Hindistan Gezi Notlari...
Adem ERGÜL / A. Hamdi YILDIRIM
  •  

     ALTINOLUK Dergisi

    Ocak 1998

 

Islâm Tebliginin Meseleleri

Hindistan’dan Selâm Var...
Çocuklugumuzda Hindistan’in adini masallarda isitir ve bu diyarin adeta bir hayaller ülkesi oldugunu düsünürdük. Ama bugün teknolojinin de ilerlemesiyle bu hayallerimizin yerini gerçekler aldi. Geçtigimiz Kasim ayi içerisinde Türkiyeli müslümanlarin kendisini yakindan tanidigi, asrimizin önde gelen Rabbâni âlimlerinden Ebu’l-Hasen en-Nedvî’nin Muhterem Emin Saraç hocamiza hitaben bir daveti oldu. Davet, "Islâm Tebliginin Meseleleri" üzerine düzenlenecek bir sempozyuma yönelikti. 12-13 Kasim tarihlerinde gerçeklestirilecek olan bu sempozyuma bir grup olarak katilmanin ülkemiz adina daha faydali olacagini düsünen Emin Saraç hocamiz, bu maksatla bes kisilik bir heyet olusturdu. Allah’a hamdolsun, bu heyet içinde yer almak bize de nasip oldu.
Sâirin "Nasîbindir gezdiren yer yer seni" misrâinda da isâret ettigi gibi seyahatin sebebi, Ebu’l-Hasen en-Nedvî’nin baskanliginda "Nedvetü’l-ulemâ"nin düzenlemis oldugu iki günlük sempozyuma katilmak ve bu arada bir asirlik geçmisiyle örnek bir kurulus olan "Nedvetü’l-ulemâ"nin yapisini incelemekti.
Hindistan’in Genel Yapisina Iliskin Bazi Bilgiler
Hindistan, bir milyara yakin nüfusuyla dünyanin en kalabalik ikinci ülkesi iken yüzölçümü (3.287.590 km2) itibariyle yedinci sirada yer aliyor. Müslümanlar, toplam nüfusun yaklasik %13 ya da 15’ini olusturmakta. Siyâsî bakimdan 1950’den bu yana parlamenter bir sistemle yönetilmekte olan bu ülke, kendi içinde 27 eyâlete ayrilmis. Din, dil, kültür ve tarihî miras bakimindan âdeta tarihin her döneminin bir arada sergilendigi büyük bir mozayik görünümünde. Dinler tarihi ve sosyoloji uzmanlari için zengin bir arsiv sayilir.
Hindistan’la ilgili kisa notlarimiza sunu da ilâve edelim ki, burasi bir çok kültürün kaynasma alani olmus. Felsefî ve mistik düsüncenin önemli merkezlerinden biri... Bu yönüyle bugün bile bir çok kimsenin ilgisini çekiyor. Hindistan’da yetisen âlimlerin islâmî ilimlere yaptiklari katki da her türlü takdirin üstündedir. Özellikle fikih, tasavvuf, ve aklî ilimler sahasinda ortaya konulan eserlerin büyük çogunlugu, sahalarinda müracaat kaynagi. Sâh Veliyyullâh ed-Dehlevî, Süleyman en-Nedvî, Numan es-Siblî, Zekeriya Kandehlevî gibi âlimler ve Muhammed Bâkî Billâh, Imam Rabbânî, Muhammed Mâsum, Muhammed Seyfeddin ve Abdullah ed-Dehlevî gibi Altin Silsilenin kol baslari olan mürsidler, orada yetismisler.
LUCKNOW VE SEMPOZYUM
Lucknow, "Nedvetü’l-ulemâ"nin merkezinin bulundugu ve davet edildigimiz sempozyumun yapilacagi sehir. Yesillikler arasinda Sakarya’yi andiran sirin bir belde. Bir haftalik seyahatimizin hemen tamaminda (alti gün) bize ev sahipligi yapacak olan bu sehir, Yeni Delhi’den uçakla elli dakikalik bir uzaklikta bulunuyor. 11 Kasim Sali günü mahalli saatle 07.00’de (Türkiye saatiyle 03.30) Lucknow havalanina indigimizde bizi, Ebu’l-Hasen en-Nedvî’nin selamlariyla güler yüzlü insanlar karsiladi. Bu imanin disa vurumu olmaliydi.
120 kadar bâtil inanisin bulundugu ve "fareler"e varincaya kadar ilâh çesitlerinin yer aldigi bir diyarda "mü’min ve muvahhid olmanin nasil bir duygu olusturdugu"nu sordugumuz bir Hindli müslümanin okudugu su âyet, "Islâm" nimetinin ilâhî bir ikram olusunu ne güzel ifâde eder:
" Hidâyetiyle bizi bu nimete kavusturan Allah’a hamdolsun! Allah bize hidâyet etmeseydi kendiligimizden dogru yolu bulacak degildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçegi getirmislerdir" (A’râf Süresi 43).
Hindistan’da zor sartlar altinda yasamalarina ragmen "Nedvetü’l-ulemâ" mensuplari misafirlerine en güzel ikrami yapmaktan geri durmadilar. Baslangiçtan dönüse kadar alinlari kirismadan hocasiyla-ögrencisiyle âdeta etrafimizda pervane oldular. On küsur ülkeden otuzun üzerinde delegenin yer aldigi konferansa, Hindistan içinden de onbini askin davetli katilmisti. Islâm dünyasindan 2000 kadar davetli olmasina ragmen katilim çok sinirli olmustur. Fakat bu eksiklik "Imâmü’l-Harem Abdullah es-Sübeyl" ve Kudus eski imâmi "Muhammed es-Siyâm"in gelmesiyle kismen giderilmis oldu. Zira "Kâbe-i Muazzama"ya ve "Kudus-i serif"e olan sevginin tabii bir sonucu olarak, Hindistanli müslümanlarin imamlara gösterdikleri cosku, görülmeye deger bir manzaraydi.
12 Kasim Çarsamba günü Ebu’l-Hasen en-Nedvî baskanliginda sempozyum baslamis oldu. "Nedvetü’l-ulemâ"ya bagli "Dârü’l-ulâm Kampüsünde"de düzenlenen bu programi, yaklasik on bin kisilik bir topluluk izledi. Ilk gün "Nedvetü’l-ulemâ Genel Sekreteri" Muhammed er-Râbi"nin takdim konusmasindan sonra Ebu’l-Hasen en-Nedvî, kapsayici bir açilis konusmasi yapti. Sempozyumun hedeflerini göstermesi bakimindan bu konusmadan bazi notlar aktarmak faydali olacak.
Konferansin gayesinin yirmibirinci yüzyilin esiginde Islâm davetinin karsilastigi problemleri tartismak oldugunu belirten Nedvî, ihtiyacin yogunlugu açisindan bu konferansin yerinde ve zamaninda yapildigina isaret etti. Bir asir önce kurulan "Nedvetü’l-ulemâ"nin, egitimde islahat yapmak üzere "Darü’l-Ulum"u kurduguna ve günün sartlarina göre program gelistirdigine vurgu yaparak, 21. Yüzyila girerken egitim programlamlarinda yeniden bir islahat yapilmasinin bir ihtiyaç olduguna dikkat çekti. Egitim ve ögretimde gerçeklestirilebilecek bu düzenlemelerin, temelde Islâm çagrisini her yere ve herkese ulastirmayi hedeflemesi gerektigine degindi.
Islâm davetinin önündeki en büyük engellerden birinin Kadiyânîlik hareketi olduguna isâret eden Nedvî, düzenlenen bu sempozyumun bir hedefinin de bu nevi yikici hareketlere karsi müslüman halki bilgilendirmek oldugunu ifâde etti. Bu toplantinin Hindistan’da özellikle de Uttar Pradesh eyaletinde akdedilmesinin iste bu açidan çok önemli oldugunu söyleyerek Ingilizlerin destegi ve tesviki ile Kadiyânîlik hareketinin bu topraklarda dogduguna isâret etti.
Konusmasinin buraya kadarki bölümünü Arapça yapan Nedvi, daha sonra yerel dil olan Urduca ile konusmasina devam etti. Türk delegasyonunun katilimindan duydugu memnuniyeti dile getirdi. Sabik Basbakan Necmettin Erbakan’in gönderdigi mesaji bizzat kendisi okudu ve ardindan "Osmanli Hilafeti"nden bahsederek halifesizligin aci sonuçlarini tüm müslümanlar olarak hissettiklerini ifâde etti. Yaklasik on dakika kadar Türklerin Islâm’a olan hizmetlerinden bahsetti. Nedvî’nin konusmasi, Muhammed Ikbal’den naklettigi; "Ümmetin birligi ancak son Peygamber inanciyla saglanabilir" cümlesiyle son buldu.
Nedvî’nin konusmasindan sonra sabah oturumunda sempozyumun seref misafiri; Harem Imami Muhammed b. Abdullah es-Sübeyl, bir selamlama konusmasi yapti.
Daha sonra sirasiyla Rabitatü’l-Alemi’l-Islâmî Baskan yardimcisi, Medine Islâm Üniversitesi Rektörü, Uluslararasi Islâma Çagri ve Yardim Kurulu Genel Sekreteri birer selamlama konusmasi yaptilar.
Türk heyeti adina Emin Saraç Hocaefendi bir selamlama konusmasi yapti. Türkiyeli müslümanlar adina sükranlarini ve selamlarini iletti. Hindistanli müslümanlarin yaptiklari yardimlari hâlâ minnetle andiklarini, bundan dolayi Hindistanli kardeslerine tesekkür etmek maksadi ile geldiklerini ifade etti.
Birinci günün aksamki oturumunda Hindistan’in çesitli bölgelerinden gelmis dinî liderler halka yönelik konusmalar yaptilar. Bu arada Kesmir Müslümanlarinin dini lideri de hamasî bir konusma yapti.
Ikinci gün önceden belirlenmis olan "Islâm’a Çagri Komisyonu", "Sapik Mezhepler ve Kültür Emperyalizmi ile Mücadele Komisyonu" ve "Ögretim Metotlari Komisyonu" çalismalarina basladi. Tebligler okundu, müzakereler yapildi. Her komisyon sonuç bildirgesine konulmak üzere tavsiye kararlarini belirledi.
Ikinci gün sabahki oturumda yeni gelen katilimcilarin selamlama konusmalari oldu. Bu konusmalar arasinda Mescid-i Aksa eski imami Muhammed es-Siyâm’in nesir ve nazim üslübuyla yaptigi konusma heyecan verici nitelikte idi. Sempozyum, Ebu’l-Hasen en-Nedvi’nin kapanis konusmasinin ardindan alinan karar ve tavsiyelerin okunmasi ile sona ermis oldu.
Luknow’da yapilan bu tarihi toplantinin en önemli faydasi, Hindistan’da yasayan müslümanlara büyük bir moral vermis olmasidir. Nitekim Cuma namazinin "Harem Imami" tarfindan kildirilacaginin duyulmasi üzerine müslümanlar, "Nedve Camii"ne bir sel gibi akmis ve Hindistan gazetelerinin ifâdesiyle 600 bine yakin bir cemaat olustu. Nedve temsilcileri bu ilgiden son derece memnun olduklarini çesitli vesilelerle dile getirerek toplantinin gayesinin tahakkuk ettigini açik bir sekilde ifade ettiler. Hatta sempozyum Genel sekreteri Prof. Dr. Enis Chiste, memnuniyetini su sözlerle dile getirdi: "Bu toplanti bizim için gayesine ulasmistir. Zira bölge müslümanlari için büyük bir prestij saglamistir. Luknow havalinina bugüne kadar ilk defa bir uluslararasi uçak inmis ve bu uçakta da müslümanlarin kiblesinin imami tesrif etmistir. Imam resmi bir protokelle karsilanmistir ve yüzbinlerce insan âdeta biz de variz demistir". Allah katinda farzlardan sonra en mühim ibâdetin mü’minin gönlüne sûrûr vermek oldugu düsünülürse bu nevi toplantilarin özellikle müslümanlarin azinlikta oldugu bölgelerde icra edilmesinin önemi daha iyi anlasilacaktir.
Nedvetü’l-ulemâ ve Dârü’l-ulum
"Nedvetü’l-ulemâ" ismi özellikle islâmî ilimler sahasinda arastirma yapanlarin merak ettikleri önemli bir isimdir. Zira bir asirlik geçmisiyle ve yetistirdigi ilim adamlariyla hakli bir üne kavusan bu kurulus hakkinda Türkçe olarak yayinlanmis detayli bir çalisma yapilmamistir. En azindan biz böyle bir çalismaya rastlayamadik. Bu bakimdan -Allah izin verirse- bu müessese ile ilgili detayli bir çalismayi ILAM- Arastirma Dergisi’nin dördüncü sayisinda bir makale olarak yayinlamayi düsünüyoruz. Bu sebeple burada Altinoluk okuyuculari için konuyla ilgili kisa ve genel bilgiler vermekle yetinecegiz.
"Alimler Meclisi" anlamina gelen "Nedvetü’l-ulemâ", hicrî 1311, miladî 1893 yilinda genelde tüm müslümanlarin özelde ise Hindistan’da yasayan müslümanlarin meseleleriyle ciddi bir sekilde ilgilenmek için Hindistan’in önde gelen ilim ve fikir adamlari tarafindan kurulmus fikrî bir harekettir. Baslangicindan bugüne kadar özellikle yeni neslin yetismesine yönelik egitim-ögretim faaliyetlerine büyük önem veren bu hareket, kurulusundan kisa bir süre sonra ilkokuldan üniversite seviyesine kadar takip edilebilecek bir egitim ögretim programi yapmis ve bunun icrâsi için de "Dârü’l-ulum" adiyla bir müessese kurmustur (h. 1316/m. 1898). Bugün bu müessese 2000 ögrencisiyle egitim ve ögretime devam etmektedir.
"Dârü’l-ulum"un programlari zamanin ihtiyaçlari da göz önünde bulundurularak çok yönlü bir sekilde hazirlanmis olmakla birlikte beser yillik aralarla yenilenmektedir. Son derece kisitli imkânlar içerisinde ögrencilerin gözle görülür bir basari saglamalarinin temelinde yatan en önemli sebep kanaatimizce kurucularin ve hocalarin samimiyeti ve hasbî oluslaridir. Nitekim Nedvetü’l-ulemânin genel reisinin ve Dârü’l-ulum’un dekan ve mali isler sorumlusunun, ücret almadan ögrencinin imkanlariyla ayni sartlari paylasarak bu hizmeti yürütmeleri, baska türlü izah edilemez. Basarilarinin bir diger sebebi de Nedvetü’l-ulemâ Genel Sekreteri Muhammed er-Râbi’nin ifâdesiyle program ve ekonomik bakimdan devlete bagimli olmamaktir.
Esasen "Nedvetü’l-ulemâ"nin bugünkü genel sorumlusu olan Ebu’l-Hasen Ali en-Nedvî hakkinda da burada bazi bilgilere yer vermek uygun olacaktir. Seneler önce Medineli Osman Efendi diye maruf bir büyügümüzün bir Allah dostuna yazdigi mektupta su mealde sözler isitmistim: "Efendim senelerdir Mescid-i Nebevî’ye devam ederim. Burada iki kisinin namazi beni çok etkiler. Birisi Ebu’l Hasen en-Nedvî’nin namazi, digeri de zât-i âlinizin. Sizleri görünce sanki sahabeden aramizda bulunan iki kisi diye aklimdan geçiririm..." Hakikaten Ebu’l-Hasen en-Nedvî, bütün hal ve hareketleriyle sünneti yasayan bir Rabbani âlim. 84 yasinda olmasina ragmen gecesiyle gündüzüyle ümmetin meselelerine çözümler üretmeye çalisan bir Allah dostu. Asirlarca Islâm’in bayraktarligini yaptilar diye müslüman Türklere karsi tarifi mümkün olmayan büyük bir sevgisi var. Türkiye’ye dua ediyor ve buradaki tüm müslümanlara teenni ve basîret üzere hareket etmeleri tavsiyesinde bulunuyor.
Alinan karar ve tavsiyeler:
"Sapik Mezhepler ve Fikrî Cereyanlar"la ile ilgili komisyonca alinan bazi kararlar:
Müslüman gençlerin körpe dimaglari batil fikirlerle kirletilmeden tevhid akidesinin sunulmasina özen gösterilmelidir.
Kadiyânilik ve Bahailik gibi yikici hareketler hakkinda yazilmis kitaplar, verilmis fetvalar, bu hareketlerin bulundugu; Ingiltere, Nijerya, Gana ve benzeri ülkelerde tekrar nesredilmelidir.
Yikici hareketlerle ilgili olmak üzere müslüman yazar ve arastirmacilar kitap, makale vb. çalismalar yapmak üzere desteklenmelidir.

Ögretim Metotlari ile ilgili komisyonca su kararlar alinmistir:
Bu konferansimiz, Bütün müslümanlara, davetçilere ve düsünürlere genelde tüm müslümanlarin, özelde de gençlerin islamî suur kazanmalari için gayretlerini artirmalarini tavsiye eder.
Islâm davetçilerinin seviyeli bir sekilde yetistirilmeleri için uluslararasi seminerler düzenlenmelidir.
Müslüman devletler ve zenginler, müslümanlarin çocuklarinin okuyabilecegi okullar ve egitim müesseleri açmalari için tesvik edilmeli, özellikle de azinlik durumunda olan müslümanlarin egitim müesseselerine olan ihtiyaçlari karsilanmalidir.
Sosyal ve tabii bilimler yeniden kaleme alinmali ve egitim programlari Islâm’a uygun hale getirilmelidir.
Dîni kaynaklarimizin büyük çogunlugunun Arapça olmasi sebebiyle Arapça’nin dil olarak ögrenilmesi tesvik edilmelidir (Arapça, Kur’an ögretimi ile baslamak üzere ilkokullarin birinci sinifindan baslamalidir).
Muhtelif düsünce akimlari ve dinlerle ilgili karsilastirmali çalismalar yapilmali, Islâm’in bunlara karsi üstünlügü ortaya konulmalidir. Bu tür çalismalara vakit kaybetmeden baslanmalidir.
Islâm’a Çagri ve Islâm meseleleri ile ilgili kararlar:
Bu konferans, yikici ve bölücü hareketleri, düsünce akimlarini, islâm’a ve Müslümanlara düsman olan dinleri ve onlarin bilimsel ve edebi araçlari, medyayi kullanarak Islâm ve Müslümanlar hakkinda karalayici bir kampanya yürüttüklerini gayet dikkatli bir sekilde esefle müsahede etmektedir. Zaman zaman Peygamber Efendimizin zâtina ve ashabina yönelik olarak cereyan eden, genelde Islaâm’i ve Müslümanlari karalamayi hedefleyen bu tür faaliyetleri siddetle kinamaktadir. Bu karalama kampanyasinda internet de dahil olmak üzere filimler ve kitaplar kullanilmaktadir. Bu bakimdan konferansimiz, müslüman ülkelerin bu tür faaliyetlere karsi etkili bir sekilde mücadele etmesini tavsiye eder.
Bu faaliyetlere karsi müslüman yazarlarin etkili ve ilmi bir metotla eserler vermelerini ve bu eserlerin farkli dillerde yayinlanmasini talep eder.
Islâm’in gerçek mânâda tanitilmasi maksadi ile internetin kullanilmasini, bu kanalla Islâm hakkinda olusturulmak istenen olumsuz havanin bertaraf edilmesini, müslüman zenginlerin bu hususta cömertçe harcamalarda bulunmalarini, internetin genis bir sekilde Islâm’in ve müslümanlarin faydasina olacak sekilde kullanilmasinin geregine isâret eder.
Islâm hakkinda ortaya atilan gerçek disi iddialara karsi mücadele etmek üzere dil bilen davetçilerin yetistirilmesini, Islâm ve müslümanlar hakkinda olusturulan süpheleri bertaraf etmek için dinleri, muasir fraksiyonlari ve ekolleri karsilastirmali olarak arastiran merkezlerin açilmasini tavsiye eder.
Islâmî eserlerin lüzumlu olanlarinin bir çok dünya diline çevrilmesini önerir.
Davetçi yetistirmeye yönelik enstitüler açilmasina öncelik verilmelidir.
Fertlere ve cemaatlere Islâm anlatilirken hikmet, güzel üslup ve dogru yöntemler kullanilmalidir.
Konferansin genel tavsiyeleri:
Kudüs meselesi, tüm müslümanlarin meselesi olup sadece Filistinlilere ait bir mesele degildir. Binaenaleyh Kudüs’ün, yahudilerin esaretinden kurtarilmasi her Müslümanin görevidir. Buna göre bütün müslümanlarin fert, cemaat, müessese veya devlet olarak Kudüs’ün yahudi isgalinden kurtarilmasi için çalisma yapmalari zaruridir.
Afganli ve Somalili kardeslerimize içine düstükleri ihtilaf fitnesinden kutulmalari için Allah’tan korkmalarini, kardes kani akitmayi durdurmalarini ve sulh olmalarini, bunun için de Islâm dünyasindaki ilim ve fikir adamlarindan olusacak bir heyet önünde görüsmeleri sürdürmelerini tavsiye ederiz.