قال العلامة حجة الإسلام أبو جعفر الوراق الطحاوي بمصر رحمه الله
1- Bütün hamdler alemlerin rabbi olan
Allah içindir. Ziyade alim huccet’ul islam Ebu Caferinil Verrakut Tahavi El
Mısrî (Rahmetullahi aleyhi) der ki:
هذا ذكر بيان
عقيدة أهل السنة والجماعة على مذهب فقهاء الملة
أبي حنيفة النعمان بن ثابت الكوفي ، وأبي يوسف يعقوب بن إبراهيم الأنصاري
وأبي عبد الله محمد بن الحسن الشيباني رضوان الله عليهم أجمعين
وما يعتقدون من أصول الدين ، ويدينون به رب العالمين
2- Şu (kitap) islam milletinin
fıkıhcıları olan Ebu Hanife Numan ibni Sabit El Kufi, Ebu Yusuf Yakub ibni
İbrahim El Ensari ve Ebu Abdullah Muhammed ibni El Hasen eş Şeybani
Hazretlerinin mezhebi üzere, Ehli sünnet vel cemaat akaidinin zikrini beyan
eden ve dinin asıllarından inanılması lazım olan ve onunla alemlerin
rabbisine kulluk yapılan şeyin açıklaması hakkındadır.
نقول في
توحيد الله معتقدين بتوفيق الله إن الله واحد لا شريك له
ولا شيء مثله
ولا شيء يعجزه ولا إله غيره قديم بلا ابتداء
دائم بلا
انتهاء لا يفنى ولا يبيد ولا يكون إلا ما يريد
لا تبلغه
الأوهام ولا تدركه الأفهام ولا يشبه الأنام
حي لا يموت
قيوم لا ينام خالق بلا حاجة رازق بلا مؤنة
مميت بلا
مخافة باعث بلا مشقة ما زال بصفاته قديما قبل خلقه
3- Allahın başarıya ulaştırmasını itikad
ettiğimiz halde Allanın bir olması hususunda deriz ki: Allah ortağı olmayan
tektir. Onun misli hiç bir şey yoktur. Onu aciz bırakacak hiçbir şey yoktur.
Ondan başka ilah yoktur. Evveli olmayan kadîmdir. Sonu olmayan daimdir. Fani
ve yok olmaz. Ancak onun dilediği olur. Vehimler ona ulaşamaz. Anlayışlar
onu idrak edemez. O mahlukata benzemez. Ölmeyen diridir. Uyumayan kayyumdur.(Her
şeyi ayakta tutar) Muhtaç olmayan yaratıcıdır. (Mahlukatını yaratmada bir
şeye muhtaç olmadı. Onları yaratmaya da muhtaç değildir.) Sıkıntı çekmeden
rızık vericidir. Korkusuzca Öldürür. Meşakkatsiz yeniden diriltir. Mahlukatı
yaratmadan evvel kadîm olduğu halde sıfatları ile daimdir.
لم يزدد
بكونهم شيئا لم يكن قبلهم من صفاته وكما كان بصفاته أزليا
كذلك لا يزال
عليها أبديا ليس بعد خلق الخلق استفاد اسم الخالق
ولا بإحداث
البرية استفاد اسم الباري له معنى الربوبية ولا مربوب
ومعنى
الخالقية ولا مخلوق وكما أنه محيي الموتى بعدما أحيا استحق
هذا الاسم
قبل إحيائهم كذلك استحق اسم الخالق قبل إنشائهم ذلك بأنه
على كل شيء
قدير وكل شيء إليه فقير وكل أمر عليه يسير
لا يحتاج إلى
شيء ليس كمثله شيء وهو السميع البصير
4- Mahlukatın olmasıyla, daha evvel
olmayan bir sıfatla sıfatlanarak ziyadeleşmedi. Nasıl ki sıfatlarıyla ezeli
idi, aynı şekilde o sıfatlarla ebediyyen zail olmaz. Mahlukatı yaratmasından
beri (sonra) “Halık” ismini almış değildir. Ezelden beri halıktır. Mahlukatı
ihdas etmesiyle “Bari” ismini almış değildir.(Ezelden beri bu vasıfları
mevcuttur.) Onda rablik vasfı vardır. Merbub vasfı yoktur. (Terbiye edendir,
başkasının terbiyesi altında olan değildir) Halık vasfı vardır, mahluk vasfı
yoktur. (Yaratıcıdır, yaratılmış değildir) Bütün mahlukatı yarattıktan sonra
ölüleri dirilttiği gibi “Muhyi” ismini, onları daha diriltmeden evvel hak
etti. Şöyle ki Allah, herşeye gücü yeter. Herşey ona muhtaçtır. Her iş onun
üzerine çok kolaydır. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. “Onun misli gibi bir şey
yoktur, o işitendir görendir.” (Şura Suresi Ayet 11)
خلق الخلق
بعلمه وقدر لهم أقدارا وضرب لهم آجالا لم يخفَ عليه شيء
قبل أن
يخلقهم وعلم ما هم عاملون قبل أن يخلقهم وأمرهم بطاعته
ونهاهم عن
معصيته وكل شيء يجري بتقديره ومشيئته ومشيئته تنفذ
لا مشيئَةَ
لِلْعِبَادِ إلا ما شاء لهم فما شاء لهم كان وما لم يشأ لم يكن
5- Mahlukalı ilmi ile yarattı, onlara
kaderler takdir etti. onlara eceller tayin etti, onları yaratmadan evvel ona
hiç bîr şey gizli değildi, onları yaratmadan ne yapacaklarını bildi,
kendisine itaatla emretti, kendisine isyandan nehyetti. Herşey onun takdiri
ve dilemesiyle deveran eder. Onun dilemesi geçerlidir. Kullar için ancak
onun dilediğini dilemek vardır. Kullar için neyi dilerse o olur, dilemediği
olmaz. (Kul islediği seyin meydana gelmesine kadir değildir, ancak Allah, o
şeyi dilerse meydana gelir. Kulun isteği Allahın rızasına uygun ise o şeyden
sevap kazanır. Eğer Allahın rızasına uygun değilse kul sorumlu olur.)
يهدي من يشاء
ويعصم ويعافي فضلا ويضل من يشاء
ويخذل ويبتلي
عدلا وكلهم يتقلبون في مشيئته بين فضله وعدله
6- Dilediğini hidayete ulaştırır, fazlu
keremiyle korur ve afiyet verir, dilediğini saptırır. Adaletiyle hızlanda
(yardımsız) bırakır ve imtihan eder. Herkes. Allahın fazlu keremi ile
adaleti arasında Allahın dilemesinde gidip gelir. (Onun dilemesiyle
birinden, diğerine intikal edebilir.
وهو متعال عن
الأضداد والأنداد لا رادَّ لقضائه ولا معقب لحكمه
ولا غالب
لأمره آمنا بذلك كله وأيقنا أن كلا من عنده
7- Zıddı olmaktan ve dengi olmaktan
yücedir. Hükmünü geri çevirecek yoktur. Hükmünü takib edip (arkaya
bırakacak) kimse yoktur. Emrine üstün gelecek yoktur, bunların tamamına iman
ettik, ve hepsinin Allahın tarafından olduğunu kesinen kabullendik.
وأن محمدا
عبده المصطفى ونبيه المجتبى ورسوله المرتضى
وأنه خاتم
الأنبياء وإمام الأتقياء وسيد المرسلين وحبيب رب العالمين
وكل دعوى
النبوة بعده فغَيٌّ وهوى وهو المبعوث إلى عامة الجن
وكافة الورى
بالحق والهدى وبالنور والضياء
8- Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem),
onun seçilmiş kulu, peygamberi ve razı olunmuş resulüdür. Ve Muhammed (Sallallahu
aleyhi ve sellem) peygamberlerin sonuncusudur, takva sahiplerinin imamıdır,
gönderilen resullerin efendisidir. Alemlerin rabbisinin sevgilisidir. Ondan
sonra yapılacak her nübüvvet iddiası batıl ve nefsanidir. O hak ve
hidayetle, nur ve aydınlıkla bütün cinlere ve mahlukatın tamamına
gönderilmiştir.
وإن القرآن
كلام الله منه بَدَا بلا كيفية قولا وأنزله على رسوله وَحْياً
وصدقه
المؤمنون على ذلك حقا وأيقنوا أنه كلام الله تعالى بالحقيقة
ليس بمخلوق
ككلام البرية فمن سمعه فزعم أنه كلام البشر فقد كفر
وقد ذمه الله
وعابه و أوعده بسقر حيث قال تعالى سأصليه سقر
فلما أوعد
الله بسقر لمن قال إن هذا إلا قول البشر علمنا وأيْقَنَّا
أنه قول خالق
البشر ولا يشبه قول البشر كفر من قال بالتشبيه
9- Muhakkak Kuran, Allahı kelamıdır. Söz
olarak keyfiyeti bilinmez bir şekilde ortaya çıktı, onu Resulüne (aleyhissellama)
vahy olarak indirdi, müminler bu şekilde hak olarak onu tasdik ettiler.
Yakinen inandılar ki Kur’an hakikatten Allahın kelamıdır. Mahlukatın kelamı
gibi mahluk değildir. Kim Kur’anı işitir de “O insan kelamıdır” derse,
muhakkak kafir olur.
Muhakkak Allahu teala o kişiyi zemmetti,
ayıpladı ve onu sekar isimli ateşe atmayı vaad etti. “Onu yakında Sekar’a
girdireceğim” (Müddessir 26)
Ne zamanki “O Kuran ancak beşer sözüdür”
(Müddesir 25) diyeni. Allahu Teala Sekar’la tehdit edince, bildik ve kesin
anladık ki o Kuran, beşeri yaratanın sözüdür, beşer sözüne benzemez.
ومن وصف الله
بمعنى من معاني البشر فقد كفر فمن أبصر هذا اعتبر
وعن مثل قول
الكفار انزجر وعلم أنه بصفاته ليس كالبشر
10- Kim Allahı, beşer sıfatlarından bir
sıfatla vasıflandırırsa. muhakkak kafir olur. Her kim buna bakar da ibret
alırsa, böyle kafirce sözünden geri durur ve bilir ki Allah, sıfatıyla beşer
gibi değildir.
والرؤية حق
لأهل الجنة بغير إحاطة ولا كيفية كما نطق به كتاب ربنا
وجوه يومئذ
ناضرة إلى ربها ناظرة وتفسيره على ما أراده الله تعالى
وعَلِمَه وكل
ما جاء في ذلك من الحديث الصحيح عن الرسول صلى الله عليه وسلم
فهو كما قال
ومعناه على ما أراد لا ندخل في ذلك متأولين بآرائنا
ولا متوهمين
بأهوائنا فإنه ما سلم في دينه إلا من سلَّم لله عز وجل
ولرسوله صلى
الله عليه وسلم ورَدَّ عِلْم ما اشتبه عليه إلى عالمه
11- Keyfiyeti bilinmeksizin, kuşatma
olmaksızın, cennet ehli için Allahı görmek haktır. Rabbimizin kitabı bunu
beyan ettiği gibi “O gün bir takım yüzler parıldar, rablerine doğru
bakıcıdırlar” (Kıyamet suresi. 22-23.)
Bu ayetin tefsiri Allahın irade ettiği
ve ilmi üzeredir. Bu hususta Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) den
gelen sahih hadislerin tamamı, Efendimizin buyurduğu (Kasd ettiği) gibidir.
Manası, irade ettiği gibidir. Bu hususta kendi görüşümüzle yorum yapıcı
olarak meseleye dahil olmayız ve kendi nefsimizle kuruntulanmayız. Çünkü
kişi dininde ancak, aziz ve celil olan Allaha ve Resulüne işi havale ederse
ve kendisine karışık gelen işi bilenine havale ederse emin olur. (Manasını
bilemediği ayet ve hadislerde, Allah ve Resulünün indinde nasıl ise öyle
inandım demelidir.)
ولا يثبت قدم
الإسلام إلا على ظهر التسليم والاستسلام
فمن رام
عِلْمَ ما حُظِر عنه علمه ولم يقنع بالتسليم فهمه
حجبه مرامُهُ
عن خالص التوحيد وصافي المعرفة وصحيح الإيمان
فيتذبذب بين
الكفر والإيمان والتصديق والتكذيب والإقرار والإنكار
موسوسا
تائها زائغا شاكا لا مؤمنا مصدقا ولا جاحدا مكذبا
12- İslam adımı (ayakları) ancak teslim
ve kabullenmek sırtına basmakla sabit olur. (tam teslim olmakla) Kim ki
bilinmesi kendisinden men olunan (müteşabihatı) bilmeyi taleb ederse,
teslimiyetle anlayışı kani olmasa, bu gayesi onu halis tevhidden. sırf
marifetullahtan ve sahih imandan engeller (ona mani olur), küfür ile iman
arasında, tasdik ve yalanlamak arasında, ikrar ve inkar arasında
vesveselenmiş, şaşkın, haktan kaydığı halde ne iman edici ve ne tasdik
edici, ne de inkarcı ve yalanlayıcı olmadığı halde bocalar, gidip gelir.
ولا يصح
الإيمان بالرؤية لأهل دار السلام لمن اعتبرها منهم بوهم
أو تأولها
بفهم إذا كان تأويل الرؤية وتأويل كل معنى يضاف
إلى الربوبية
بترك التأويل ولزوم التسليم وعليه دين المسلمين
ومن لم
يتوَقَّ النفي والتشبيه زل ولم يصب التنزيه
فإن ربنا جل
وعلا موصوف بصفات الوحدانية
منعوت بنعوت
الفردانية ليس في معناه أحد من البرية
13- Ehli
islamın cennette Allahı görmeleri meselesine iman: vehmi ile meseleyi bakıp,
kendi anlayışı ile yorumlayan kişi için sahih olmaz. Çünkü Alahı görmeyi ve
Rabbul alemine nîsbet edilen herbir manayı te’vil etmek, te’vili terk
etmektir (tevil yapılmamalıdır), meseleyi (olduğu gibi) kabullenmektir.
Mü’minlerin dini. bunun üzerine sabittir. Nefy etmekten (Bu vasfı yok
saymak) ve teşbih etmekten (bir şeye benzetmekten) sakınmayan kayar, tenzih
hususunda (Allahu Teala’yı noksan sıfatlardan pak etmekte) isabet edemez.
Çünkü aziz ve yüce olan rabbimiz vahdaniyet sıfatlarıyla ve teklik
sıfatlarıyla vasıflanmıştır. Bu manada olan mahlukattan hiç bir şey yoktur.
وتعالى عن
الحدود والغايات والأركان والأعضاء والأدوات
لا تحويه
الجهات الست كسائر المبتدعات
14- Allah, sınır, son, azalar, ve alet
ve edevattan yücedir, münezzehtir. (Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.) Diğer
yaratılan her şeyi kuşattığı gibi altı yön (ön-arka-alt-üst-sağ-sol), Allahı
kuşatamaz.
والمعراج حق
وقد أُسْرِيَ بالنبي صلى الله عليه وسلم
وعرج بشخصه
في اليقظة إلى السماء ثم إلى حيث شاء الله من العلا
وأكرمه الله
بما شاء وأوحى إليه ما أوحى ما كذب الفؤاد ما رأى
فصلى الله
عليه وسلم في الآخرة والأولى
15- Miraç haktır. Muhakkak Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve sellem) Efendimiz gece yürütüldü. (Gece Mekke’den Kudüs’e kadar
burak ile götürüldü) Uyanık iken şahsı ile göklere yükseltildi. Allah
dilediği şeyleri ona ikram etti, ve ona dilediğini vahy etti. ‘Kalb, gördüğü
şeyleri yalanlamadı.’ (Necm Suresi 11. Ayet)
Dünya ve ahırette Allahın rahmeti ve
selamı onun üzerine olsun.
والحوض الذي
أكرمه الله تعالى به غياثا لأمته حق
16- Allahu Tealanın Peygamberimizin
ümmetine rahmet olarak ikram ettiği havzu kevser haktır.
والشفاعة
التي ادخرها لهم حق كما روي في الأخبار
17- Hadisi şeriflerde rivayet edildiği
gibi peygamberimizin ümmeti için sakladığı şefaat haktır.
والميثاق
الذي أخذه الله تعالى من آدم وذريته حق
18- Adem (Aleyhisselam) ve
zürriyyetinden, Allahın aldığı sağlam söz haktır.
وقد علم الله
تعالى فيما لم يزل عدد من يدخل الجنة
وعدد من يدخل
النار جملة واحدة فلا يزاد في ذلك العدد ولا ينقص منه
وكذلك
أفعالهم فيما علم منهم أن يفعلوه وكلٌّ ميسر لما خلق له
19- Muhakkak Allahu Teala ezelde,
cennette gireceklerin ve cehenneme gireceklerin adedini bir anda, toptan
(Hepsini) bildi. Sonradan bu sayıda, artma ve eksilme olmaz. Kulların
yapacağı işlerde de durum böyle dir. (Ezelde o fiillerin hepsini bildi)
herkes kendisi için yaratılana imkan bulur.(Ancak onu yapabilir)
والأعمال
بالخواتيم والسعيد من سعد بقضاء الله والشقي من شقي بقضاء الله
20- Amellerde itibar
neticelerinedir.(Son nefesi iman ile tamamlarsa, iyiliklerinin sevabına
kavuşur)Cennetlik olan, Allahın hükmü ile cennetliktir. Cehennemlik olan da
Allahın hükmü iledir.
وأصل القدر
سر الله تعالى في خلقه لم يطلع على ذلك ملك مقرب
ولا نبي مرسل
والتعمق والنظر في ذلك ذريعة الخذلان وسلم الحرمان
ودرجة
الطغيان ، فالحذر كل الحذر من ذلك نظرا وفكرا ووسوسة
فإن الله
تعالى طوى علم القدر عن أنامه ونهاهم عن مرامه
كما قال الله
تعالى في كتابه لا يسأل عما يفعل وهم يسألون
22- Kaderin aslı Allahın mahlukatında
gizlediği sırrıdır. Bu sırra ne en yakın bir melek, ne de gönderilen bir
peygamber haberdar olamaz. Bu meselede derine daldırmak, akıl ve fikir
yürütmek, mahrumiyyete vesiledir, mahrumiyet merdivenidir, azgınlık
derecesidir. Bu kader meselesinden, akıl ve fikir yürütmek, vesveseye düşmek
bakımından şiddetle sakın. Çünkü Allahu Teala, mahlukatından kaderi bilmeyi
gizledi ve kullarını, kendi maksadını anlamaktan nehyetti. (Tasdik etmemizi
istedi) K. Kerimde Enbiya Suresinde 21. ayette buyurduğu gibi “Allah,
yaptıklarından sorulmaz Halbuki kullar mes’uldurlar.”
فمن سأل لِمَ
فعل فقد رد حكم الكتاب ومن رد حكم الكتاب كان من الكافرين
23- Kim “niçin böyle yaptı” diye
sorarsa, muhakkak o kitabın hükmünü reddetmiştir. Kim kitabın hükmünü
reddederse, kafirlerden olur.
فهذا جملة ما
يحتاج إليه من هو منور قلبه من أولياء الله تعالى
وهي درجة
الراسخين في العلم لأن العلم علمان علم في الخلق موجود
وعلم في
الخلق مفقود فإنكار العلم الموجود كفر وادعاء العلم المفقود كفر
ولا يثبت
الإيمان إلا بقبول العلم الموجود وترك طلب العلم المفقود
24- Şu açıklamalar, Allah dostlarından
kalbi nurlu olan kişinin ihtiyaç duyduğu şeyin özüdür. Bu, ilimde
derinleşmiş alimlerin derecesidir. Çünkü ilim ikidir. Mahlukatta bulunan
ilim, mahlukatta bulunmayan ilim (kaderle alakalı ilim) Mahlukatta bulunan
ilmi inkar küfürdür. Mahlukatta bulunmayan ilmi , bildiğini iddia etmek te
küfürdür. İman ancak, mevcud (din) ilmi kabul; mahlukatta olmayan (kader)
ilmi, talep etmeyi terk ile sabit olur. (Kader konusunu fazla kurcalamak
doğru değildir.)
ونؤمن باللوح
والقلم وبجميع ما فيه قَدْ رُقِم
فلو اجتمع
الخلق كلهم على شيء كتبه الله تعالى فيه أنه كائن ليجعلوه غير كائن لم يقدروا
عليه
ولو اجتمعوا
كلهم على شيء لم يكتبه الله تعالى فيه ليجعلوه كائنا لم يقدروا عليه
25- Levhi mahfuz’a, kalem’e ve levhi
mahfuz’da yazılanların tamamına iman ederiz. Bütün mahlukat, Allahın levhi
mahfuzda olacağını yazdığı şeyi değiştirmek için, olmaması için toplaşsalar,
buna güç yetiremezler; şayet Allanın levha olmayacaktır dîye yazdığı şeyi
yapmak için bütün mahlukat toplaşsa, buna da kadir olamazlar.
جف القلم بما
هو كائن إلى يوم القيامة
وما أخطأ
العبد لم يكن ليصيبه
وما أصابه لم
يكن ليخطئه
26- Kalem kıyamete kadar olacakları
yazdı. Kuldan sapan (Ona değmeyen) şey kula isabet etmez, kula isabet eden
şey kuldan sapmaz (ona mutlaka dokunur.)
وعلى العبد
أن يعلم أن الله قد سبق علمه في كل كائن من خلقه
فقدر ذلك
تقديرا محكما مبرما ليس فيه ناقض ولا معقب
ولا مزيل ولا
مغير ولا ناقص ولا زائد من خلقه في سماواته وأرضه
27- Kul üzerine; Allahın ilminin,
mahlukundan her olacak şeyleri bilmekle ezelde geçtiği (sabit olduğunu)
bilmesi vacibtir ve her şeyi sağlam, muhkem bir ölçü ile taktir ettiğini
(bilmek te vacibtir) Bu hususta mahlukatmdan hiçbir bozup atan, geri
bırakan, yok eden, değiştirici, tahvil eden, noksanlaştıran ve
ziyadeleştiren, yerlerde ve göklerde (hiç kimse) yoktur.
وذلك من عقد
الإيمان وأصول المعرفة والاعتراف بتوحيد الله تعالى وربوبيته
كما قال
تعالى في كتابه وخلق كل شيء فقدره تقديرا
وقال
تعالىوكان أمر الله قدرا مقدورا فويل لمن صار لله تعالى في القَدَرِ خصيما
وأحضر للنظر
فيه قلبا سقيما لقد التمس بوهمه في محض الغيب سرا كتيما
وعاد بما قال
فيه أفاكا أثيما
28- İşte bu durum, iman bağında, marifet
asıllarında, Allahın vahdaniyyetini ve rububiyyetini İtiraftan
(kabullenmekten) dolayıdır. Allahın şu ayetinde olduğu gibi “Allah herseyi
yarattı ve bir ölçü üzere onu takdir etti” (Furkan Suresi Ayet 2) “Allahın
emri, takdir edilmiş bir kaderdir” (Azhab suresi ayet 38)
* Yazıklar olsun o kimseye ki, kader
meselesinde Allaha düşman oldu, görüşünü hazır ederek kader meselesinde
hasta bir kalp hazırladı. Muhakkak gaybı araştırmada vehmiyle çok gizli,
tamamen örtülü sırları araştırmaya girişti ve bu hususta iftiracı günahkara
döndü.
والعرش
والكرسي حق وهو مستغن عن العرش وما دونه
محيط بكل شيء
وفوقه وقد أعجز عن الإحاطة خلقه
29- Arş ve kürsi haktır. Allah Arştan ve
daha düşüklerinden ihtiyaçsızdır. Her şeyi ve Arşın üstünü de kuşatıcıdır.
İhatadan, halkını aciz bıraktı, (mahlukat bunları ihata edemez, anlayamaz)
ونقول إن
الله اتخذ إبراهيم خليلا وكلم الله موسى تكليما
إيمانا
وتصديقا وتسليما
30- İman edici, tasdik edici ve
kabullenici olduğumuz halde biz deriz ki “Allahu Teala İbrahim (Aleyhisselam)
ı halil edindi, Musa (Aleyhisselam) ile bir çeşit konuşmakla konuştu.
ونؤمن
بالملائكة والنبيين والكتب المنزلة على المرسلين
ونشهد أنهم
كانوا على الحق المبين
31- Melekler (in varlığına),
peygamberlere ve peygamberlere indirilen kitaplara iman ederiz. Şahidlik
ederiz ki o peygamberler aşikare hak üzeredirler.
ونسمي أهل
قبلتنا مسلمين مؤمنين
ما داموا بما
جاء به النبي صلى الله عليه وسلم معترفين
وله بكل ما
قاله وأخبر مصدقين
32- Kıble ehlini, peygamberimizin (Sallallahu
aleyhi ve sellem) getirdiği hükümleri itiraf ettiği müddetçe,
söylediklerini, haber verdiklerini tasdik ettikleri müddetçe (kıble ehlini)
müslüman. mümin diye isimlendiririz.
ولا نخوض في
الله ولا نماري في دين الله ولا نجادل في القرآن
ونشهد أنه
كلام رب العالمين نزل به الروح الأمين
فعلمه سيد
المرسلين محمدا صلى الله عليه وسلم
33- Allanın zatı hakkında derine dalıp
konuşmayız. Allahın dininde çekişme yapmayız. Kuran hakkında birbirimizle
mücadele etmeyiz. Şahidlik ederiz ki Kur’an, alemlerin sahibi olan Allahın
kelamıdır. Onu, Cebrail vasıtasıyla indirdi. Onu peygamberlerin Efendisine
(Muhammed aleyhisselama) öğretti. Allahın rahmeti onun ve ehlinin tamamının
üzerine olsun.
وهو كلام
الله تعالى لا يساويه شيء من كلام المخلوقين
ولا نقول
بخلقه ولا نخالف جماعة المسلمين
34- Kur’an Allahın kelamıdır. Mahlukatın
kelamından hiçbir şey ona eşit değildir. Kuranın, mahluk olduğuna
hükmetmeyiz. Müslümanların cemaatına muhalefet etmeyiz.
ولا نقول لا
يضر مع الإيمان ذنب لمن عمله
نرجو
للمحسنين من المؤمنين أن يعفو عنهم ويدخلهم الجنة برحمته
35- Günahı helal kabul etmediği müddetçe
ehli kıbleden hiçbir kimseyi, günah işlemesi sebebiyle küfre nisbet etmeyiz.
‘Bilerek günah işleyene, günah zarar vermez’ demeyiz. Müslümanlardan iyilik
yapanlar için günahlarının affedilmesini. Allahın rahmetiyle onları cennete
girdirmesini umarız.
ولا نأمن
عليهم ولا نشهد لهم بالجنة ونستغفر لمسيئهم
ونخاف عليهم
ولا نقنِّطهم والأمن والإياس ينقلان عن ملة الإسلام
وسبيل الحق
بينهما لأهل القبلة
36- Müminler için Allahın azabından emin
olmayız. Onların doğrudan cennette olduklarına şehadet etmeyiz, günahları
için mağfiret isteriz, onların akıbeti hakkında korkarız, onlara ümit
kestirmeyiz. Emin olmak ve ümit kesmek halleri, kişiyi islam dininden
çıkarır. Ehli kıble için hak yol ikisinin arasıdır. (Korku ile ümit
arasında)
ولا يخرج
العبد من الإيمان إلا بجحود ما أدخله فيه
37- Kul imandan ancak, kendisini imana
dahil eden şeyi inkar etmekle çıkar.(İman maddelerinden sayılan hükümleri
inkar, küfürdür)
والإيمان هو
الإقرار باللسان والتصديق بالجنان
وجميع ما صح
عن رسول الله صلى الله عليه وسلم
من الشرع
والبيان كله حق والإيمان واحد
وأهله في
أصله سواء والتفاضل بينهم بالخشية والتقى
ومخالفة
الهوى وملازمة الأولى والمؤمنون كلهم أولياء الرحمن
وأكرمهم عند
الله أطوعهم وأتبعهم للقرآن
والإيمان هو
الإيمان بالله وملائكته وكتبه ورسله
واليوم الآخر
والقدر خيره وشره وحلوه ومره من الله تعالى
ونحن مؤمنون
بذلك كله لا نفرق بين أحد من رسله
ونصدقهم كلهم
على ما جاؤوا به
38- İman dil ile ikrar (söylemek) kalb
ile (bunları) tasdiktir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) den sahih
rivayetlerle şeriattan ve açıklanarak gelenlerin tamamı haktır. İman tektir.
îman ehli imanın aslında eşittirler. Aralarındaki üstünlük korku, takva,
nefse muhalefet ve evla olana (daha faziletlisine) yapışmakladır.
* Bütün müminler Rahman Teala’nın
dostlarıdır. Allah indinde en değerlisi Kur’ana en çok boyun eğeni ve tabi
olanıdır.
* İman: Allaha, meleklerine,
kitaplarına, Peygamberlerine, ahıret gününe, kaderin hayırlısının şerlisinin
tatlısının ve acısının Allah tarafından olduğuna inanmaktır. Biz bu
sayılanların tamamına inanırız. Peygamberlerinin hiçbirisinin arasını
ayırmayız. Tamamını getirdikleri haberlerde tasdik ederiz. (Hepsi Allah
tarafından vazifeli idiler)
وأهل الكبائر
من أمة محمد صلى الله عليه وسلم في النار لا يخلدون
إذا ماتوا
وهم موحدون وإن لم يكونوا تائبين
بعد أن لقوا
الله عارفين مؤمنين وهم في مشيئته وحكمه
إن شاء غفر
لهم وعفا عنهم بفضله كما ذكر عز وجل في كتابه
ويغفر ما دون
ذلك لمن يشاء وإن شاء عذبهم في النار بعدله
ثم يخرجهم
منها برحمته وشفاعة الشافعين من أهل طاعته
ثم يبعثهم
إلى جنته وذلك بأن الله تعالى تولى أهل معرفته
ولم يجعلهم
في الدارين كأهل نكرته الذين خابوا من هدايته
ولم ينالوا
من ولايته اللهم يا ولي الإسلام وأهله ثبتنا
على الإسلام
حتى نلقاك به
39- Ümmeti Muhammed (Sallallahu aleyhi
ve sellem) den büyük günah işleyenler; tevhid ehli oldukları halde ölünce,
tevbe etmeseler bile, iman edici ve Allahı bildikleri halde Allaha
kavuştuktan sonra; cehennemde ebedi kalmazlar.
* Büyük günah işleyenler, Allahın
dilemesinde ve hükmündedir. Dilerse onları mağfiret eder ve onları fazlu
keremiyle affeder. Kuran Kerimde Allah azze ve celle bu hususta şöyle
buyurduğu gibi ‘Şirkten başka günahları dilediğinden affeder’ Dilerse onları
adaletiyle cezalandırır. Sonra onları (ya) rahmetiyle, (veya) taat ehlinden
olan şefaat edenlerin şefaatıyla cehennemden çıkarır, sonra onları cennetine
gönderir. Bu durum şundan ki Allahu Teala, kendisini bilenlerin velisidir.
(Onları kayırır) Onları iki cihanda hidayetinden sapan, dostluğuna
kavuşamayan inkarcılar gibi yapmadı.
Ey islamın ve ehlinin velisi Allahım!
Sana kavuşana kadar bizi, islam üzere sabit eyle!
ونرى الصلاة
خلف كل بر وفاجر من أهل القبلة
و على من مات
منهم. ولا ننزل أحدا منهم جنة ولا نارا
ولا نشهد
عليهم بكفر ولا بشرك ولا بنفاق
ما لم يظهر
منهم شيء من ذلك
ونَذَرُ
سرائرهم إلى الله تعالى
40- Ehli kıbleden günahkar ve iyi
kişilerin peşinde namaz kılmayı ve bu kişilerin üzerine cenaze namazı
kılmayı caiz görürüz. Ehli kıbleden hiçbir kimseyi cennete ve cehenneme
indirmeyiz. (Girdirmekte kesin konuşmayız) Küfür, şirk ve nifaktan bir şey
onlarda zahir olmadıkça bunların aleyhine küfürle, şirkle, nifakla şahitlik
etmeyiz. Onların gizli hallerini Allaha havale ederiz.
ولا نرى
السيف على أحد من أمة محمد صلى الله عليه وسلم
إلا من وجب
عليه السيف
41- Ümmeti Muhammed (Sallallahu aleyhi
ve sellem) den hiçbir kimseye silah çekmeyi caiz görmeyiz, ancak kılıç
çekilmesi vacib olanlar müstesnadır. (İslama karşı savaşanlar, dinden
çıkanlar, v.s.)
ولا نرى
الخروج على أئمتنا وولاة أمورنا وإن جاروا
ولا ندعوا
عليهم ولا ننزع يدا من طاعتهم
ونرى طاعتهم
من طاعة الله عز وجل فريضة
ما لم يأمروا
بمعصية وندعو لهم بالصلاح والمعافاة
42- İdareciler ve işlerimizi yürüten
(Din ehli) valilere karşı isyan edip çıkmayı, onlar zulmedici olsalar bile
caiz görmeyiz. Onların aleyhine beddua etmeyiz. (Ehli islam olan
idarecilerin ıslahına çalışılır, kargaşalık çıkarılmaz.)
* O idarecilerin taatından elimizi çekip
almayız (onlara itaat etmeye devam ederiz.) Allaha itaatten ötürü onlara
itaati; bize günahı emretmedikleri müddetçe, farz görürüz. Onlara salah ve
afiyet içinde bulunmaları) için dua ederiz
ونتبع السنة
والجماعة ونجتنب الشذوذ والخلاف والفرقة
ونحب أهل
العدل والأمانة ونبغض أهل الجور والخيانة
ونقول الله
أعلم فيما اشتبه علينا علمه
43- Sünnet ve cemaate tabi oluruz.
Dağılmak, ihtilaf ve parçalanmaktan çekiniriz. Adalet ve emanet ehlini
severiz. Zulüm ve hıyanet ehline bu’uz ederiz.
*’Allah, bize bilinmesi şüpheli olan
şeyleri en iyi bilendir’ deriz.
ونرى المسح
على الخفين في السفر والحضر كما جاء في الأثر
44- Hadisi şeriflerde geldiği gibi
yolculukta ve ikamet halinde mestler üzerine mesh etmeyi caiz görürüz.
(Şiiler çıplak ayak derisine mesh ederek sapmışlardır)
والحج
والجهاد ماضيان مع أولي الأمر من المسلمين
بَرِّهِمْ
وفاجرهم إلى قيام الساعة لا يبطلهما شيء ولا ينقضهما
45- Kıyamet vaktine kadar, müminlerin
iyi kötü sultanlarıyla birlikte hac ve cihad devam eder. Bu ikisini hiçbir
şey iptal edemez ve kaldıramaz.
ونؤمن
بالكرام الكاتبين فإن الله قد جعلهم علينا حافظين
ونؤمن بملك
الموت الموكل بقبض أرواح العالمين
46- Kiramen katibin (yazıcı) meleklerine
inanırız. Muhakkak Allah onları bizim üzerimizde (amellerimizi) koruyucu
yaptı. Alemdeki canlıların ruhlarını almakla görevli ölüm meleğine (Azrail
aleyhisselam) inanırız.
وبعذاب القبر
لمن كان له أهلا وسؤال منكر ونكير في قبره
عن ربه ودينه
ونبيه على ما جاءت به الأخبار عن رسول الله
صلى الله
عليه وسلم وعن الصحابة رضوان الله عليهم
47- Hak edene kabirde azab olacağına
inanırız. Kabirde münker ve nekir diye isimlendirilen iki meleğin, kişiye
Rabbisinden, dininden, peygamberinden sorgusunun hak olduğuna inanırız. Bu
hallerin hepsi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) den gelen hadisi
şerifler ve ashabtan (Allah hepsinden olsun) gelen haberlere göre (sabit)
olduğuna inanırız.
والقبر روضة
من رياض الجنة أو حفرة من حفر النيران
48- Kabir ya cennet bahçelerinden bir
bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur. (Hadisi şerif bunu böyle
beyan etmiştir.)
ونؤمن بالبعث
وجزاء الأعمال يوم القيامة والعرض والحساب
وقراءة
الكتاب والثواب والعقاب والصراط والميزان
49- Öldükten sonra dirilmeye, kıyamet
gününde amellerin karşılığının verileceğine, amellerin (huzuru ilahiye) arz
edilmesine, hesaba çekilmeye, amel defterlerinin okunması, sevap verilmesi,
azab edilmesi, sırat ve teraziye inanırız.
والجنة
والنار مخلوقتان لا تفنيان أبدا ولا تبيدان
وإن الله
تعالى خلق الجنة والنار قبل الخلق وخلق لهما أهلا
فمن شاء منهم
إلى الجنة فضلا منه ومن شاء منهم إلى النار عدلا منه
وكل يعمل لما
قد فرغ له وصائر إلى ما خلق له
والخير والشر
مقدران على العباد والاستطاعة التي يجب بها الفعل
من نحو
التوفيق الذي لا يجوز أن يوصف المخلوق به فهي مع الفعل
وأما
الاستطاعة من جهة الصحة والوسع والتمكن وسلامة الآلات
فهي قبل
الفعل ، وبها يتعلق الخطاب وهو كما قال تعالى
لا يكلف الله
نفسا إلا وسعها
50- Cennet ve cehennem yaratılmışlardır;
ebediyyen yok olmazlar, zail olmazlar. Allahu Teala mahlukatı yaratmadan
evvel cennet ve cehennemi yarattı. Cennet ve cehennem ehlini yarattı. Kimin
cennete girmesini dilerse bu, Allahın fazlındandır. Kimin cehenneme
girmesini dilerse bu, Allahın adaletindendir. Herkes kendisine tayin edileni
yapar ve kendisi için yaratılana gider. Hayır ve şer kullar üzerine (Allah
tarafından) takdir edilmiştir. (Kesb eden kuldur, yaratan Allahtır)
* Mahlukun kendisiyle vasıflanmasının
caiz olmadığı tevfık gibi işi meydana getiren güç, iş ile beraberdir. (Fiili
yapacağı anda ona bu kuvvet verilir.)
*Sıhhat, takat, imkan bulmak, aletlerin
salim olması kabilinden olan istitaata gelince bu fiilden evvel bulunur. Bu
istitaat sebebiyle ilahi teklifler kul ile alakalanır. Allahu Tealanın şu
ayetinde buyurulduğu gibi “Allah, hiç kimseye gücü yetireceğinden başkasını
yüklemez” (Bakara Suresi Ayet: 286)
ولم يكلفهم
الله تعالى إلا ما يطيقون ولا يطيقون إلا ما كلفهم
وهو تفسير لا
حول ولا قوة إلا بالله نقول لا حيلة لأحد ولا حركة لأحد
51- Kulların fiilleri, Allahın
mahlukudur, kul tarafından kesbtir. (Kulun iradesi ancak fiili kesb iledir.
Yaratılması Allah tarafındandır.) Allah kullara ancak takatları yeteni
teklif etti. Kullar ancak Allahın teklif ettiği (vazifelere) güç getirirler.
Bu açıklama “Günahtan dönüş, ibadete takat yettirmek, ancak Allahın
yardımıyladır” sözünün izahıdır.
ولا تحول
لأحد عن معصية الله إلا بمعونة الله
ولا قوة لأحد
على إقامة طاعة الله والثبات عليها إلا بتوفيق الله
52- Biz deriz ki: hiç kimse için çare,
haraket ve günahtan dönüş yok, ancak Allahın yardımıyla vardır. Hiç kimse
için Allaha kulluğu ikame etmek ve taat üzere sabit kalmak yok, ancak Allahu
Tealanın muvaffak kılmasıyla vardır. (Kulunu razı olduğu şeye ulaştırır.)
وكل شيء يجري
بمشيئة الله تعالى وعلمه وقضائه وقدره
غلبت مشيئته
المشيئات كلها وغلب قضاؤه الحيل كلها
يفعل ما يشاء
وهو غير ظالم أبدا تقدس عن كل سوء وحين
وتنزه عن كل
عيب وشين لا يسأل عما يفعل وهم يسألون
53- Her şey Allahın iradesiyle, ilmi
ile, hükmü ve kudretiyle cereyan eder. Allahın dilemesi diğer bütün
meşiyyetlere galib geldi. Allahın hükmü diğer bütün çarelere üstün geldi.
Dilediğini yapar, asla zalim değildir. Her türlü çirkinlik ve zararlardan
paktır. Her türlü ayıp ve noksanlıklardan temizdir. “Allah yaptığından
sorulmaz. Halbuki kullar mes’uldür.”
وفي دعاء
الأحياء وصدقاتهم منفعة للأموات
والله تعالى
يستجيب الدعوات ويقضي الحاجات
ويملك كل شيء
ولا يملكه شيء ولا غنى عن الله تعالى طرفة عين
ومن استغنى
عن الله طرفة عين فقد كفر وصار من أهل الحين
والله يغضب
ويرضى لا كأحد من الورى
54- Dirilerin duası ve sadakalarında,
ölüler için faideler vardır. Allah dualara icabet eder, ihtiyaçları giderir.
Her şeye sahiptir, ona hiç bir kimse sahip olamaz. Allahtan, göz kırpması
kadar azıcık bir an bile ihtiyaçsız kalınmaz. Kim Allahtan göz kırpması
kadar ihtiyaçsız kaldığına inanırsa, muhakkak kafir olur ve helak ehlinden
olur.
Allah bu’z eder, razı olur, fakat
mahlukattan her hangi birinin bu’z ve rızası gibi değildir. (Bunlardan gaye
muraddır. Yani bunların gereğini yapar.)
ونحب أصحاب
رسول الله صلى الله عليه وسلم
ولا نفرط في
حب أحد منهم ولا نتبرأ من أحد منهم
ونبغض من
يبغضهم وبغير الخير يذكرهم ولا نذكرهم إلا بخير
وحبهم دين
وإيمان وإحسان وبغضهم كفر ونفاق وطغيان
55- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
sellem) ‘in ashabını severiz. Onlardan hiç birinin sevgisi hususunda aşırı
gitmeyiz, onlardan hiç birinden uzak olmayız. (Hepsini Allahın razı
oldukları ashab olarak kabul ederiz. Hz Ali ile Hz Muaviye’yi ayırmayız.)
Onlara bu’z edene bu’z ederiz, onları hayırsız şekilde söyleyene de bu’z
ederiz. Onları ancak hayırla anarız. Onları sevmek dindir, imandır,
iyiliktir. Onlara bu’z küfür, nifak ve tuğyandır. (Onları seven. Resıılullah
(Sallallahu aleyhi ve sellem)’i sevdiği için sever. Onlara bu’z eden.
Resıılullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e bu’z ettiği için bu’z eder.)
ونثبت
الخلافة بعد رسول الله صلى الله عليه وسلم
أولا لأبي
بكر الصديق رضي الله عنه تفضيلا له وتقديما على جميع الأمة
ثم لعمر بن
الخطاب رضي الله عنه ثم لعثمان رضي الله عنه
ثم لعلي بن
أبي طالب رضي الله عنه وهم الخلفاء الراشدون والأئمة المهتدون
56- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
sellem) den sonra halifeliği evvela Ebu Bekri-sSıddık (Radıyellahu anhu)
için, onu diğer bütün ümmet üzerine faziletli kılmak için, sonra Ömer (Radıyellahu
anhu) için. Sonra Osman (Radıyellahu anhu) için, Sonra Ali (Radıyellahu anhu)
için sabit kılarız. Onlar hulefai Raşidin ve hidayette olan imamlardır.
(Kendilerine tabi olanları da hidayete ulaştırmışlardır.)
وأن العشرة
الذين سماهم رسول الله صلى الله عليه وسلم وبشرهم بالجنة
نشهد لهم
بالجنة على ما شهد لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم
وقوله الحق
وهم أبو بكر ، وعمر وعثمان وعلي وطلحة والزبير
وسعد ، وسعيد
وعبد الرحمن بن عوف وأبو عبيدة ابن الجراح
وهو أمين هذه
الأمة رضي الله عنهم أجمعين
57- Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve
sellem)’in isimlerini söyleyip kendilerini müjdelediği on kişi için.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in onlar üzerine olan şahidliğine
dayanarak bizde onların cennetlik olduğuna şahidlik ederiz. Resulullah (Sallallahu
alevhi ve sellem)’in sözü haktır. Onlar: Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talha,
Zübeyr, Sa’d, Said, Abdurruhman ibni Avf, Ebu (”beyde bin Cerrah – ki bu zat
ümmetin eminidir- Allah hepsinden razı olsun.)
ومن أَحْسَنَ
القول في أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم
وأزواجه
الطاهرات من كل دنس وذرياته المقدسين من كل رجس
فقد برئ من
النفاق
58- Kim
sözünü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ashabı ve her türlü kirden
tertemiz olan zevceleri ve her türlü pislikten pak olan sülalesi hakkında
güzel söylerse, o kişi nifaktan beri olur.
وعلماء السلف
من السابقين ومن بعدهم من التابعين أهل الخير والأثر
وأهل الفقه
والنظر لا يُذْكَرُونَ إلا بالجميل ومن ذكرهم بسوء
فهو على غير
السبيل
59- Sabıkinden olan ilk alimler,
tabiinden olan ve onlardan sonra gelen hayır ve eser (hadis, haber) ehli
olan, fıkıh ve rivayet ehli olan alimler, ancak güzellikle anılırlar. Onları
kötülükle zikreden kişi, hak yolun dışındadır.
ولا نفضل
أحدا من الأولياء على أحد من الأنبياء عليهم السلام
ونقول نبي
واحد أفضل من جميع الأولياء
ونؤمن بما
جاء من كراماتهم وصح عن الثقات من رواياتهم
60- Velilerden hiç birini,
peygamberlerden hiçbiri üzerine üstün saymayız. “Bir peygamber bütün
velilerden üstündür” deriz.Velilerin kerametlerinden gelen, itimadlı alimler
tarafından yapılan rivayetlere inanırız.
ونؤمن بأشراط
الساعة منها خروج الدجال
ونزول عيسى
ابن مريم عليه السلام من السماء
ونؤمن بطلوع
الشمس من مغربها
وخروج دابة
الأرض من موضعها
62- Kıyamet alametlerine inanırız.
Onlar: Deccalın çıkması, Meryemoğlu İsa’nın (Aleyhisselam) gökten inmesi,
güneşin battığı yerden doğması, Dabbetül arzın yerden çıkmasıdır. (Üç tane
de yer batması haber verilmiştir.)
ولا نصدق
كاهنا ولا عرافا ولا من يدعي شيئا
يخالف الكتاب
والسنة وإجماع الأمة
63- Kahin, müneccim ve kitap sünnet ve
icma-ı ümmete zıt bir şey iddia eden şahıslan tasdik etmeyiz.
ونرى الجماعة
حقا وصوابا والفرقة زيغا وعذابا
64- Cemaatı hak ve doğru buluruz.
Parçalanmayı eğrilik ve azan görürüz. (Allahın rahmeti cemaat üzerindedir.)
ودين الله في
الأرض والسماء واحد وهو دين الإسلام
قال الله
تعالى إن الدين عند الله الإسلام
وقال تعالى
ورضيت لكم الإسلام دينا
وهو بين
الغلو والتقصير وبين التشبيه والتعطيل
وبين الجبر
والقدر وبين الأمن والإياس
65- Allahın dini göklerde ve yerde
tektir. O islam dinidir. “Allah indinde din islamdır” “sizin için din olarak
islamdan razı oldum”
İslam dini, azgınlık ve noksan kalmanın
arasında, benzetme ve bir şey yapamama, zorlayıcı ve kaderin esiri, emin
olmak ve ümitsiz olmak arasında hak yoldur. (Bunlarda hak olan orta yoldur.)
فهذا ديننا
واعتقادنا ظاهرا وباطنا
ونحن براء
إلى الله من كل من خالف الذي ذكرناه وبيناه
ونسأل الله
تعالى أن يثبتنا على الإيمان ويختم لنا به
ويعصمنا من
الأهواء المختلفة والآراء المتفرقة
والمذاهب
الردية مثل المشبهة والمعتزلة والجهمية
والجبرية
والقدرية وغيرهم من الذين خالفوا السنة والجماعة
وحالفوا
الضلالة ونحن منهم براء وهم عندنا ضلال وأردياء
وبالله
العصمة
Şu anlatılan, bizim açık ve batın
dinimiz ve itikadımızdır. Bizler Allah’a her türlü açıkladığımız
muhalefetlerden sığınırız. Allahtan bizi İman üzere sabit kılmasını dileriz.
Bizi çeşitli nevalardan, muhtelif görüşlerden, düşük mezheblerden korumasını
dileriz. Bu mezhebler: Müşebbihe, mu’tezile, cehmiyye, cebriyye, kaderiyye
ve başkaları gibi: bunlar, sünnet ve cemaata muhalefet eden, delalette
toplaşan mezheblerdir.
Biz ehli sünnet vel cemaat, onlardan
uzağız. Onlar bize göre dalalette ve düşüklüktedirler, değersizdirler.
Muhafaza olunmak ve başarıya ulaşmak,
ancak Allahın yardımıyladır.
http://www.rifailer.com/tahavi-akaidi/
|