|
Islâm
Tebliginin Meseleleri
Hindistandan Selâm Var...
Çocuklugumuzda
Hindistanin adini masallarda isitir ve bu
diyarin adeta bir hayaller ülkesi oldugunu
düsünürdük. Ama bugün teknolojinin de
ilerlemesiyle bu hayallerimizin yerini gerçekler
aldi. Geçtigimiz Kasim ayi içerisinde
Türkiyeli müslümanlarin kendisini yakindan
tanidigi, asrimizin önde gelen Rabbâni
âlimlerinden Ebul-Hasen en-Nedvînin
Muhterem Emin Saraç hocamiza hitaben bir daveti
oldu. Davet, "Islâm Tebliginin
Meseleleri" üzerine düzenlenecek bir
sempozyuma yönelikti. 12-13 Kasim tarihlerinde
gerçeklestirilecek olan bu sempozyuma bir grup
olarak katilmanin ülkemiz adina daha faydali
olacagini düsünen Emin Saraç hocamiz, bu
maksatla bes kisilik bir heyet olusturdu.
Allaha hamdolsun, bu heyet içinde yer
almak bize de nasip oldu.
Sâirin "Nasîbindir gezdiren yer yer
seni" misrâinda da isâret ettigi gibi
seyahatin sebebi, Ebul-Hasen
en-Nedvînin baskanliginda
"Nedvetül-ulemâ"nin düzenlemis
oldugu iki günlük sempozyuma katilmak ve bu
arada bir asirlik geçmisiyle örnek bir kurulus
olan "Nedvetül-ulemâ"nin
yapisini incelemekti.
Hindistanin Genel Yapisina Iliskin Bazi
Bilgiler
Hindistan, bir milyara yakin nüfusuyla dünyanin
en kalabalik ikinci ülkesi iken yüzölçümü
(3.287.590 km2) itibariyle yedinci sirada yer
aliyor. Müslümanlar, toplam nüfusun yaklasik
%13 ya da 15ini olusturmakta. Siyâsî
bakimdan 1950den bu yana parlamenter bir
sistemle yönetilmekte olan bu ülke, kendi
içinde 27 eyâlete ayrilmis. Din, dil, kültür
ve tarihî miras bakimindan âdeta tarihin her
döneminin bir arada sergilendigi büyük bir
mozayik görünümünde. Dinler tarihi ve
sosyoloji uzmanlari için zengin bir arsiv
sayilir.
Hindistanla ilgili kisa notlarimiza sunu da
ilâve edelim ki, burasi bir çok kültürün
kaynasma alani olmus. Felsefî ve mistik
düsüncenin önemli merkezlerinden biri... Bu
yönüyle bugün bile bir çok kimsenin ilgisini
çekiyor. Hindistanda yetisen âlimlerin
islâmî ilimlere yaptiklari katki da her türlü
takdirin üstündedir. Özellikle fikih,
tasavvuf, ve aklî ilimler sahasinda ortaya
konulan eserlerin büyük çogunlugu, sahalarinda
müracaat kaynagi. Sâh Veliyyullâh ed-Dehlevî,
Süleyman en-Nedvî, Numan es-Siblî, Zekeriya
Kandehlevî gibi âlimler ve Muhammed Bâkî
Billâh, Imam Rabbânî, Muhammed Mâsum,
Muhammed Seyfeddin ve Abdullah ed-Dehlevî gibi
Altin Silsilenin kol baslari olan mürsidler,
orada yetismisler.
LUCKNOW VE SEMPOZYUM
Lucknow, "Nedvetül-ulemâ"nin
merkezinin bulundugu ve davet edildigimiz
sempozyumun yapilacagi sehir. Yesillikler
arasinda Sakaryayi andiran sirin bir belde.
Bir haftalik seyahatimizin hemen tamaminda (alti
gün) bize ev sahipligi yapacak olan bu sehir,
Yeni Delhiden uçakla elli dakikalik bir
uzaklikta bulunuyor. 11 Kasim Sali günü mahalli
saatle 07.00de (Türkiye saatiyle 03.30)
Lucknow havalanina indigimizde bizi,
Ebul-Hasen en-Nedvînin selamlariyla
güler yüzlü insanlar karsiladi. Bu imanin disa
vurumu olmaliydi.
120 kadar bâtil inanisin bulundugu ve
"fareler"e varincaya kadar ilâh
çesitlerinin yer aldigi bir diyarda
"mümin ve muvahhid olmanin nasil bir
duygu olusturdugu"nu sordugumuz bir Hindli
müslümanin okudugu su âyet, "Islâm"
nimetinin ilâhî bir ikram olusunu ne güzel
ifâde eder:
" Hidâyetiyle bizi bu nimete kavusturan
Allaha hamdolsun! Allah bize hidâyet
etmeseydi kendiligimizden dogru yolu bulacak
degildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçegi
getirmislerdir" (Arâf Süresi 43).
Hindistanda zor sartlar altinda
yasamalarina ragmen "Nedvetül-ulemâ"
mensuplari misafirlerine en güzel ikrami
yapmaktan geri durmadilar. Baslangiçtan dönüse
kadar alinlari kirismadan hocasiyla-ögrencisiyle
âdeta etrafimizda pervane oldular. On küsur
ülkeden otuzun üzerinde delegenin yer aldigi
konferansa, Hindistan içinden de onbini askin
davetli katilmisti. Islâm dünyasindan 2000
kadar davetli olmasina ragmen katilim çok
sinirli olmustur. Fakat bu eksiklik
"Imâmül-Harem Abdullah
es-Sübeyl" ve Kudus eski imâmi
"Muhammed es-Siyâm"in gelmesiyle
kismen giderilmis oldu. Zira "Kâbe-i
Muazzama"ya ve "Kudus-i serif"e
olan sevginin tabii bir sonucu olarak,
Hindistanli müslümanlarin imamlara
gösterdikleri cosku, görülmeye deger bir
manzaraydi.
12 Kasim Çarsamba günü Ebul-Hasen
en-Nedvî baskanliginda sempozyum baslamis oldu.
"Nedvetül-ulemâ"ya bagli
"Dârül-ulâm Kampüsünde"de
düzenlenen bu programi, yaklasik on bin kisilik
bir topluluk izledi. Ilk gün
"Nedvetül-ulemâ Genel
Sekreteri" Muhammed er-Râbi"nin takdim
konusmasindan sonra Ebul-Hasen en-Nedvî,
kapsayici bir açilis konusmasi yapti.
Sempozyumun hedeflerini göstermesi bakimindan bu
konusmadan bazi notlar aktarmak faydali olacak.
Konferansin gayesinin yirmibirinci yüzyilin
esiginde Islâm davetinin karsilastigi
problemleri tartismak oldugunu belirten Nedvî,
ihtiyacin yogunlugu açisindan bu konferansin
yerinde ve zamaninda yapildigina isaret etti. Bir
asir önce kurulan
"Nedvetül-ulemâ"nin, egitimde
islahat yapmak üzere
"Darül-Ulum"u kurduguna ve
günün sartlarina göre program gelistirdigine
vurgu yaparak, 21. Yüzyila girerken egitim
programlamlarinda yeniden bir islahat
yapilmasinin bir ihtiyaç olduguna dikkat çekti.
Egitim ve ögretimde gerçeklestirilebilecek bu
düzenlemelerin, temelde Islâm çagrisini her
yere ve herkese ulastirmayi hedeflemesi
gerektigine degindi.
Islâm davetinin önündeki en büyük
engellerden birinin Kadiyânîlik hareketi
olduguna isâret eden Nedvî, düzenlenen bu
sempozyumun bir hedefinin de bu nevi yikici
hareketlere karsi müslüman halki bilgilendirmek
oldugunu ifâde etti. Bu toplantinin
Hindistanda özellikle de Uttar Pradesh
eyaletinde akdedilmesinin iste bu açidan çok
önemli oldugunu söyleyerek Ingilizlerin destegi
ve tesviki ile Kadiyânîlik hareketinin bu
topraklarda dogduguna isâret etti.
Konusmasinin buraya kadarki bölümünü Arapça
yapan Nedvi, daha sonra yerel dil olan Urduca ile
konusmasina devam etti. Türk delegasyonunun
katilimindan duydugu memnuniyeti dile getirdi.
Sabik Basbakan Necmettin Erbakanin
gönderdigi mesaji bizzat kendisi okudu ve
ardindan "Osmanli Hilafeti"nden
bahsederek halifesizligin aci sonuçlarini tüm
müslümanlar olarak hissettiklerini ifâde etti.
Yaklasik on dakika kadar Türklerin Islâma
olan hizmetlerinden bahsetti. Nedvînin
konusmasi, Muhammed Ikbalden naklettigi;
"Ümmetin birligi ancak son Peygamber
inanciyla saglanabilir" cümlesiyle son
buldu.
Nedvînin konusmasindan sonra sabah
oturumunda sempozyumun seref misafiri; Harem
Imami Muhammed b. Abdullah es-Sübeyl, bir
selamlama konusmasi yapti.
Daha sonra sirasiyla
Rabitatül-Alemil-Islâmî Baskan
yardimcisi, Medine Islâm Üniversitesi
Rektörü, Uluslararasi Islâma Çagri ve Yardim
Kurulu Genel Sekreteri birer selamlama konusmasi
yaptilar.
Türk heyeti adina Emin Saraç Hocaefendi bir
selamlama konusmasi yapti. Türkiyeli
müslümanlar adina sükranlarini ve selamlarini
iletti. Hindistanli müslümanlarin yaptiklari
yardimlari hâlâ minnetle andiklarini, bundan
dolayi Hindistanli kardeslerine tesekkür etmek
maksadi ile geldiklerini ifade etti.
Birinci günün aksamki oturumunda
Hindistanin çesitli bölgelerinden gelmis
dinî liderler halka yönelik konusmalar
yaptilar. Bu arada Kesmir Müslümanlarinin dini
lideri de hamasî bir konusma yapti.
Ikinci gün önceden belirlenmis olan
"Islâma Çagri Komisyonu",
"Sapik Mezhepler ve Kültür Emperyalizmi
ile Mücadele Komisyonu" ve "Ögretim
Metotlari Komisyonu" çalismalarina basladi.
Tebligler okundu, müzakereler yapildi. Her
komisyon sonuç bildirgesine konulmak üzere
tavsiye kararlarini belirledi.
Ikinci gün sabahki oturumda yeni gelen
katilimcilarin selamlama konusmalari oldu. Bu
konusmalar arasinda Mescid-i Aksa eski imami
Muhammed es-Siyâmin nesir ve nazim
üslübuyla yaptigi konusma heyecan verici
nitelikte idi. Sempozyum, Ebul-Hasen
en-Nedvinin kapanis konusmasinin ardindan
alinan karar ve tavsiyelerin okunmasi ile sona
ermis oldu.
Luknowda yapilan bu tarihi toplantinin en
önemli faydasi, Hindistanda yasayan
müslümanlara büyük bir moral vermis
olmasidir. Nitekim Cuma namazinin "Harem
Imami" tarfindan kildirilacaginin duyulmasi
üzerine müslümanlar, "Nedve Camii"ne
bir sel gibi akmis ve Hindistan gazetelerinin
ifâdesiyle 600 bine yakin bir cemaat olustu.
Nedve temsilcileri bu ilgiden son derece memnun
olduklarini çesitli vesilelerle dile getirerek
toplantinin gayesinin tahakkuk ettigini açik bir
sekilde ifade ettiler. Hatta sempozyum Genel
sekreteri Prof. Dr. Enis Chiste, memnuniyetini su
sözlerle dile getirdi: "Bu toplanti bizim
için gayesine ulasmistir. Zira bölge
müslümanlari için büyük bir prestij
saglamistir. Luknow havalinina bugüne kadar ilk
defa bir uluslararasi uçak inmis ve bu uçakta
da müslümanlarin kiblesinin imami tesrif
etmistir. Imam resmi bir protokelle
karsilanmistir ve yüzbinlerce insan âdeta biz
de variz demistir". Allah katinda farzlardan
sonra en mühim ibâdetin müminin
gönlüne sûrûr vermek oldugu düsünülürse
bu nevi toplantilarin özellikle müslümanlarin
azinlikta oldugu bölgelerde icra edilmesinin
önemi daha iyi anlasilacaktir.
Nedvetül-ulemâ ve Dârül-ulum
"Nedvetül-ulemâ" ismi
özellikle islâmî ilimler sahasinda arastirma
yapanlarin merak ettikleri önemli bir isimdir.
Zira bir asirlik geçmisiyle ve yetistirdigi ilim
adamlariyla hakli bir üne kavusan bu kurulus
hakkinda Türkçe olarak yayinlanmis detayli bir
çalisma yapilmamistir. En azindan biz böyle bir
çalismaya rastlayamadik. Bu bakimdan -Allah izin
verirse- bu müessese ile ilgili detayli bir
çalismayi ILAM- Arastirma Dergisinin
dördüncü sayisinda bir makale olarak
yayinlamayi düsünüyoruz. Bu sebeple burada
Altinoluk okuyuculari için konuyla ilgili kisa
ve genel bilgiler vermekle yetinecegiz.
"Alimler Meclisi" anlamina gelen
"Nedvetül-ulemâ", hicrî 1311,
miladî 1893 yilinda genelde tüm müslümanlarin
özelde ise Hindistanda yasayan
müslümanlarin meseleleriyle ciddi bir sekilde
ilgilenmek için Hindistanin önde gelen
ilim ve fikir adamlari tarafindan kurulmus fikrî
bir harekettir. Baslangicindan bugüne kadar
özellikle yeni neslin yetismesine yönelik
egitim-ögretim faaliyetlerine büyük önem
veren bu hareket, kurulusundan kisa bir süre
sonra ilkokuldan üniversite seviyesine kadar
takip edilebilecek bir egitim ögretim programi
yapmis ve bunun icrâsi için de
"Dârül-ulum" adiyla bir
müessese kurmustur (h. 1316/m. 1898). Bugün bu
müessese 2000 ögrencisiyle egitim ve ögretime
devam etmektedir.
"Dârül-ulum"un programlari
zamanin ihtiyaçlari da göz önünde
bulundurularak çok yönlü bir sekilde
hazirlanmis olmakla birlikte beser yillik
aralarla yenilenmektedir. Son derece kisitli
imkânlar içerisinde ögrencilerin gözle
görülür bir basari saglamalarinin temelinde
yatan en önemli sebep kanaatimizce kurucularin
ve hocalarin samimiyeti ve hasbî oluslaridir.
Nitekim Nedvetül-ulemânin genel reisinin
ve Dârül-ulumun dekan ve mali isler
sorumlusunun, ücret almadan ögrencinin
imkanlariyla ayni sartlari paylasarak bu hizmeti
yürütmeleri, baska türlü izah edilemez.
Basarilarinin bir diger sebebi de
Nedvetül-ulemâ Genel Sekreteri Muhammed
er-Râbinin ifâdesiyle program ve ekonomik
bakimdan devlete bagimli olmamaktir.
Esasen "Nedvetül-ulemâ"nin
bugünkü genel sorumlusu olan Ebul-Hasen
Ali en-Nedvî hakkinda da burada bazi bilgilere
yer vermek uygun olacaktir. Seneler önce
Medineli Osman Efendi diye maruf bir
büyügümüzün bir Allah dostuna yazdigi
mektupta su mealde sözler isitmistim:
"Efendim senelerdir Mescid-i Nebevîye
devam ederim. Burada iki kisinin namazi beni çok
etkiler. Birisi Ebul Hasen
en-Nedvînin namazi, digeri de zât-i
âlinizin. Sizleri görünce sanki sahabeden
aramizda bulunan iki kisi diye aklimdan
geçiririm..." Hakikaten Ebul-Hasen
en-Nedvî, bütün hal ve hareketleriyle sünneti
yasayan bir Rabbani âlim. 84 yasinda olmasina
ragmen gecesiyle gündüzüyle ümmetin
meselelerine çözümler üretmeye çalisan bir
Allah dostu. Asirlarca Islâmin
bayraktarligini yaptilar diye müslüman
Türklere karsi tarifi mümkün olmayan büyük
bir sevgisi var. Türkiyeye dua ediyor ve
buradaki tüm müslümanlara teenni ve basîret
üzere hareket etmeleri tavsiyesinde bulunuyor.
Alinan karar ve tavsiyeler:
"Sapik Mezhepler ve Fikrî
Cereyanlar"la ile ilgili komisyonca alinan
bazi kararlar:
Müslüman gençlerin körpe dimaglari batil
fikirlerle kirletilmeden tevhid akidesinin
sunulmasina özen gösterilmelidir.
Kadiyânilik ve Bahailik gibi yikici hareketler
hakkinda yazilmis kitaplar, verilmis fetvalar, bu
hareketlerin bulundugu; Ingiltere, Nijerya, Gana
ve benzeri ülkelerde tekrar nesredilmelidir.
Yikici hareketlerle ilgili olmak üzere
müslüman yazar ve arastirmacilar kitap, makale
vb. çalismalar yapmak üzere desteklenmelidir.
Ögretim Metotlari ile ilgili komisyonca su
kararlar alinmistir:
Bu konferansimiz, Bütün müslümanlara,
davetçilere ve düsünürlere genelde tüm
müslümanlarin, özelde de gençlerin islamî
suur kazanmalari için gayretlerini artirmalarini
tavsiye eder.
Islâm davetçilerinin seviyeli bir sekilde
yetistirilmeleri için uluslararasi seminerler
düzenlenmelidir.
Müslüman devletler ve zenginler,
müslümanlarin çocuklarinin okuyabilecegi
okullar ve egitim müesseleri açmalari için
tesvik edilmeli, özellikle de azinlik durumunda
olan müslümanlarin egitim müesseselerine olan
ihtiyaçlari karsilanmalidir.
Sosyal ve tabii bilimler yeniden kaleme alinmali
ve egitim programlari Islâma uygun hale
getirilmelidir.
Dîni kaynaklarimizin büyük çogunlugunun
Arapça olmasi sebebiyle Arapçanin dil
olarak ögrenilmesi tesvik edilmelidir (Arapça,
Kuran ögretimi ile baslamak üzere
ilkokullarin birinci sinifindan baslamalidir).
Muhtelif düsünce akimlari ve dinlerle ilgili
karsilastirmali çalismalar yapilmali,
Islâmin bunlara karsi üstünlügü ortaya
konulmalidir. Bu tür çalismalara vakit
kaybetmeden baslanmalidir.
Islâma Çagri ve Islâm meseleleri ile
ilgili kararlar:
Bu konferans, yikici ve bölücü hareketleri,
düsünce akimlarini, islâma ve
Müslümanlara düsman olan dinleri ve onlarin
bilimsel ve edebi araçlari, medyayi kullanarak
Islâm ve Müslümanlar hakkinda karalayici bir
kampanya yürüttüklerini gayet dikkatli bir
sekilde esefle müsahede etmektedir. Zaman zaman
Peygamber Efendimizin zâtina ve ashabina
yönelik olarak cereyan eden, genelde
Islaâmi ve Müslümanlari karalamayi
hedefleyen bu tür faaliyetleri siddetle
kinamaktadir. Bu karalama kampanyasinda internet
de dahil olmak üzere filimler ve kitaplar
kullanilmaktadir. Bu bakimdan konferansimiz,
müslüman ülkelerin bu tür faaliyetlere karsi
etkili bir sekilde mücadele etmesini tavsiye
eder.
Bu faaliyetlere karsi müslüman yazarlarin
etkili ve ilmi bir metotla eserler vermelerini ve
bu eserlerin farkli dillerde yayinlanmasini talep
eder.
Islâmin gerçek mânâda tanitilmasi
maksadi ile internetin kullanilmasini, bu kanalla
Islâm hakkinda olusturulmak istenen olumsuz
havanin bertaraf edilmesini, müslüman
zenginlerin bu hususta cömertçe harcamalarda
bulunmalarini, internetin genis bir sekilde
Islâmin ve müslümanlarin faydasina
olacak sekilde kullanilmasinin geregine isâret
eder.
Islâm hakkinda ortaya atilan gerçek disi
iddialara karsi mücadele etmek üzere dil bilen
davetçilerin yetistirilmesini, Islâm ve
müslümanlar hakkinda olusturulan süpheleri
bertaraf etmek için dinleri, muasir
fraksiyonlari ve ekolleri karsilastirmali olarak
arastiran merkezlerin açilmasini tavsiye eder.
Islâmî eserlerin lüzumlu olanlarinin bir çok
dünya diline çevrilmesini önerir.
Davetçi yetistirmeye yönelik enstitüler
açilmasina öncelik verilmelidir.
Fertlere ve cemaatlere Islâm anlatilirken
hikmet, güzel üslup ve dogru yöntemler
kullanilmalidir.
Konferansin genel tavsiyeleri:
Kudüs meselesi, tüm müslümanlarin meselesi
olup sadece Filistinlilere ait bir mesele
degildir. Binaenaleyh Kudüsün,
yahudilerin esaretinden kurtarilmasi her
Müslümanin görevidir. Buna göre bütün
müslümanlarin fert, cemaat, müessese veya
devlet olarak Kudüsün yahudi isgalinden
kurtarilmasi için çalisma yapmalari zaruridir.
Afganli ve Somalili kardeslerimize içine
düstükleri ihtilaf fitnesinden kutulmalari
için Allahtan korkmalarini, kardes kani
akitmayi durdurmalarini ve sulh olmalarini, bunun
için de Islâm dünyasindaki ilim ve fikir
adamlarindan olusacak bir heyet önünde
görüsmeleri sürdürmelerini tavsiye ederiz.
|