* İSMAİL HAKKI BURSEVİ ( 1653 - 1725 )
     Dr. Ali NAMLI - Altınoluk

1063/1653’te bugün Bulgaristan’da bulunan Aydos’ta dogdu. Mahlasi olan “Hakkî” zamanla ismiyle bütünlesmistir. Uzun süre Bursa’da yasadigi için “Bursevî”nisbesiyle meshur olmustur. Babası Mustafa Efendi, İstanbul’un Aksaray mahallesinde doğup büyümüş, İsmâil Hakkı’nın doğumundan bir yıl önce bu mahallede meydana gelen büyük yangında evi ve bütün eşyası yanarak Aydos’a göçmüştü (1062/1652). Küçük yaşta Kur’an-ı Kerîm’i öğrenen İsmâil Hakkı on bir yaşına kadar sarf ve nahiv gibi bâzı âlet ilimleriyle ilgili kitaplar okudu, hat ile meşgûl oldu. Bu dönemdeki hocası ise Osman Fazlî Efendi’nin Aydos halîfesi Şeyh Ahmed Efendi’dir. Daha sonra celvetî şeyhi Osman Fazlî Efendi’nin Edirne halîfesi Şeyh Seyyid Abdülbâkî Efendi (ö.1101/1690)’nin kendisini okutmak için âilesinden istemesi üzerine onunla birlikte on bir yaşında Edirne’ye gitmiş, orada kaldığı yaklaşık yedi yıl boyunca kendisinden ve Osman Fazlî Efendi’nin başka halîfelerinden çeşitli ilimlerle ilgili dersler almış ve hüsn-i hat ile meşgûl olmuştur. İsmâil Hakkı’nın burada aldığı dersler medrese eğitimini aratmayacak seviyededir.

1083/1672 tarihinde İstanbul’a Osman Fazlî Efendi’nin Fâtih Atpazarı’ndaki tekkesine gelen İsmâil Hakkı burada mânevî terbiyesinin yanı sıra zâhirî ilimlerle ilgili de dersler okumuştur. Dergâh dışında İstanbul’un ileri gelen diğer hocalarından da istifâde etmeye çalışarak dersler almış, meşhur hattat Hâfız Osman’dan (ö. 1110/1690) hüsn-i hat meşk etmiştir.1086/1675’te halîfe olarak Üsküp (Skopje)’e gönderilen İsmâil Hakkı irşâd faaliyetlerinin yanında muhtelif câmilerde vaaz ve nasîhatta bulunmuş, isteyenlere çeşitli ilimlerden dersler de vermiştir. Orada yirmi dört yaşında iken (1087/1676) Şeyh Mustafa Uşşâkî (1090/1679)’nin kızı ile evlenmiştir. İsmâil Hakkı, Üsküp’te gayr-ı meşrû davranışlarını gördüğü müftü, bâzı kadı, imam ve hatip, hattâ şeyh görünümündeki pek çok kimseyi karşısına almış, onlarla altı yıl boyunca mücâdele etmiş ve vaazlarında sert bir üslûbla eleştirmiştir.

On dört ay Köprülü’de otuz ay kadar da Usturumca (Strumica)’da hizmet ettikten sonra 1096/1685’de halîfe olarak Bursa’ya gönderilmiştir. Bursa’daki ilk zamanlarında kalacak yer ve âilesinin geçimi hususunda sıkıntı çekmiş, elindeki tesbîhini bile satmak zorunda kalmıştır. Bu sırada riyâzat ve mücâhedesini artırarak yerin altında karanlık bir hücrede kendini zikir ve ibâdete vermiş, günde bir parça kuru ekmekle ve haftada bir kere de bir miktar su ile iktifa etmiştir.

İsmâil Hakkı, Bursa’ya yerleştikten sonra Câmi-i Kebîr (Ulucâmi)’deki vaazları tekerrür edince kendisine Kur’ân’ın başından başlayarak vaaz etmesi işâret edilmiş, bunun üzerine 1096/1685’de Kur’ân-ı Kerîm’i baştan başlayarak vaazlarında tefsîr etmeye başlamıştır. Bir taraftan da vaazda naklettiği âyetlerin tefsîrini yazıya geçirmiş ve bu şekilde te’lîf etmeye başladığı tefsîrine “Rûhu’l-Beyân fî tefsîri’l-Kur’ân” ismini vermiştir.

İsmâil Hakkı, Bursa’ya halîfe tâyin edildikten sonra zaman zaman İstanbul’a şeyhini ziyarete gitmiştir. Şeyhini son olarak Kıbrıs’ta sürgünde olduğu sırada ziyâret etmiş (1102/1691), vefâtının yaklaştığını anlayan şeyhi kendisindeki nefes ve te’sîr in ona geçeceğini belirterek onu yerine şeyh olarak tâyin etmiştir.Ismâil Hakki, II. Mustafa’nin saltanatinin ilk zamanlarinda 1107/1695 ve 1108/1696 yillarinda düzenlenen I. ve II. Avusturya seferlerine istirâk etmistir. Ismâil Hakki, “iffetlû ve diyânetlû” diye niteledigi Sadrazam Elmas Mehmed Pasa tarafindan askere vaaz ve nasîhat etmek üzere sefere dâvet edilmistir. Sefer sirasinda umûmî ve husûsî vaazlar vermis, hattâ Sultan Mustafa da onu dinlemistir.1111/1700’de ilk haccına giden İsmâil Hakkı’nın hacca gidiş dönüşü on yedi ay sürmüş, Haremeyn’de geçirdiği yedi ayın elli gününü Medine’de, beş ay on gününü ise Mekke’de geçirmiştir. Hacılarla birlikte dönerken Medîne ile Tebük arasında bir yer olan Ulâ menziline iki buçuk saat kala bedevî eşkıyâ hacılara saldırmış, bu sırada İsmâil Hakkı kıymetli kitaplarını ve mallarını kaybetmiş, Hızır (a.s.)’ın yardımıyla canını zor kurtarmıştır. 1117/1705’de Rûhu’l-Beyân’ı takrîren ve tahrîren tamamlamaya muvaffak olmuş, tefsîrin hatim meclisinin yapıldığı Ulucâmi’de görülmedik bir cemâat toplanmıştır.

İsmâil Hakkı, ikinci defa 1122/1710’da deniz yoluyla hacca gitmiş, iki aydan fazla Kâhire’de kalmış, Mısır’da ulemâ, tasavvuf erbâbı ve halkla irtibât kurarak bâzılarına icâzetnâmeler vermiştir. Hac dönüşü iki buçuk ay kadar İstanbul’da kaldıktan sonra Bursa’ya dönmüş, ikinci hac seferi de birincisi gibi on yedi ay sürmüştür.

1126/1714’te mânevî bir işâretle Tekirdağ’a giderek burada üç yıl ikâmet etmiştir. 1129/1717’de tekrar Bursa’ya dönerek fazla kalmadan 1129/1717’de pek çok mânevî işâret ve sebeplere bağladığı Şam seferine çıkmıştır. Ismâil Hakki, üç yil kaldigi Sam’da on kadar eserini kaleme almis ve yine bâzi mânevî isâretlerle 1132/1720’de Sam’dan Üsküdar’a gelmistir. Üsküdar`daki te’lîf hayâti da oldukça verimli geçmis ve üç senede otuz kadar eserini te’lîf etmistir. Daha sonra yeniden Bursa’ya gitmis ve burada. kitaplarını zâviyesine vakfetmiş, ev eşyâsını vârislerine dağıtmış ve o zamâna kadar muhtelif vesîlelerle elinde toplanan dünyâlığı da Peygamberimiz’in rûhuna adadığı ve “Câmi‘-i Muhammedî” adını verdiği tekkesinin içinde yer alan câminin inşâsına ve tekkesinin yenilenmesine sarfetmiştir. İsmâil Hakkı, yaşının ilerlemesine rağmen Bursa’daki son zamanlarını irşâd ve eser te’lîfiyle birlikte muhtelif câmilerde vaazlar vererek geçirmiş ve 1137/1725’de vefât etmiştir. Kabri inşâ ettirdiği câminin kıble tarafındadır.

Hayâtı boyunca beş defa evlenen İsmâil Hakkı’nın dünyâya gelen on sekiz çocuğundan on altısı küçük yaşlarında kendisinden önce vefât etmişlerdir. Hayâtta kalan büyük oğlu Bahâüddîn Mehmed kendisinin vefâtından sonra bir yıl yerinde postnişin olmuş ve 1138/1726’de vefât etmiştir.

* İLAM – (İlmi Araştırmalar Merkezi) Doktorasını İsmail Hakkı Bursevî üzerine yaptı.

mico_tasarım