"Rızık veren” manasına gelen “er-Razzâk” ismi celili Kur’anı
Kerimde bir defa “Şüphesiz Allah rızık verenin ta kendisidir, çok çetin kuvvet
sahibidir.” (Zariyat 58) geçmekte. Altı defada “Hayru-r-Razikin” rızık
verenlerin en hayırlısı anlamında geçmekte.
Bize can veren de, ten veren de O Allah (c.c.)dır. Tenimiz topraktan yaratıldığından,
gıdamızda topraktan yaratılmakta.
Hz. İsa’nın havarilerinden bir kısmı “Rabbinin gökyüzünden bize sofra indirmeye
gücü yeter mi?” diye sormuşlardı da Hz. İsa (s.a.v.) “Eğer iman ediyorsanız
Allah’tan sakının” diye cevap vermişti. (Maide 112) Ra’d suresinin 4 üncü
ayetinde ifade edildiği gibi aynı su ile sulanan topraklarda ayrı ayrı rızıklar
çıkaranın Allah olduğu bildirilmekte.
Yer sofrasında yiyecekler sunan, gök sofrasından yağmurlarla içecekler sunan ve
kıpırdayan canlının rızkını veren Er-Razzâk olan Allah’tır. “Yeryüzünde
kıpırdayanın rızkı Allah’a aittir” (Hud 6) buyurur.
Ekmek için ekmek gerek. Ateş için çakmak gerek. Durmayıp kıpırdamamız,
çalışmamız gerek. “Er-Razzâk” olan Rabbimiz toprağı ekmeğe, domatese, elmaya,
limona dönüştürüyor. İnsanlık ailesi binlerce yıldır toprağı altın yapabilmek
için “simya” ilmiyle uğraştı başaramadı. Ama Rabbimiz bize faydalı olanları,
faydası oranında yarattı. Tenimiz topraktan geldiğinden gıdası da topraktan geliyor
ve yine ölünce toprağa dönüyor.
Canımız ise Rahmandan geldiğinden gıdası da Rahmandan gelir. Tarih boyunca
Peygamberler ve getirdikleri kitaplarda ruhumuzun gıdasıdırlar. Tenimiz sun’i, yapay
gıdaları değil, tabii gıdaları istediği gibi canımızda yapay fikirleri değil,
ilahi emirler yasaklar ve tavsiyeleri ister.
Ekmeği göğsümüzün üstüne sarsak midemiz doymaz. Kur’anı da başımızın
üstünde tutsak ruhumuz doymaz. Onu iman olarak kalbimizin en derin yerine koyacağız ve
amel-eylem çiçekleri şeklinde dışımızda meyve verecek.
Aynı akıla, bedene, kültüre ve çalışmaya sahip iki kişi bir zaman sonra birinin
zengin olduğunu, öbürünün iflas ettiğini görüyoruz.
Çok çalıştığı halde zengin olamayanı gördüğümüz gibi, az çalıştığı
halde zengin olanı da görüyoruz. “İnsana ancak çalıştığının karşılığı
vardır” (Necm 39) Çalışırız. Zengin olursak şükreder, zekatla, sadakayla
dağıtırız. Fakir olursak sabreder, şükreder çalışmaya ve kimseye yük olmamaya
devam ederiz. Kimse gönül rızasıyla fakir olmak istemez. Ama olunuyor, çalışıyor,
çabalıyor ve yine fakir kalıyor. Rabbimiz bunun hikmetini: “Onların dünya
hayatındaki geçimliklerini biz taksim ettik. Birbirlerine iş gördürsünler diye bir
kısmını diğerleri üzerine derecelerle üstün kıldık” diyerek haber veriyor.
(Zuhruf 32)
“Her akıl bir olsa koyuna çoban bulunmazdı” diye bir atasözümüz var. İnsanlık
ailesinin terziye, marangoza, ustaya, doktora, hocaya ihtiyacı var. Akıllar, zevkler,
kuvvetler denk olsaydı herkes aynı şeyi yapar ve dünya çekilmez olurdu.
Çalışmaya devam edelim. Rabbimizin taksimine razı olalım. Yine çalışalım.
Çünkü helal mal kazanmak için çalışmak bir mü’min için ibadettir. Bülbülün,
Kartalın, Karıncanın, Filin, Hamsinin, Balinanın vücudlarına uygun olarak
rızıklarını taksim eden Rabbimiz bütün insanlığa yetecek rızkı da
yaratmaktadır.
Ancak insanlar inkara yönelirse ateist-gavurlaşırsa hayvandan daha aşağı olur ve
milyonlarca insana yetecek serveti kendi tekelinde tutar ve insanlara zulmeder. “Onlar
hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar gafillerin ta
kendisidirler.” (A’raf 179) buyurur Rabbimiz.
Rabbimiz yeryüzünü bizim için yarattığını “O, yeryüzündekilerin hepsini sizin
için yarattı” (Bakara 29) diye haber verir ama, “Yeyiniz, içiniz israf etmeyiniz. O
israf edenleri sevmez” (A’raf 31) diye sınır koyar.
Rızık konusunda kuşlar gibi olmamızı ister Peygamberimiz, ve şöyle der: “Siz
Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, kuşları doyurduğu gibi Allah sizi de
doyururdu. Kuşlar sabah erkenden aç giderler, akşam tok olarak dönerler” buyurur.
(Tirmizi, Zühd, Hadis 2441, İbni Mace, Zühd H. 4164) İşinizin durumuna göre erken
vakti ne ise ona göre davranacaksınız, kuşlar gibi kanat çırpacaksınız, ama eve
dönünce yarını düşünerek ailenin ağzının tadını kaçırmayacaksınız.
“Sabahın sahibi var” deyip tevekkülle geceleyeceksiniz.
Hz. Adem’den beri milyarlarca insan geldi geçti yeryüzünden bir avuç eksiltemedi.
“Allah’ın nimetlerini saymakla bitiremezsiniz.” (İbrahim 34) O nimetlerden
kazanmaya çalışın. “Kaybettiğinizde yerinmeyin, çok verdiğinde sevinmeyin.”
(Hadid 23) Ekmek için ekelim. Ekmek sayısınca insan değil, insan sayısınca ekmek
üretelim. Adil bir şekilde yardımlaşalım. O zaman Rabbimiz bizi hesap etmediğimiz
yerlerden de rızıklandırır.
Ana Sayfa
|