi" üniversitesinden, isci hareketlerine, hayir kurumlarindan halk kesimlerine varincaya kadar bütün ülke genelinde kendini göstermeye basladi.

Burgiba yönetimi, ülke genelinde büyük bir sempati toplamaya baslayan bu hareketin önüne geçilmedigi takdirde kurulan düzenin zora girecegini gördü. Bir an evvel bu hareket durdurulmaliydi. Nitekim çok geçmeden Burgiba’nin emriyle ülke genelinde müslümanlara yönelik akil almaz bir kusatma baslatildi. "Islâmî Yönelis Hareketi" bir gecede darmadagan edildi. Tüm liderleri tutuklandi. Aylar süren tutukluluk döneminden sonra yargilanan hareket liderlerinin tümü, idam, müebbet ve 20’ser yillik hapis cezalarina çarptirildilar. Hareketin lideri Rasid Gannusi cezalardan payini alarak müebbet hapse mahkum edildi. Mahkemelerin hemen akabinde idam cezalari derhal yerine getirildi. Hareketin önde gelenlerinin haricinde binlerce kisi daha basit gerekçelerle tutuklandilar...

Burgiba bundan sonra da her alanda zulmünü gösterdi. Tunus’un sembolü olan Zeytune Üniversitesi basta olmak üzere Islâmi egitim kurumlarini kapattirdi. Camileri de siki denetim altina alarak belli vakitlerin disinda namaz kilinmasini yasakladi.

Habib Burgiba, halkina dini konularda fetvalar vermeyi de ihmal etmedi. Ramazan aylarinda televizyona çikip raki içerek ülkesinin kalkinma hamlesini "cihad" olarak nitelendirip, cihad zamani oruç tutulamayacagini belirtti ve orucu yasaklama cüretini gösterebildi...

Kasim 1987 yilina gelindiginde ise Tunus’ta önemli bir gelisme oldu. Tunus’un gelecegi için özenle yetistirilen Zeynel Abidin Bin Ali; artik ölüm dösegine gelen Burgiba’yi bir darbeyle devirdi. Böylece otuz küsur yillik iktidari döneminde Tunus müslümanlarina kan kusturan Burgiba, kendisine halef olarak yetistirdigi Zeynel Abidin’in darbesi ile yikilmis ve iktidarini noktalamis oldu.

Zeynel Abidin veya Ikinci Burgiba Dönemi

Zeynel Abidin, üzerinde batinin büyük emegi olan bir kisi. Ögrenimini Fransa’da tamamlayan, orada egitilen ve kendisine batili bir anlayis verilen Zeynel Abidin’in, diktatör Burgiba’yi devirip yönetimi devr almasi Tunus halki için pek olumlu bir anlam ifade etmedi. Cünkü Burgiba’nin zorla yaptiklarini, Zeynel Abidin hissettirmeden yapacakti. Zira yeni Baskan bir dönemlerin emniyet genel müdürü ve içisleri bakani idi ve bu dönemlerinde müslümanlara karsi sürdürdügü kati ve acimasiz tutumuyla taninmaktaydi.

Zeynel Abidin yönetimi devr aldiktan sonra halk üzerinde sevimli görünmeye ve sempatik davranmaya özen gösterdi. Özellikle de müslümanlara karsi. Nitekim, Tunus halkini kendisine inandirabilmek için Cuma günlerini tatil ilân ettirdi. Televizyon yayinlari Kur’an’i Kerim okunarak açilmaya basladi. Zeynel Abidin, bu tür uygulamalarinin ardindan müslümanlarin sempatisini kazandiracagini düsündügü bir büyük adim daha atti. Burgiba döneminde hapislere atilan altibin müslümanin dörtbinini serbest birakti. Sürgündeki Islâmî Yönelis’in ileri gelenlerinin de ülkeye geri dönmelerine izin verdi.

Fakat Zeynel Abidin’in estirdigi bu olumlu hava fazla uzun sürmedi. Zeynel Abidin gerçek yüzünü 1989 yilinda gerçeklestirdigi genel ve cumhurbaskanligi seçimleriyle koltugunu saglamlastirdiktan sonra gösterdi. Sözde demokratik seçimlerde, muhalefetin adaylarinin seçimlere katilmasini önlemek amaciyla sayisiz bürokratik engeller çikartilmis, megafon kullanmalari, bildiri dagitmalari ve salon kiralamalari bile önlenerek propaganda yapmalari engellenmisti. Seçmen yasindaki 3 milyon 800 bin Tunusludan 1 milyonuna seçmen karti gönderilmeyerek muhalif seçmenlerin seçim disi kalmalari saglanmisti. Sonuçta, Zeynel Abidin’in anayasayi ve demokrasiyi aslinda pek kaale almayan Anayasal Demokrasi Birligi büyük bir basari (!) elde etmisti. Zeynel Abidin de ayni basariyi göstererek oylarin %99’unu (!) almis ve cumhurbaskani seçilmisti.. Seçimden güçlü çikan tek muhalif grup vardi: Islâmî Dirilis Hareketi (Nahda). Bütün seçim hilelerine, liderleri Gannusi’nin sürgünden yeni dönmüs olmasina, siyasi parti olusturmalari yasak olmasina mukabil, Nahda hareketi adaylari bagimsiz olarak girdikleri seçimlerde oylarin yüzde 14’ünü almislar, kirsal kesimde ise oylarini yüzde 30’lara kadar çikarmislardi.

Tunus lideri iste bu sözde demokratik seçimlerden sonra Burgiba çizgisine girdi ve Tunus’u bir polis devleti yapmak için kollarini sivadi. Ilk hedef islâmî muhalefetti. Nahda hareketine yönelik büyük bir operasyon baslatti. Hareketin mensuplarindan pek çok kimseyi tutukladi. Lider Rasid Gannusi basta olmak üzere hareketin ileri gelenlerinin çogunu vatanlarini terk etmeye zorladi. Hareketin yayin ve egitim faaliyetlerini tamamen durdurdu. Bu harekete destek verdikleri bilinen ticari kuruluslara karsi ambargo koydurarak kapanmalarini sagladi.

Zeynel Abidin’in islâmî çalismalar üzerindeki zulümleri sadece Nahda hareketiyla sinirli kalmadi. Bütün islâmî çalismalari yasakladi.

1994 seçimlerinde de %99.91(!) oraninda oy alarak 1989 yilindaki basariyi gösteren Zeynel Abidin bundan sonra da polis devleti kurma yolundaki icraatlarina adim adim devam etti. Iktidarini kuvvetlendirmek için tüm muhalefetin sesini kisan Bin Ali, Burgiba zamaninda 20 bin olan polis sayisini yüzde 400 artisla tam 85 bine çikardi. Yani her 100 Tunuslu’ya bir polis tahsis etti.

Zeynel Abidin, Tunus’ta iktidara gelisinin onuncu yilini geçen ay doldurdu. Fransiz medyasi da bir zamanlar sömürdükleri ülkenin bugünki liderinin bu on yilini ve Tunus’un genel görünüsünü degerlendirdiler. Fransiz medyasi bile Tunus liderini insan haklari konusunda yogun bir sekilde elestirdiler. Tunus’ta insan haklari ihlallerinin had safhaya vardigini ifade eden Fransiz medyasi bu ihlallere somut örnekler verdiler. Fransa’nin önde gelen yayin organlarindan haftalik L’Express Tunus Insan Haklari Baskan Yardimcisi Salah Zecidi’nin açiklamalarina yer vererek Tunus’taki Zeynel Abidin yönetimini sert bir sekilde elestirdi. Dergide yer alan demecinde Salah Zecidi, Tunus’daki durumu söyle özetliyor: "Sürekli baski altinda yasiyoruz. Bizim bildirilerimizi hiçbir gazete yayinlamiyor. Telefonlarimiz dinleniyor. Büromuzun önünde polisler 24 saat nöbet tutuyor" Adinin gizli tutulmasini isteyen eski bir bakan ise sunlari ilâve ediyor: "Siyasi konusma diye bir sey yok artik. Sadece Zeynel Abidin’in söz hakki var. Bakanlar çenelerini kapamak zorundalar" seklinde ülke gerçegini dile getirmekte.

Bir profesör de Tunus’taki Zeynel Abidin dönemini su sözleriyle anlatiyor: "Burgiba zamaninda muhalifler için siyasi dâvâlar açilirdi. Hiç degilse, olaylar belli bir açiklik içinde seyrederdi. Bugün bizleri korkutan nokta, oyunun bir kurali olmamasidir. Bir anda elinizden pasaportunuzu alabilirler, isten atabilirler, sebep göstermeden görevinize son verebilirler. Evinize uyusturucu veya bir para demeti saklayip sizi suçlu ilân edebilirler. Komsulariniza sizinle ilgili fotomontaj fotograflar postalayabilirler" (1)

Yine L’Express dergisine göre, Tunus’ta kimse telefonlarda hükümet, zamlar veya diger hassas konularda tek kelime konusmuyor. Halk sadace siyaset disi konularda telefon sohbeti yapabiliyor. Hükümet muhalifi bir kadin, "Paranoyak bir duruma geldik. Artik kendi evlerimizde bile yüksek sesle konusmaktan korkuyoruz. Hep alçak sesle konusuyoruz" diye sizlaniyor. Fransiz dergisi ilaveten su tespitte bulunuyor: "Vatandaslardan etliye sütlüye karismamalari, sadece ülkenin ekonomik büyümesinden istifade etmeye bakmalari isteniyor. Rahatlari için böyle yapmalari gerek, zira polis ve "semt komiteleri" onlari sürekli gözetim ve denetim altinda tutuyor" deniliyor. (2)

Fransa’nin haftalik dergilerinden bir digeri Le Nouvel Observateur de Tunus hükümetinin yeni bir baskici kanunu yürürlüge koyacagina dikkat çekmekte. Bu ceza kanununa göre, "Hakikate muhalif veya Tunus’un imajina gölge düsüren haberleri, yabanci bir ülkenin temsilcisine veya milletlerarasi bir örgüte aktaran her Tunuslu, bes ilâ on iki yil arasinda agir cezaya çarptirilacaktir."(3)

(1,2,3) 2 Kasim 97 Akit

Tunus’ta Kadin Olmak

Tunusun dindar kadinlari herhalde, Zeynel Abidin döneminde gördükleri zulmü tarihlerinin hiç bir döneminde görmemislerdir. Tam on yildir büyük bir kusatma içerisinde bulunan Tunuslu müslüman kadin dünyanin en dikta rejimlerinde ancak görülebilecek bir zulümle karsi karsiya bulunuyor. Zeynel Abidin yönetimi inançli Tunus kadinini toplumundan soyutlayabilmek için dinî, ahlakî ve kültürel tüm degerleri ayaklar altina almaktan kaçinmamakta.

Bugün Tunus’ta inançlarini yerine getiren bir kadin olmak demek, devlet dairelerinde çalisamamak demek. Inançli kadin olmak demek üniversiteye girememek demek, doktor, mühendis vs. olamamak demek. Basörtülü olmak demek devlet hastanelerinde tedavi olamamak demek. Tunus’ta köktendinci yaftasiyla rejimin aradigi adamin esi, kizi, kiz kardesi olmak demek en kahpece ve utanç verici baskilara maruz kalmak demek... Kisaca Tunus’ta inançli kadin olmak demek çok zor bir tercihle karsi karsiya kalmak demek.... Ya inandigi gibi yasamamak ya da akil almaz bir bir zulme dayanmak....

Oysa, 1987 yilinda diktatör Burgiba’dan sonra yönetimi devralan Zeynel Abidin, tüm Tunus halkina vaat ettigi gibi inançli kadinlarin da artik özgürce inançlarini yerine getirebileceklerini söylüyordu. Inançli kadinlar da Tunus toplumunda yerlerini alabileceklerdi. Fakat Zeynel Abidin’in vaatlerinin koca bir yalan oldugu çok geçmeden ortaya çikti. Birakin daha çok özgürlüge kavusmayi, inançli Tunuslu kadin, neredeyse diktatör Burgiba dönemindeki son derece kisitli olan özgürlüklerini dahi arar hale geldi.

Zeynel Abidin yönetimi, çikardigi 108 nolu yasa ile, basörtüsü, degil devlet dairelerinde, okullarda, iste ve hatta sokaklarda dahi yasak hale getirildi. Yasayi ihlal edenler pasaport ve kimlik gibi en dogal insan haklarindan mahrum birakildi. Devlet hastanelerine alinmadilar. Uydurma suçlarla mahkum edilen kisilere daha çok zulmetmek için onlarin eslerine, kizlarina, kiz kardeslerine akil almaz baskilar uygulanmasi ise Tunus rejiminin insan haklari ihlallerinde ulastigi noktayi gösteriyor. Zeynel Abidin yönetimi kadinlari, adeta tutuklu insanlarin en zayif noktasi olarak görmekte ve en ufak suçlari olmadigi halde en agir baskilara maruz birakmakta...

Gerek uluslararasi gerekse yerel insan haklari örgütlerinin raporlarina göre Tunus’ta insan haklari ihlalleri sürekli artis halinde bulunuyor. Bu ihlallere en çok maruz kalanlar ise kadinlar ve kiz talebeler. Basörtüsü takan kadinlari ve genç kizlari en Nahda üyesi olmakla suçlayan Tunus rejimi onlari iki tercihle karsi karsiya birakiyor ya isleri -okullari ya da basörtüleri... Siyasi gerekçelerle tutuklanarak cezaevlerine atilan kadinlari sayisi da azimsanmayacak kadar fazla. Insan haklari örgütlerinin raporlarinda cezaevlerinde kadin erkek ayirimi yapmaksizin akil almaz bir iskence ve kötü muameleye maruz kaliyorlar.

"Sehid Tunus" isimli dergi 83. Sayisinda Zeynel Abidin yönetiminin zulümlerine maruz kalan Tunuslu kadinlarin yasadiklari iskence dolu hayatlarindan kesitler sunuyor. Dergi, Tunus hapishanelerinde bir süre kalmis, daha sonra serbest birakilan bir tutuklunun agzindan anlatiyor: " Hapishanede beraber kaldigimiz, üç çocuk annesi ve dört aylik hamile bir kadin vardi. Polis kendisini evinden alip getirmis. Kadincagizi acimasizca dövdüler. Polislerden bir tanesi özellikle kadinin karnina vuruyor ve söyleniyordu, "karninda tasidigin bu siyonist çocuk yarin bizim basimiza bela olacak, onun için simdiden ölmeli" diyordu. Nitekim kadincagiz çocugunu düsürdü. Rahminin asiri derecede darbe almasi sebebiyle de bir daha çocuk sahibi olamayacagi anlasildi."

Tunus Islâmî Dirilis Partisi (Nahda) Genel Baskan Yardimcisi Seyh Muhammed Hadi Zemzemi’nin Görüsleri:

"Tunus Bir  Halk Hapishanesi"

Altinoluk -Tunus’da, Zeynel Abidin Bin Ali yönetimi Kasim ayinda onuncu yilina girmis bulunuyor. Geçen bu on yili degerlendirir misiniz? Diktatör Burgiba’dan sonra Tunus’da degisen bir sey var mi?

Muhammed Hadi- Burgiba’dan sonra Tunus’ta degisen bir sey yok. Aksine demokrasi, insan haklari, basin özgürlügü her geçen gün daha da kötüye gidiyor. General Zeynel Abidin’in kasim ayi itibariyle iktidardaki 10. yilini doldurdu. Kendisi geçen on yil boyunca devleti askeri zihniyetle yönetti. Ilk iktidara geldigi zamandan (1987) 1988’in sonuna kadar sonuna kadar bir uzlasma atmosferi içindeydi. Muhalefet partileriyle dialog kurdu. Özellikle Islâmî çevrelerle. Fakat sonra gerçek niyetini göstererek 1988’in sonunda Islâmî çevrelere cephe aldi.

Siyasi faaliyetleri durdurdu, insan haklari dernekleri kapatildi. Sonra sendikalardan muhalif ve rejimi elestiren insanlari çikardi ve rejime yakin kisileri getirdi. Sendikalar devlet organi haline gelip, dekoratif bir hal aldi. Yollarda, resmi dairelerde ve üniversitelerde 108 nolu bir kararla resmi olarak tesettür tamamen yasaklandi. Cogu ögrenci, okullarina devam etmek için basörtüsünü çikartmak zorunda kaldi. Basi örtülü kadinlar, is hakki, okula gitme hakki, pasaport ve hastaneden ilâç alma gibi dogal haklardan mahrum edildi.

Zeynel Abidin’in amaci; islâmcilara is vermeyip, kendilerine muhtaç birakmakti. Sonra Tunus istihbarati ile isbirligi içinde islâmî hareketi terörist olarak göstermek için provakatif eylemler hazirlatti. Ülkeye gelen turistlere, batililara karsi bombalar patlatildi. Ancak basin organlari bunlarin islâmcilar tarafindan yapildigini öne sürdü. Ve resmi dairelere karsi sabotajlar yaptirildi. Amaç yine islâmî hareketi kötülemekti.

Bu arada islâmî muhitlerin Sûdan ve Iran’dan para yardimi aldiklari iddialari ortaya atildi. Tunus’taki islâmî hareketlerin bu iddialari yalanlamasina ragmen baskilar daha da artirildi. "Rejim düsmani ve islâmci propangandalar yapiyorlar" diye dâvâlar açildi. Bu yüzden birçok vatandasimiz siyasi mülteci olarak Tunus’tan disari çikmak zorunda kaldi. Su anda 20.000’ e yakin Tunuslu ülke disinda mülteci olarak yasiyor. Tahminen 3000’i bayan olmak üzere 10.000 kisi de yargisiz olarak hapiste yatiyor.

Zeynel Abidin’in baskilari sadece islâmcilara karsi degil. Ayni baskilar solculara, liberallere karsi da uygulanmakta. Su anda sol ve liberal partilerinin hepsi kapatilmis durumda.

Tunus Islâmî Hareket Partisi (Nahda) bu baskilara ragmen; baris için, demokrasi için, ve Islâm düsmanlarina firsat vermemek için Tunus rejimi ile dialog baslatmak için çalisiyor. Fakat Tunus rejiminden bu noktada herhangi bir olumlu tepki alabilmis degil.

Altinoluk-Tunus liderinin prototipini çizmeniz mümkün mü? Devlet-halk iliskisi ne durumda?

Muhammed Hadi-Tunus lideri Zeynel Abidin askeri bir egitim almis fakat hiçbir kültürü olmayan bir kisi. Iktidara gelisinin 10.yili olmasina ragmen su ana kadar hiçbir basin toplantisi düzenlemis degil. Yabanci gazetecilerin röportaj yapmasi için ise önceden sorulari hazirlayip göndermesi gerekiyor.

Zeynel Abidin Amerika’nin yörüngesinde politikalar takip ettigi için Washington’dan kredi ve silâh destediginin yanisira siyasi destek de aliyor. En önemli ikinci destekcisi ise Israil... Bu ülkeyle de ticari iliskilerimiz Zeynel Abidin sayesinde had safhaya ulasmis bulunuyor.

Tunus halki sunu çok iyi biliyor ki kendilerini hem polis hem de askeri zihniyet yönetiyor. Herhangi bir Tunus vatandasi mutlaka iktidar partisine üye olmak zorunda, aksi taktirde düsman olarak görülüyor. Yani halk-devlet iliskisinde tamamen güvensizlik mevcut. Yani özetle diyebiliriz ki Tunus halki kelimenin tam anlamiyla ülkelerinde hapis hayati yasiyorlar.

Altinoluk-Tunus müslümanlarinin siyasi arenadaki konumlari nedir? Tunus’da siyasi açidan müslümanlari ilgilendiren ne gibi gelismeler yasaniyor? Geçmisle bugün arasinda nasil bir farklilik var?

Muhammed Hadi -Tunus islâmî hareketi çok entellektüel bir harekettir. Üye sayisinin çoklugundan ziyade egitimli insan sayisina önem veriliyor. Üyelerin %90’i üniversite tahsilli, %30 mastir ve doktor sahibi. Bizim siyasi mücadelemiz; Tunus islâmî kimligini muhafaza etmek ve netlestirmektir.

Egitim sistemimiz su anda tamamen Fransiz hakimiyeti altinda bulunuyor. Egitimizi Fransiz hakimiyetinden kurtarmak ve kendi kimligimize uygun bir egitim modeli getirmeyi istiyoruz.

Eski Cumhurbaskani Habib Burgiba zamanimizda ülke ekonomimiz %100 Fransa ekonomisine bagliydi. Zeynel Abidin ise siyasi açidan oldugu gibi ekonomik açidan da Amerika’ya yönelmis durumda. Tunus islâmî hareketi olarak hedefimiz bagimsiz, açik bir ekonomi politikasi izlemek ve yeralti zenginliklerimizi en iyi sekilde kullanmaktir. Kapali bir ekonomi istemiyoruz; hedefimiz diger ülkelerle (Fransa, Amerika... vs.) esit seviyede olmaktir.

Tunus islâmî hareketi demokrasiden yanadir. Tunus’un istikbali, insan haklari ihlallerinin önüne geçilmesi, halk ile rejim arasinda uzlasmanin saglanmasi için liberal olsun solcu olsun her kesim ile dialog kurmaya haziriz. Dis iliskilerimiz de Arap ve Islâm ülkelerine öncelik tanimaktan yanayiz. Bati ülkelerine de kapimizi açik tutmak taraftariyiz. Su anda Tunus Islâmî Hareketi, Zeynel Abidin tarafinda illegal bir örgüt olarak nitelendirilmis durumda onun için faaliyetlerini gizli olarak gösteriyor. Hareket ülke disinda Tunuslu mülteciler tarafindan yönetiliyor. Tunus muhalefet partileriyle ve uluslararasi insan haklari dernekleri ile iliskilerimiz devam ediyor.

Türkiye’deki entellektüel insanlara, insan haklari derneklerine ve tüm Müslümanlara sesleniyoruz: Tunus müslümanlarinin maruz kaldiklari baski ve iskenceleri kinamanizi ve Tunus’ta cereyan eden bu baski ve siddet karsisinda susmamizi temenni ediyoruz.

ABD Raporu:

Bütün Haklar Kagit Üstünde Kalmis...

ABD Disisleri Bakanligi nin tüm dünya genelinde gerçeklestirdigi insan haklari ihlalleriyle ilgili raporunda Tunus un oldukça kötü bir sicile sahip oldugu gözlenmekte.. ABD Disislerinin Tunus la ilgili raporu bir kaç baslik altinda hazirlanmis. Raporda önce Tunus yönetiminin mevcut yasalari açiklanmakta daha sonra da bu yasalarin uygulanip uygulanmadigi somut örnekler verilerek ortaya konmakta...

-Faili Meçhul Cinayetler: Raporda son zamanlarda siyasi gerekçelerle islenen faili meçhul cinayetlerde büyük bir artisa dikkat çekilmekte. -Iskence ve insanlik disi muamele: Raporda, mevcut Tunus kanunlarinda yasaklanmasina ragmen, Tunus emniyetinde yapilan iskence ve insanlik disi muamelelerin haddi hesabi yok deniliyor. -Özel Hayata Müdahale: Zeynel Abidin yönetiminin özel hayata müdahale etme noktasinda en asiri seviyeye geldigi ifade ediliyor. Evler, isyerleri izinsiz olarak araniyor, telefonlar dinleniyor hatta mektuplar bile denetimden geçtikten sonra sahiplerine ulasiyor veya yok ediliyor. -Basin Özgürlügü: Rapora göre, Tunus yönetimini elestirmek yayin organlari için kapama sebebi olarak yeterli bulunmakta.-Gösteri ve Protesto Eylemleri:Raporda bu dogal hak da digerleri gibi hayata geçirilemeyen ve sadece yazili metinlerde kalan haklar arasinda yer aliyor. -Seçme ve Seçilme Özgürlügü: ABD raporu Tunus halkinin bu hakkinin hiçbir kiymeti harbiyesi olmadiginin göstergesi olarak 1956 yilindan bu yana Tunus’u tek bir partinin yönetiyor olmasini göstermekte.