Hekimoğlu İSMAİL / Ömer OKÇU (1932-2022)
HAYATI-ESERLERİ. hekimogluismail.com
/ biyografi.net vs. |
Derdini seven adam - Ömer Tamer Ekinci 50 yıllık eşi Hekimoğlu İsmail’i anlattı - Haber Aktüel-Söyleşi Hekimoğlu İsmail (Ömer Okçu) Ağabeyle, Said-i Nursî’den Necib Fazıl’a - Hayrettin Soykan-Söyleşi Sefiller gibi bir kitap yazmak isterim - Yeni şafak-Söyleşi Hekimoğlu İsmail bizlerle - Dünyabizim-Söyleşi Babıali’nin kapısını zorlayan adam - Risalehaber-Himmet UÇ Yazı Hekimoğlu İsmail - Sorularla Risale-Söyleşi Asıl adı Ömer Okçu’dur. 1932 yılında Erzincan’da doğan Hekimoğlu İsmail, müstear/takma adını Hekimoğlu lakabıyla tanınan dedesi İsmail Efendi’den aldı. Ömer Okçu’nun dedesinin babası Elazığ yöresinde uzun süre doktorluk yapmış bir isimdir. Dede İsmail’e ‘Hekimoğlu’ lakabı bu yüzden verilmiştir. Babası Fahri Efendi, Kazım Karabekir Paşa’nın ordusunda 4 yıl askerlik yapmış ve İstiklâl Madalyası kazanmış bir Kurtuluş Savaşı gazisidir.. Annesi, Kemahlı Mahbube Hanım, bir Osmanlı hanımefendisiydi. Ömer Okçu, ilkokul birinci sınıfa giderken, 12 Aralık 1939 gecesi yaşanan büyük Erzincan depreminde göçük altında kaldı ve yaralı olarak kurtarıldı. Ağabeyi Hakkı ile kız kardeşi Bedriye’yi bu depremde kaybeden yazarımız, o kışı ailesi ile çadırda geçirmek zorunda kaldı. Ancak bir yıl sonra okuluna dönebilen Ömer Okçu, 1946’da ilkokulu, 1950’de ortaokulu çok zor şartlar altında bitirdi. hatıra<“İlkokula yeni başlamış, küçücük bir çocukken okulda alfabeyi ilk açtığımda evdeki alışkanlığa uyup “Bismillah” demiştim. Öğretmenim bunu duymuş ve cetvelle parmaklarımın ucuna defalarca vurmuştu. Ağlatıncaya, bağırtıncaya kadar vurmuştu. Ondan sonra ne ben, ne de diğer arkadaşlarım “Bismillah” demedik. Hattâ evde bile bismillah demeye korktuk. Böylece bismillahsız büyüdük.”> Ortaokulu bitirdiğinde, yerde bulduğu gazete parçasında bir ilan gördü. Zırhlı Birlikler Okulu’na askeri öğrenci aranıyordu. Depremden sonra maddi sıkıntı içinde olan ailesine bir an önce destek olmak maksadıyla, astsubay olmaya karar verdi. Az bir harçlık ve bir tahta bavul dolusu peksimetle yola çıktı. Bu yolculuk, toplam 22 yıl sürecek askerlik hayatının da başlangıcıydı. hatıra< “Babam kasaptı ama kasap olmamı istemedi. Kısa yoldan para kazandıracak bir şey düşünmem gerekiyordu. Yırtık bir gazete küpüründe ‘Tank okuluna öğrenci alınacak’ yazıyordu. Ben de dilekçe verdim.”.> hatıra< 1950'de İstanbul'a giderek Zırhlı Birlikler Okulu'na yazılmıştır. Bu sürede 1953'e kadar orta saha ve forvette görev aldığı Davutpaşa takımına da girmiştir. 1952'de askeri okulu tamamlamasının ardından Kartal Maltepe'deki 1. Zırhlı Birlikler Tugayı'nda Tank Astsubayı olarak göreve başlamış, bir süre Erzurum, Kandilli'de görev yapmasının ardından 1960'ta Hava Kuvvetleri'ne geçerek füzeci olmuştur. Amerika'ya elektronik üzerine 6 aylık eğitime gönderilmiş ve füzeler üzerinde uzmanlaşmıştır. Askerlik hayatı boyunca 10'dan fazla kez Amerika'da eğitimlere katılmıştır. Birçok kez Avrupa'ya da gönderilen Okçu, bu geziler hakkında "Avrupa’yı İslamiyet’ten fazla bilirim, Allah beni affetsin. Yani hayatımı oraya harcadım. Avrupa ülkelerini bir bir dolaştım. Ordu beni dolaştırdı, orduya minnettarım." demektedir. 1958'de New York'tan İstanbul'a gelirken Atlas Okyanusu üzerinde iken 4 motorlu uçağın 3 motorunun durması sonucu bir ölüm tehlikesi atlatmıştır.> Yıl 1950. Bir ikindi vakti Süleymaniye Camii’ne girer. Cemaat iki kişidir. Biri o, diğeri imam. Hoca efendi “haydi kametle” der. Peki kamet nasıl getirilir? Hayatının işte bu safhasında, okumaya ve her şeyi araştırmaya başlar, edebiyata özel bir ilgisi vardır. 1952’de Nihal Atsız’ın teşvikiyle bir yandan milliyetçi kitap ve dergileri, bir yandan da Batı klasiklerinin büyük bir bölümünü okudu. Sefiller ve Monte Cristo Kontu en çok etkilendiği kitaplar oldu. 1953’te Serdengeçti ve Büyük Doğu dergileriyle tanıştı. O güne kadar hiçbir dinî eğitim almayan ama dergilerde okuduğu İslami hayattan etkilenen Ömer Okçu, bu konuda araştırmalar yaptı. İlk işi Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihalini okuyup namaza başlamak oldu. Bu dönemde sık sık camilere gitti ve tanıştığı hocalara sorular sordu. hatıra< “Osman Yüksel Serdengeçti'yi, Dava adamını şöyle anlatmıştı: Sofraya yürür gibi, sehpaya gitmeyenler dâvâ adamı değildir.” Hanımı, hapis yattığı yıllarda, çocuğunu tedavi ettirecek para bulamadığı için depresyona girip ayrıldı. Ankara’da Denizciler Caddesi’ndeki dükkânını şöyle tarif ediyor: “Kömürlüğü ömürlük yaptık, yeryüzünden iki buçuk metre aşağıdayız. Ölüm bile bizim için yükseliş olacaktır.” Küçücük bir dükkânda yaşıyordu. Tuvalet ihtiyacı için, caminin tuvaletine giderdi.> Yine aynı dönemde Said Nursi’nin dinî kitaplar yazdığını ve bu yüzden hapiste olduğunu öğrendi. Bundan çok etkilenip Risale-i Nurları okumaya ve anlamaya çalıştı. Necip Fazıl tarafından neşredilen Büyük Doğu dergilerini satın alıp otobüslere, vapurlara, trenlere bırakmaya başladı. 1954’te kendi kendine Kur’an okumayı, Osmanlı Türkçesini ve yardımcı kitaplarla İngilizceyi öğrendi. Sık sık Sahaflar Çarşısı’na uğramaya başladı. Zaman zaman Zeyrek Camii’nde Mehmed Zahid Kotku Efendi’nin sohbetlerine katıldı. hatıra< Mehmet Zahit Kotku Hazretleri, Zeyrek’te otururdu, biz akın akın oraya giderdik. Onun huzurunda oturmak bize şevk verirdi. “Tövbe edin, ‘Allah’ deyin.” derdi. Acayip bir şeydi onun hayatı… Günahların sel gibi aktığı bir devirde o, büyük bir kaya gibi, günah selinin önüne geçti, gelen çöplükler o kayada yeşerdi… Gezmek yok, tozmak yok, maaş yok, para yok. Kapıdan çıkınca hemen öldürülebilirdi amma o onlarla alâkadar olmazdı. Teslim olmuştu, ne olursa olsun.> 1956 Ağustos’unda Erzurum-Kandilli 6. Zırhlı Tugay’a tayini çıktı. Bu dönemde hafta sonları Mehmed Kırkıncı Hoca’nın, Erzurum Murat Paşa Camii’ndeki sohbetlerine katıldı. 1958’in başlarında Tarihçe-i Hayat’ın basıldığını öğrendi, onlarla temasa geçti. Aldığı kitapları bir grup arkadaşıyla birlikte, Emirdağ’da Bediüzzaman’ı ziyaret edip, ona teslim etti. hatıra< Emirdağ'da beni Üstad’ın (Said Nursi hz.) yanına getirdiler, kapıdan girer girmez hemen oturdum. Dedim: “Efendim, ben Kur’an okumasını bilmiyorum. Ne yapayım?” Üstad dedi: “Günah-ı kebâiri (Büyük Günahları) terk et. Sünnet-i Seniyyeye ittiba et (Hz. Muhammedin sünnetine/yaşayışına uy). Namazı erkânı ile (kurallarına göre.) kıl. Sonundaki tesbihat’ı/zikirleri yap.” Tabi ben bunları (din bilgim hiç olmadığı için) hiç anlamadım o zaman. Ama hemen yazdım… Malum biz kalem, kâğıt, defter taşıyoruz. Hemen yazdım, anlamadım çünkü. Yanında değil, çıkınca dışarda yazdım. Sonradan gittim müftüye. İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen idi. Kâğıdı uzattım, dedim: “Hocam bunlar nedir?” Baktı “Evladım bunlar ilmihaldir. İlmihali al oku, hallolur bu iş” dedi.> hatıra< Harf inkılâbından sonra Kur’an yazısını okuyamaz olduk. Risale-i Nur’lar da eskimez yazıyla yazılıyordu. Kitapları aldım, okuyamadım. Okuyanları dinleyemedim. Anlayamıyordum Risale-i Nur’ları… Fakat Bediüzzaman’ı ziyarete gittim, onun fakir yaşayışını gördüm, çok hoşuma gitti. Hayatını anlatan ağabeyleri dinledim, kitaplar okudum, O’nu çok beğendim. Yani ben Risale-i Nur’ları okuyarak değil, Bediüzzaman’ın yaşayışının tesirinde kalarak Nur talebesi oldum. ALLAH demenin yasak olduğu devirlerde ALLAH deyişine, elinde zengin olma imkânları varken, fakirane yaşamasına hayran kalarak bağlandım ona… Zübeyir ağabeyi, Bayram ağabeyi, Hüsrev ağabeyi, Tahir ağabeyi düşündükçe diyorum ki; “Bu hayatlara nasıl hayran olmazsın!” Onlar, dünyaya önem vermedikleri için önemli oldular! " > hatıra< Risaleleri Amerika’ya ilk götürüş. Amerika füze okuluna gitme hazırlıkları sürerken tüm öğrencilere 15 gün izin verilir. Hekimoğlu İsmail ise bu sefer memleketine değil de Emirdağ’a Üstad’ın elini öpmeye gitmek ister. Zorlu bir yolculuk ve tevafuklardan sonra Üstad’ın sohbetine iştirak edebilir. Bir odada birçok kişiyle bire bir hitap ederek konuşan Üstad, sıra Hekimoğlu’na gelince (belki bir yerden duymuş, belki hissetmiş), ‘sen Amerika’ya gideceksin, oraya risalelerden de götür’ der. Zaman karışık zamanlardır. Yani risaleleri değil yurt dışına çıkarmak, evde dahi bulundurmak gözaltına alınma sebebi iken, üstelik de bunu bir askerin yapması cezayı da ağırlaştıracakken, Hekimoğlu bunu emir telakki eder/algılar ve bir valiz kıyafet, bir valiz de kitapla havaalanına gider. İki aramadan geçerken tüm arkadaşlarının gözü önünde kıyafetleri didik didik aranır, kitap valizi ise bir dikkat dağınıklığı ile aranmaz. Ayrıca Amerikadaki havaalanında da aranmaz. Amerika’da kaldığı okuldan kitaplarla çıkamayan ama orada da kitapların muhafazasında zorluk çeken Hekimoğlu İsmail, bir gün kaldığı okuldan kaçarak hazırladığı koliyi hiç bilmediği yollardan tamamen hisle postaneye ulaştırır ve tevafuk/ilahi denk gelme eseri bulduğu İslam Merkezi’nin adresine postalar. Yerine ulaşıp ulaşmadığını çok düşünür bu kitapların. 1990 yılında bir seminer için gittiği Amerika’da ilk uğrak yeri o İslam Merkezi olur ve kitapların hâlâ orada olduğunu, insanların faydalandığını görür ve yıllar sonra da olsa içi rahat eder. > Tuzla Uçaksavar Okulu’nda katıldığı 6 aylık kursu başarıyla tamamlayan Ömer Okçu, Amerika’ya füze eğitimi almaya gitti. Amerika’dan Necip Fazıl’a yazdığı mektup Büyük Doğu’da yayınlanınca bu dergideki yazarlığı başlamış oldu. Türkiye’ye döndükten sonra 1959 yılında evlendi ve bu evliliğinden Osman ve Ayşe adında iki çocuğu olmuştur. Ümraniye’deki evinde geceleri gizli gizli Minyeli Abdullah romanını yazdı. Roman ilk defa 1965’te Babıali’de Sabah gazetesinde neşredildi. hatıra< Bu kitabı yazmadan evvel Tolstoy'u, Dostoyevski'yi, Gogol'u, France'i, Hugo'yu gizli gizli okurdum. Hatta kitap çıktıktan sonra bazı arkadaşlar, “roman etiyle kemiğiyle Avrupa'nın malıdır, sen ne kadar bozulmuşsun, Kur'an'da roman var mı?” dediler. O zaman Fikri Yavuz'a gittim. Durumu anlattım. O da dedi ki, “Roman bir alettir, kullanıldığı yere göre değer alır. Kur'an'daki kıssalar, romanın, hikayenin çekirdeğidir, siz de anlatın.” Minyeli Abdullah sadece bir kitaptır. Başka bir şey değil… Kitap ne yapsın? Kimi hidayete götürsün? Bozulmak kolaydır, düzelmek zordur. Bir teneke bala bir gram zehir atsan hepsi zehir oldu. Amma zehiri bal yapamazsın. İnsanları bozabiliriz. Yani insan insanın kurdudur. Amma bir insanın hidayete ermesi, Allah'a ait bir meseledir.> 1967’de yayın hayatına başlayan İttihad gazetesinde “His ve Fikir” başlığıyla 1971’e kadar köşe yazıları yayımlandı. hatıra< 1971 yılında Ömer Nasuhi Bilmen Hazretleri hastalanmıştı. Onu ziyarete gittim. Yere serili bir yatağın üzerinde yorganı sırtına almış, hocam oturuyor… Klasik bir soru, “nasılsınız” diye sordum. Buyurdu ki, “Şu tefsiri bitirip ölmeyi diliyorum Allah’tan…” Gerçekten Allah onun duasını kabul etti. On ciltlik tefsirini tamamladı ve vefat etti.> Hekimoğlu İsmail imzasıyla yayımlanan Minyeli Abdullah romanından dolayı evi arandı, pek çok defa sorgulandı. Hakkında soruşturmalar açılan Hekimoğlu, 3 ay kadar da hapis yatıyor. Defalarca mahkemelik olan kitap DGM kararıyla toplatılıyor. Ancak Hekimoğlu’nun cesareti karşılıksız kalmıyor. 80 baskı yapan kitap satış rekorları kırıyor. Bunca baskınlara, sorgulara rağmen yazmaktan vazgeçmedi. 1972 yılında ordudan emekli oldu. 1972’te Yeni Asya gazetesinde makaleleri neşredildi. Askerlikten emekli oldu. 1974’te Yeni Asya cemaati en güçlü durumda ve, Hekimoğlu İsmail en çok okunan yazarıyken, Minyeli Abdullah romanı peynir ekmek gibi basılırken, Hekimoğlu İsmail o “büyük cemaate rest çekti” ve ayrıldı. Cemaati fazla politize olmakla itham ederek ceketini alıp çıktı ve İstanbul’da Ahmed Günbay Yıldız'la birlikte Türdav Basım Yayın Ticaret Limited Şirketi’ni kurup genel müdürlük yaptı. 1976 yılının Ocak ayında Sur Dergisi’ni çıkardı. Dergide on farklı isimle yazılar yazdı. Aynı yıl Hizmet Vakfı’nın müdürlüğünü üstlendi; Risale-i Nurlar’ı bastırmaya başladı. Böylece Sözler Yayınevi kurulmuş oldu. Ardından “Tevafuklu Kur’an”ın ilk basımını gerçekleştirdi. hatıra<1977 seçimlerinde Yeni Asya gazetesi, “Adalet Partisi bayraktarlığını ve Demirel sevdasını” iyice artırdı, CHP’ye ama en çok da MSP’ye ve Erbakan’a ağır hücumlarda bulunmaya başladı. “İşte MSP” adıyla yayınladıkları broşürü ülkenin her tarafında bedava dağıttılar. Bu broşürde sadece MSP’nin komümistlerle işbirliği yaptığından bahsedilmiyordu, “ayran içen” MSP’li bakan Korkut Özal, “içki içiyormuş gibi” yansıtılıyordu.Hekimoğlu İsmail broşürü hazırlayanlara telefon açarak çıkıştı:“Korkut Özal’ın içki içmediğini herkes biliyor, şimdi pek çok insan içki içtiğini sanarak su-i zan besleyecek. Bunun vebalini nasıl taşıyacaksınız?”Broşürü hazırlayanlardan biri pişkince cevap verdi: “Seçimden sonra tövbe ederiz abi.> Yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce konferans verdi. 1982’de arkadaşlarıyla birlikte Timaş Yayınevi’ni kurdu. 1988 yılında zaman gazetesinde köşe yazılarına başlamış. Uzun yıllar devam etmiştir. MİNYELİ ABDULLAH romanı 1989’da filme çekildi. Yücel Çakmaklı’nın yönettiği , başrol oyuncuları Berhan Şimşek ve Perihan Savaş ın oynadığı, iki bölüm halinde gösterilen film, döneminin gişe rekorlarını kırdı. 1992 yılında yayımlanan “Demek ki Öyle” başlıklı, imam hatip lisesi öğrencilerinin askeri okullara alınmasını savunduğu yazısından dolayı, ağır ceza mahkemesinde Türk Ceza Kanunu’nun 159. maddesini ihlalden yargılandı. Aynı yıl Bayrampaşa ve Şile Cezaevlerinde 72 gün hapis yattı. 1994’te Harran Üniversitesi Fahri Edebiyat Doktorası unvanına layık görüldü. Hekimoğlu İsmail, 3 Şubat 2002 Pazar günü Eyüp Sultan Camii’nde sabah namazı kılarken beyin kanaması geçirdi ve yoğun bakıma alındı. Dört buçuk ay sonra hastaneden evine taburcu edildi. Hastalık sonrası sol kolunu ve bacağını kullanmakta zorluk çekti. 10 Haziran 2009'da kolon kanseri nedeniyle yeniden hastaneye kaldırılmış ve yeni bir ameliyat geçirmiştir. Hekimoğlu İsmail rahatsız olunca, yayınevi yönetimini bıraktı, sadece Zaman gazetesine yazı yazmaya devam etti. “AKP-Cemaat işbirliğinin yoğun olduğu” dönemde, yayınevinin önemli yöneticileri cemaattendi. Cemaatin en kolladığı yayınevlerin başında geliyordu.Fakat “AKP-Cemaat kavgası” başlayınca cemaatçi yayın yönetmeni Emine Eroğlu, önce Sufi Kitap’a kaydırıldı. 17/25 Aralık olayından sonra, Emine Eroğlu Timaş’ın da beklemediği ölçüde “aktif abla olduğu” ortaya çıkıp, Zaman gazetesine de yazarlık yapmaya başlayınca yayınevinden çıkarıldı. 15 Temmuz gecesi timaş yayınevi de “Fetö darbesine karşı olduklarını” açıkladı. Hekimoğlu İsmail “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yanında olduğunu belirten” bir mektup yazdı. Hekimoğlu İsmail, son kitabıyla herkesi şok eden bir çıkış yaptı. Kitabın adı: Müslüman Darbeci Olamaz. Alt başlığı da var: Musibet Mektebi. Hekimoğlu İsmail okumaya, yazmaya ve konferanslarına devam etti. Rahatsızlıkları nedeniyle hastanede tedavi gören Okçu, 15 Ocak 2022 tarihinde İstanbul'da 90 yaşında vefat etti. Allah rahmet eylesin, günahlarını af, mekanını cennet eylesin inşallah. Amin Yayımlanmış Eserleri Romanları: Minyeli Abdullah, Maznun, Sibel, Bir Deliyle Evlendim, Firavun’un Öldüremediği Musa’dır, Cumhuriyet Çocuğu. Hikayeleri: Menan Cinleri, Hayata Düşülen Dipnotlar. Biyografi-şiir: 100 Soruda Bediüzzaman, Mehmed Akif ’e Göre Dün Bugün Yarın Şiir Derlemesi: Sevdalı Şiirler-1, Sevdalı Şiirler-2 Düşünce: Derdimi Seviyorum, Güneşi Arayan Adam, Mukaddes Çile, Sonsuza Yürüyüş, Müslüman ve Para, İktisat Bilinci, Hizmet ve Şahsiyet, Mum, İnsan Bu, Yokuş, Çiğ, Bir Millet Uyanıyor, Düşünceler, Yapraklar, Vecizeler, Tefekkür, Kalbin Ayağıyla Yürümek, Hayata Düşülen Dipnotlar, Akıl ve Gerçek, Neye Nasıl İnanırım?, Ölüm Yokluk mudur?, İyiliğin Kaynağı, Mecnun Gezenin Leyla’sı, İyi Günde Kötü Günde Evlilik, Allah Kullarıyla Nasıl Konuşur?, Allah’a Yaklaştıran Ameller, Zamanın Efendisi Bediüzzaman, His ve Fikir, Bir Işık Görüyorum, Yüzyıllık Müjde, Genç Arkadaşıma Mektuplar, Müslüman Darbeci Olmaz. Ansiklopedi -Sözlük: İlimler ve Yorumlar / İlimlere Bir Başka Açıdan Bakış" adlı kitabı Hasan Hüseyin Korkmaz ile birlikte kaleme almıştır Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lûgat" adlı eserin yazar kadrosundadır. Çocuk kitapları: Kalbim küçük Sevgim Büyük, Nurdan Tacım Güzel Ahlakım Herşey Allah'ı anlatıyor - Mevsimler ve Dünyamız, Herşey Allah'ı anlatıyor - Vücudumuz ve Biz, Herşey Allah'ı anlatıyor - Bitkilerin Renkli dünyası, Herşey Allah'ı anlatıyor - Hayvanların renkli Dünyası, Herşey Allah'ı anlatıyor - Canlılar ve yetenekleri, Herşey Allah'ı anlatıyor - Gökyüzü ve Ötesi, Herşey Allah'ı anlatıyor - Su altına yolculuk, Herşey Allah'ı anlatıyor - Tabiat ve Teknoloji, Herşey Allah'ı anlatıyor - Yeraltına Yolculuk, Herşey Allah'ı anlatıyor - Yeryüzündeki Güzellik, Dedemden Mektuplar - Dinozorlar gerçekten var mıydı? Dedemden Mektuplar - Kuşların okulu nerede? Dedemden Mektuplar - Kardeşim ne zaman büyüyecek? Dedemden Mektuplar - Karıncayı incitmemek ne demek? Dedemden Mektuplar - Sevgim herkese yeter mi? Dedemden Mektuplar - Ağzım kulaklarıma varır mı? Dedemden Mektuplar - Kediye havuç versem olmaz mı? Dedemden Mektuplar - Dualarımın hepsi kabul olur mu? Dedemden Mektuplar - Salıncakla gökyüzüne dokunabilir miyim? Dedemden Mektuplar - Büyükler her şeyi bilir mi? Şükürler olsun Allah'ım, Rabbimin 99 ismi - Esmaül Hüsna, Canım Allah'ım, Subhanallah, Biricik Allah'ım - La ilahe illallah, Yücelerden yüce Allah'ım - Allahuekber, not: Kitapların bazıları ingilizce Rusça ve fransızcaya da çevrilmiştir. |