Azerbaycan |
'Rüzgarlı şehir' Bakü Sabaha karşı "rüzgarlı şehir" Bakü'ye ulaşıyoruz. Alandan kalacağımız otele kadar 45 dakika daha yolculuk yapmamız gerekiyor. Apşeron Yarımadası'nın çevresi petrol kuleleriyle dolu. 20. yüzyıla dünyanın bir numaralı petrol üreticisi olarak giren Azerbaycan, çoktandır aynı noktada olmamasına rağmen belini "neft" satışıyla doğrultabiliyor. Dinamitin mucidi Alfred Nobel, Apşeron Yarımadası çevresinde ilk petrol kuyularını açan adam olarak biliniyor. Otobüsümüz ağır-ağır "The Crescent Beach"e doğru ilerliyor. Pupa yelkenli gemiler döneminde okyanusları aşarak dünyayı turlayan Britanyalılar, Sovyet İmparatorluğu'nun nihayete ermesiyle birlikte "neft kokusunu" takip ederek kapağı yine Bakü'ye atmışlar. Sadece onlar mı? Amerikalılar, Hintliler, Japonlar, Çinliler, Ruslar da "Kardeş Ülke"nin her yanına dolmuş. Birkaç dönerci, fırıncı da var bizleri temsil eden. Dünyanın en büyük ilaç fabrikalarına sahip, eski milli güreşçi, günümüzün Güreş Federasyonu Başkanı Osman Şansal'la birlikteyiz. Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Gürcistan ve Azerbaycan'ı içine alan geniş bir "ilaç ağı" kuran Osman Şansal, 800 çalışanının bulunduğu Bakü'ye ilk kez geliyor, ben de öyle! İlaçla aram iyi değil, cebimde bir tablet Asprin bile yok! Kendi-kendime nazar değdirmeden yol boyunca gördüklerimi sunayım: GÜLÜNÇ TABELALAR Tam 2500 yıl İran etkisinde kalan Azerbaycan'ın uyanışı 19. yüzyıla rastlıyor. Bizim konuşmamıza onlar, onların konuşmalarına da bizler gülüyoruz. "Nagliyyat xidmetleri" (Ulaşım), "Te'cili yardım" (İlk Yardım) "Toyug, göbelek, çeddar pendiri" (Tavuk, göbelek (her ne ise) ceddar peyniri) dikkatimizi çeken ilk işaretler. Vala-Nurettin (Va-Nü) gibi ben Bakü'de Shekespeare'in eserlerinden birini izleme şansı elde edemedim. Mesela: Romeo-Julliet'yi Azeri aksanıyla izlemiş olsaydım, neler hissederdim bilemiyorum! Azerice, kimi sesbilgisi ve biçimbirim özellikleri bakımından Türkiye Türkçesi'nden farklılıklar gösteriyor. Türkiye Türkçesi'ndeki ön, iç ve son seslerdeki k'lar Azerice'de g oluyor: gapı (kapı), gıymet (kıymet), nögte (nokta), barmag (parmak) gibi. İç ve son seslerdeki k'lar da Azerice'de h'ye dönüşüyor: ohı (oku), yahın (yakın), yoh (yok), balıh (balık) gibi. HAYDAR ALİEV'LE Sovyet İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra, emperyalist milletlerin gözlerini çevirdiği Azerbaycan'ı derleyip-toparlayan Haydar Aliyev oldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı, kendi ülkesinde "Heyder Elirzaoğlu Eliyev" olarak tanınıyor. Sovyet İmparatorluğu zamanında Başbakan Birinci Yardımcılığı yapan emekli general Haydar Aliyev'le 1992 yılında yaklaşık 3 saat süren bir konuşma yapmıştık. Tuttuğunu koparan, dost ülke Azerbaycan Cumhurbaşkanı "Kiril alfabesini, soyadlardaki takıları" kaldıracağını anlattıktan sonra şunları söylemişti: "-Rus Gizli Servisi'nde bir general olmama rağmen benim kalbim daima Türklük için attı. Leonid Brejnev'e Bakü'de daça (yazlık) yaptırttım. Neden? Türkler'e daha fazla yakınlık göstersin, Türk evlatlarına daha fazla burs temin edeyim diye. Kendisiyle teklifsiz görüşürdük. O bana Ali, ben de ona Leonid derdim..." KOLAY DEĞİL Rus yayılmacılığının esasını teşkil eden "alfabeleri karmaşık hale getirmek" uçsuz-buçsuz Orta Asya topraklarında yaşayan Türkler'i birbirleriyle anlaşamaz hale sokmuş! Azeri, Türkmen, Kazak, Özbek biraraya geldiğinde ortak dil Rusça oluyor, başka türlü ifadede bulunmak yararsız. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, 1992 yılında bana açıkladığı gibi Kiril alfabesi yerine Latin alfabesini getirmiş ama anlayamadığım kimi noktalar var. Sözün gelişi q, x Azerice'de yer alıyor. H harfi yerine x yazıp, h sesiyle okuyorlar. E harflerinin açık yanı sağa değil, sola bakıyor, küçük a'lar da aynı şekilde. Gazetelerin yarısı Kiril, diğer yarısı ise Latin harfleriyle yayınlanıyor. Bir milyon Azeri çadırlarda yaşıyor Bakü'de son model arabalar, Paris ayarında kafeteryalar, lokantalarda dilenciler de var. Dünyanın bu en eski mesleğini lüks otellerin önünde, ana caddelerde icra edenler, yokluk ve zaruret içinde yaşamak zorunda bırakılan Azerilerden başkası değil. Bir Ermeni Soykırımı tutturulmuş gidiyor. Dünyanın adeta mezbaha halinde olduğu dönemlerde karşılıklı vuruşmalar olmuş, emperyalist devletler Ermenileri üstümüze saldırtmış. 90 yıldır soykırım iddiaları sürüp gidiyor ve bu arada Karabağ'dan tam bir milyon Azeri'yi çıkaran, yüzbinlercesini öldüren Ermeniler'in bu vahşetinden hiç söz eden yok! Bakü'de son model arabalar, Paris ayarında kafeteryalar, lokantalarda dilenciler de var. Dünyanın bu en eski mesleğini lüks otellerin önünde, ana caddelerde icra edenler, yokluk ve zaruret içinde yaşamak zorunda bırakılan Karabağlı Azerilerden başkası değil. "Bir çöreg pulu" (Bir ekmek parası) diyerek önleri kesilmeyen, yardım talep edilmeyen giyimli-kuşamlı kişi yok gibi! 5 Mayıs 2002'de Bakü'de bulunduğum gün "Cemiyet Haberleri" içeren bir gazete satın aldım. Ufak boy bu gazetenin 9. sayfasında en altta ve sadece çift sütuna şu haber vardı: KARABAĞ SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ "Rusya ile Azerbaycan arasında diplomatik münasebetlerin kurulmasının 10. yılında gazetecilerin sorularını cevaplandıran Rus Diplomatı "Bu sorunu Rusya tek başına değil, Minsk gurbu temsilcileriyle birlikte hareket ederek çözebilir" demiştir. Nikolay Ryabov, sözlerine şöyle devam etmiştir: "Biz Azerbaycan'ın arazi bütünlüğünü hiç bir zaman reddetmedik ve etmiyoruz da! Karabağ sorunu etap-etap hallolunmalı. İlk adım, işgal altında tutulan Azerbaycan topraklarının boşaltılması ve mültecilerin evlerine yerleştirilmesidir. İkinci etap ise Dağlık Karabağ'ın statüsünün yeniden gözden geçirilmesidir..." ÇAĞDAŞ AZERİ EDEBİYATI Sovyet İmparatorluğu döneminden kalma alışkanlıklardan biri kentin her yanının heykellerle donatılmış olması. Hem yazılı, hem sözlü çok zengin bir edebiyat birikimi olan Azeriler, Kadı Burhanettin, Erzurumlu Darir, Nesimi, Abdülkadir Meragi, Kurbani, Fuzuli, Genceli Nizami gibi bestekar, şair ve yazarların heykellerini kentin dört bir yanına oturtmuşlar. Elbette, bir milletin geçmişteki büyüklerini unutmaması gerek. Törelerini, büyüklerini unutanların tarihte yok oldukları biliniyor. Azerbaycan'ın İran sınırları içinde kalan kesiminde (sayıları 30 milyondan fazla) Türkçe yayın yasaklandığından, burada yaşayan Azeri şair ve yazarları (Şehriyar, Samed Behrengi, Mirza Ali Muciz, Etimad, Ali Tude, Tebrizli Ali) yapıtlarını Farsça yazdılar. 1920 yılında Sovyet İmparatorluğu'nun bir parçası olan Azerbaycan, 1939 yılında Kiril alfabesi kullanmağa başladı. Bahtiyar Vahapzade, Resul Rıza, Osman Serıvelli, Süleyman Sani Ahunbay, Seddar Ahundov gibi edebiyatçılar eserlerini Kiril alfabesiyle yazdılar. Cumhurbaşkanı Haydar Aliev, bu yakınlarda yeni bir devir başlattı ama Latin alfabesinin tamamen yerleşmesi için zamana ihtiyaç olduğu kesin. EV KİRALARI ÇOK YÜKSEK 1 milyon Dağlık Karabağlı Azeri'nin çadırlarda yaşamak zorunda bırakılması, neft kokusunu duyan yabancıların para izini sürerek Bakü'ye dolmaları sonunda ev kiraları astronomik şekilde yükselmiş. 2 oda bir salondan ibaret katlar, bulundukları semtlere göre 2 bin ila 3 bin Amerikan Doları aylık ödemeler karşılığında hizmete açılıyor. Türkiye'den Azerbaycan'a giden turistlerden vize ücreti olarak 40 Amerikan Doları alınıyor. Orada iş kuranlar ayrıca her yıl 300 Amerikan Doları oturma parası ödemek zorunda. YILDA 16 BİN ARTIŞ Azerbaycan Devlet İstatistik Enstitüsü'nde 1 Nisan'da açıklanan rakkamlara göre Azerbaycan'ın nüfusu her yıl 16 bin kişi artıyor. Yeni yerleşim yerleri yapımının henüz hızlandırılamamış olması konut sorununu gözler önüne seriyor. Devlet binalarının çoğunun yapımı da tamamlanmadığından bazı bloklar harabe halinde. Azerbaycan'da 3 milyon 983 bin erkeğe karşılık, 4 milyon 175 bin kadın bulunuyor. 192 bin kadın fazlalığı var. Buna karşılık aralarında tarihi düşmanlık bulunan Ermenistan'da yaşayanların % de 70'ini kadınlar teşkil ediyor. Çağlar boyunca Ermenistan'da doğan her 4 bebekten 4'ü kız olmuş. Havanın, suyun etkisi, belki de Yaradan'ın istediği bir denge bu? Azerbaycan'a gitmiş olmaktan hiç pişman olmadım. Göze çarpan bir-iki küçük noktayı belirtmek onlar için "üzücü" olmasa gerek! Azerbaycan, toparlanma devresinde ve toparlanacak. 45. Avrupa Serbest Güreş Şampiyonası sırasında salonu dolduran 15 binden fazla Azeri kardeşimizin "Türkiye!.. Türkiye!.." diye bir bağırışları vardı ki, böylesine yürekten haykırışları Türkiyemizde bile duymamıştım. Başarı dileklerimi ve gönlümü bu kardeş ülkede bırakarak vatana döndüm... BAĞIMSIZLIĞIN ŞEREFLİ GURURUNU YAŞIYORLAR 1901 yılında Rusya'nın petrol üretiminin % 95'ini üreten Azerbaycan, bugün şerefli bağımsızlığın gururu içinde. Ülkede sadece petrol değil, iyot bromürlü sular, kurşun, çinko, demir, bakır cevheri, nefelin siyenit, tuz, kireç, mermer de var. Sanayi büyük çeşitlilik gösteriyor: Enerji, imalat, ağır sanayi, kimya, pamuklu ve yünlü dokuma, şarapçılık, üzüm, çay üretimi, arıcılık, ipekböcekçiliği, balıkçılık, havyar ihracatı ile ülkeye her yıl milyarlarca Amerikan Doları giriyor. Yabancıların bu ülkede turlamalarının ana sebebi de, zenginlikten pay kapmaktan başka ne olabilir? Atasözleriyle Azeri zekâsı Ruslar'da birkaç atasözü vardır ki, Tatar ya da Azeri her ne olursa olsun, temelde Türk kastedildiğinden tekrarlamaya değer. Ruslar, "Başarılı her Rus'un arkasındaki perdeyi kaldır bir Tatar çıkar" der. Tarih boyunca ot yiyenleri, et yiyenler, et yiyenleri de balık yiyenler yendiler. Hazar Denizi kıyısına yerleşen Azeriler, dünyaya "havyar"ı tanıtan milletlerden biridir. Anadolu topraklarında yeşerip büyüyenlerden Azeriler, çok daha boylu ve iriler, erkekleri de kızları da! Günlük gıdalarının balık olmasının yanında iyotlu ve zengin mineraller içeren içme suları onlara böylesine bir özellik vermiş. Bakü'de kaldığımız sürece hemen her yerde iri-kıyım "korumalar" gördüm, sonra baktım ki, sokak ve caddelerde yürüyenlerin de onlardan farkı yoktu. NERİMANOV DA AZERİ'YDİ Anılarında "Kalmuk Türkü" olduğunu yazan Lenin'in sağ kolu Dr. Neriman Nerimanov, Azeri soyluydu. Bir zaman geldi onu zehirlediler. İddialar bu merkezdedir. Uzay yarışında Birleşik Amerika'yı yaya bırakan Sovyet İmparatorluğu'nda bu işin başında General Kerim Kerimov bulunuyordu. Kerimov, bugün 83 yaşında ve Bakü'de yaşamını sürdürüyor. Zaten Ruslar'da birkaç atasözü vardır ki, Tatar ya da Azeri her ne olursa olsun, temelde Türk kastedildiğinden tekrarlamaya değer. Ruslar, "Başarılı her Rus'un arkasındaki perdeyi kaldır bir Tatar çıkar" der. Gorbaçov'un eşi Raisa da Akmescit doğumlu ve Tatar soyluydu ama, tıpkı o da namlı balet Nuriyev gibi anılarında "Damarlarımda Slav kanı dolaşıyor" diye yazmıştır. Kuzey komşumuzla geçmişi eşeleyip yeniden aramızı bozmanın hiç gereği yok. Sadece kimi atalar sözünü buraya kaydederek düşmanlık tohumlarının filizlenmesine ve sürmesine Ruslar'ın sebep olduğunu belirtmek istiyorum. Türkçemiz'de Ruslar'ın aleyhinde herhangi bir atalar sözü ya da deyim olduğunu hatırlamıyorum. Sadece "Moskof gavuru gibi davranma" tembihi hafızamda kalmış. Fakat kuzey komşumuzun deyim ve atasözlerini kurcaladığımızda önümüze asla kabullenemeyeceğimiz tavsiyeler içeren tekerlemeler çıkıyor. Sözün gelişi; "Türk'ten karını, Çeçen'den canını, Azeri'den paranı koru" lafı Rus insanlarının arasında dilden dile dolaşır. Sovyet imparatorluğu yıkıldıktan sonra artık onların da bize yönelik tavırlarını değiştirmeleri gerek, tıpkı bizler gibi... Sarı Gelin türküsünün Ermenice olduğunu öne sürenler yanılıyorlar. Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu döneminde hiçbir zaman "köle" muamelesi görmediler, onların arasından vezirler, büyükelçiler, paşalar, dışişleri bakanları çıktı. Levon Çark'ın "Türk Devlet Hizmetinde Ermeniler" adlı eseri bunun belgesidir. Zaten, Osmanlı İmparatorluğu'nun son Reisülküttab'ı (Dışişleri Bakanı) Gabriel Nurodikyan, adından da anlaşılacağı üzere Ermeni soyluydu. Bakü'de konuklar şerefine verilen bir akşam yemeğinde Türk misafirseverliğinin izlerini gördüm. masalar alabildiğince yiyecekle doluydu. Bu arada boylu-poslu, çıplak kollu ve kolları hamur gibi olan bir şarkıcı mikrofon başına geçmeden önce 6-7 yaşlarında bir kız çocuu sahneye çıkarak dans etmeye başladı. Ne yazık ki bu miniğe "dansöz" libası giydirilmişti. İçim sızladı! Az sonra Azerbaycan Güreş Federasyonu Başkanı Abbasov, ki ev sahibiydi, ağır sözlerle puf böreği gibi kolları olan obez şarkıcıya hakaret ederek miniği sahneden çekmesini istedi. SARI GELİN TÜRKÜSÜ Bu arada "Sarı Gelin" türküsünü tamamlamış olan bayan şarkıcının yediği zılgıttan son derece meyus olduğunu görerek "Yahşi söylüyor" dedim, o da beni gösterip, "Bakınız yahşi söylediğimi belirtiyor" dedi ama, hatası büyüktü. Minikle birlikte o da sahneden alındı. Milyonlarca Azeri, İran'da, Rusya'da yaşıyor. Ukrayna, Beyaz Rusya, Rusya, Estonya, Litvanya, Özbekistan ve Türkmenistan'da çok iyi yerlerde olan Azeriler gördüm. Azeriler'in anavatanları Azerbaycan'ı hiçbir zaman unutmadıklarını da türlü-çeşitli yayınlardan anlamak mümkün. Azeri milleti, hem iri-yarı, hem de uzun yaşıyor. Karabağ'dan, Şuşa'dan sürüldüler. Dağlık Karabağ'da binlerce yıldan beri ortalama hayat 100 yıl olarak belleklerde. Şuşa'nın Dağları, Sarı Gelin, Ermeniler'in meydana getirdikleri dram, çözülecek gibi değil. Bu yüzden Azerbaycan'da oynak havalar, dansöz kırıtmalarına rastlanmıyor. Azerbaycan, bir milyon Karabağ göçmeniyle birlikte kan ağlıyor ama ticaretin çarkları da bu acı, bu umutsuzluk içinde, yine de dönüyor. Otlukbeli Meydan Savaşı'nda Uzun Hasan'ı, Çaldıran'da Şah İsmail'i, Ridaniye'de Tomanbay'ı, daha öncelerine inersek 1402'de Ankara'da Yıldırım Beyazıt'ı yenip esir alırken, kardeş, kardeşi vururken, Türklük bilinci yoktu. Çadırının üstünde "Türk ve Moğol İmparatoru" diye yazan Timur, binlerce Türk'ü canlı canlı toprağa gömerken, sadece bir tek şey düşünüyordu: "Yıldırım Beyazıt'ın taraftarlarını ezmek." Kaşık kadar bir ülke olan ve nüfusunun % 70'i kadınlardan ibaret olan Ermenistan, Azeri kardeşlerimizi böylesine perişan etme hakkına sahip değil. Birlik ve beraberlik, bunun da üstesinden gelir. Azerbaycan Fotoğrafları Ali Gümüş YeniŞafak - 2002 |