* Kâtib Çelebi ( 1609 - 1657m. ) |
Yazan: Hadre B. Yılmaz -.. |
Kâtib Çelebi, 1609 yılında İstanbulda doğdu. Asıl adı Mustafa olan Kâ- tib Çelebi, on dörtyaşına kadar özel egitim gördükten sonra Anadolu Muhasebesi Kalemi'nde göreve başladı. IV. Murad döneminde Doğu'ya yapılan seferlere kâtib olarak katılmış, Bağdat, Halep, Hicaz ve Revan'da gördükLerini kaleme almıştır. 1635'te Istanbul'a döndügünde döne- min ünlü bilginlerinin derslerine katılarak birçok bilim dalında ihtisas yapmıştır. Katip Çelebi, Arapça ve Farsça'nın yanı sıra Fransızca ve Latince de ögrenerek, batıdaki bilimseL gelişmeleri izlemiş ve pek çok çeviri yap- mıştır. 1645'te kalemdeki görevinden ayrıldıktan üç yıl sonra "Takvimü't- Tevarih" isimli eserinin önemli görülmesi üzerine Şeyhülİslâm Abdürra- him Efendi aracılığıyla kalemde ikinci halifelige getirildi. Kendini bütü- nüyle okuma ve yazmaya veren Kâtib Celebi, çevirileriyLe birlikte yirmiden fazLa eser yazmıştır. En önemli eserleri din, tarih, cografya ve bibliyog- rafya alanındadır. Astronomiyle ilgili birçok eseri de dilimize çeviren Ka- tip Çelebi, dünyanın yuvarlak olduğuna ilişkin teorik metinlere özel bir önem vermiştir. En önemLi eseri ise, Uzakdoğu'dan Ortadoğu'ya ka- dar çok geniş bir cografyayı ele aldıgı "Cihannüma - Coğrafya" adlı kitabıdır. Katip Çelebi, Batı'da da tanınan "Keşfü'z-Zünun" adlı eserinde on beş bine ya- kın kitap ve risaleyi yazarlarıyla birlikte isimlerini kayda geçirmiştir. Kâtib Çelebi, 24 EyLül 1657'de Istanbulda vefat etmiştir. "Vefatı senesinde kaleme aldıgı "Mizan-üL Hak" adlı mühim, matbu risalesinin sonunda, tercü- me-i halini yazarken, bu öğrenme hırsının kendisinde ne kuvvetli oldu- gunu ve bu yolda uykusuz geçen gecelerini samimiyetle tasvir etmiştir. Haftada bir iki gün resmi vazifesine gitmek suretiyle maişetini te'min ediyor, kalan zamanlarını okumakla ve yazmakla geçiriyordu. Fikri kabili- yeti ve ilmi seviyesi muasırlariyle (çağdaşlarıyla) mukayese edilemeyecek kadar yüksek oldugu için, birçok aleyhtarlar kazanmış, zamanında kafi derecede takdir edilememiştir. Onun kudret ve ihatasını (kapasitesini) ilk defa idrak edenler Av- rupalı alimler oldu... Katip Çelebi, yalnız büyük bir alim, bir mütebahhir degil (ilmi deniz gibi derin) , zamanının idrak edemeyecegi kadar yük- sek mütefekkir (düşünür) ve bir müceddittir (yenileyici. Bu büyük alim ve cesur mütefekkir, aynı zamanda tam bir vatanperverdi. İlim ile hayat arasındaki sıkı rabıtayı (ilişkiyi) daha o zaman idrak etmişti. Bugün Vefa mahallesinde Zeyrek'e inen caddenin solunda, kendi adını taşına yazmış mektep arasında kimsesiz, unutulmuş bir halde yatan Katip Çelebi işte böyle bir adamdı. Ondan sonra, o kudret ve ihatada (kapasitede) alimler yetiştirebilseydik, bugünkü Türkiye manen, şimdiki seviyesinden çok yüksek bir seviyede bulunurdu." İlginç Tespitler Katip Çelebi'nin "Düsturü'l-Amel li Islahi'l-Halel" isimli eserinden sadeleştirilmiş bir bölüm: "Geçmişte rüşvet almak töhmetiyle niceleri azledilmiş (görevden uzaklaştırılmış) ve hor-hakir kılınmış, belki nice devlet erkânı (ileri gelenleri) katlolunmuş iken, bugün akla ve dine uygun oLmayan bu zararlı ve kötü gidişin sonu, işleri döndürmeye gücü yetmeyen bu devlet ve hazineyle nasıl olacaktır?. Bu sebeple, geçmiş sultanlar halkı zalimlerden korumaya, onlara adalet gösterip, gö- nüllerini almaya pek dikkat ederlerdi. Adaletten sapmaz, zalime yüz ver- mezlerdi. Köylerin harap olmasına rıza göstermezlerdi. Merhum Sul- tan Süleyman Han, devletin başkenti İstanbul'un imarı (yapımı) için bile, ' halkın ekip biçmekten geri kalıp şehre gelmesini reva (uygun) görmemiş, Belgrat Kalesi'ni fethettiginde, o diyarın küffarını (bölgenin kafirlerini) sürüp Yedikule semtlerinde iskân eylemişti. Bu pis iş (rüşvet), küffar hükümdarları arasında bile yasaktır ve ayıptır. Zira hakkı ortadan kaldırıp, hak olmayanın meydan almasına sebep ol- dugundan, adalete ve akıl öLçüsüne aykırıdır. Dinen Haram olduğunun sabit oldugunda şüphe yok iken ve isim degiştirerek eskiden gizli alınır- ken, "bunun hazineye faydası vardır" deyip, pis işlerini açıkça yapmaya başladılar. Şüphesiz Hakk razı gelmeyip, hazineden bereketi götür- dü. Ve askerin yüregine korku koyup, geçmişte küffar Müslümanlardan korkarken, şimdi iş tersine döndü"...." ESERLERİ (başlıca): Tuhfetü'l-Kibar fi Esfari'l-Bihar, (ö.s), 1729; (yeni harflerle, 1973); Cihannüma, (ö.s), 1732; Takvimü't-Teravih, (ö.s), 1733; Düsturü'l-Amelli-İslahi'l-Halel, (ö.s), 1863, (yeni harflerle, 1982); Mizanü'l-Hakk fi İhtiyari'l-Ahakk, (ö.s), 1864, (yeni harflerle, 1972); Türkçe Fezleke, (ö.s), 2 cilt, 1869-1870; Keşfü'z-Zünun an Esamii'l-Kütübi ve'l-Fünun, (ö.s), Ş. Yaltkaya ve R. Bilge (yay.), 2 cilt, 1941-1943; İlhamü'l-Mukaddes fi Feyzi'l-Akdas, (ö.s), M. Hamidullah (yay.), |